Şam’ın şekeri, Arab’ın yüzü
Beni Şam’ın şekeri de ilgilendiriyor, Arab’ın yüzü de.. Filipinler de bana uzak değil..Sadece Müslümanlar, Türkler, Araplar da değil, tüm mazlumlar..
Çünki, Allah bizim ellerimizle zalimleri cezalandırmak ve mazlumlara yardım etmek ister..
Allah, zalimlere yardım etmeyin, sonra ateş size de dokunur der..
Hiç kimse çevresinde olup biten şeyleri görmezlikten, duymazlıktan, bilmezlikten gelme hakkına sahip değildir.. Kenarı Dicle’den, Fırat’tan söz ediyorum!. Komşuda pişen “zehirli aş”dan söz ediyorum.
Suriye’de işler uzadıkça daha da içinden çıkılmaz bir hal alıyor..
Suriye üzerinde karmaşık hesaplar var. Suriye’de rejim değişikliği, İran’ı sıkıntıya sokabilir. Aynı şekilde böyle bir şey Ürdün’ün sonu olabilir. İran’dan yeteri kadar destek alamayacak olan bir Hizbullah’ın bölgedeki etkinliği azalabilir.. Suriye bölgede dengelerin altüst olmasına yol açacaktır.. Bu durum İsrail açısından, Suriye’den kurtulmak anlamına gelmiyor aslında. Ama yeni ve farklı bir “düşman” ile karşı karşıya kalacak demektir..
Suriye’den insanın kanını donduracak işkence tecavüz haberleri geliyor.. Herkes Ankara’nın tavrını merak ediyor. Seçim öncesi, iç ve uluslararası dengeleri altüst edecek bir şekilde sürecin kontrolden çıkmasından kaygı duyuyor.. Herkesin umudu da farklı, korkusu da. Suriye derin devleti de bunun farkında. Onun için fütursuzca saldırıyor.. Esad bana kalırsa kontrolü kaybetmiş durumda..
Suriye’ye tanınan süre aşıldı ve hâlâ bir gelişme yok.. ABD bu durumu kullanarak, yanına İngiltere ve Fransa’yı da alarak Irak’tan sonra Suriye’yi de işgal etmeye kalkarsa bu durum mevcut krizi daha da derinleştirmekten başka bir işe yaramayacak. Bu gerekçe ile Suriye’deki duruma sessiz kalmak düşünülemez.. Durum Guantanamo’dan ya da Mübarek’in zindanlarından farklı değil. Bu ölümlerden ölüm beğenmek olur. Sonuçta zulüm tek bir millettir..
İslam Konferansından bir ses yok. Arap Birliği de gelişmelere seyirci. Katar emirinin Suudi hanedanlığı ile akrabalık ilişkisi El Cezire’nin yayınlarını da etkiliyor. BAE bile gelişmeler karşısında tarafını Baas’tan yana olarak seçti..
Durum hiç de iç açıcı değil. Bir yandan bir Şii-Sünni çatışmasından kaygı duyuluyor. Bir iç savaş ya da katliam olabilir.. Şiilik ve Selefilik, El Kaide tartışması da başlamış durumda..
Her şeyden önce katliamın ve tecavüzlerin durdurulması gerek.
Ve ülkede ne olacaksa bir an evvel olması şart. Mevcut durumda sorun daha da derinleşiyor.. Bu durumu fırsat bilen İran’da iç karışıklıklar çıkabileceği gibi, İran Bahreyn ve Suriye’de sürece müdahele etmek isteyebilir. Bu da bir Suudi-İran çatışması demektir..
Yemen, Bahreyn, Suriye ve Lübnan cephesinde Suudiler ciddi bir şekilde markaja alınabilir..
Her şeyi tek başına iktidardan ve hatta tek başına Erdoğan’dan beklemek, iktidara da Erdoğan’a da iyilik yapmak anlamına gelmiyor.. STK’lar, kanaat önderleri ne yapıyor?
“Zaferi Halid’den bekliyor olmak”, bize ne kazandırabilir ki!
Geçen gün bir aday arkadaş öyle diyordu; “Bizi arayıp soruyorlar, sizin için ne yapabiliriz” diye.. O sizin ne yapabileceğinizi ne bilsin.. “Ne yapabiliyorsanız onu yapın” diyorum diyor. Aynen öyle.. Kim ne yapabiliyorsa onu yapmalı.. İran da Suriye de Ankara da hesabını buna göre yapmalı. En azından bir an önce kanın akması, tecavüz ve işkence durdurulmalı ve kan dökenin, tecavüzcünün ve işkencecinin yaptığının yanına kâr kalmayacağını birileri bilmeli. Onların izini süreceğimizi, hukuk yolu ile hesap sorulacağını bilmeli birileri. Meydanı boş bulmamalı kimse.. Bölgenin işgalini kabul etmeyeceğimizi de haykırmalıyız. Dahası, bu çatışma, dini, mezhebi, etnik bir çatışmaya dönmemeli, çatışma ülke geneline yayılmamalı.
Bakın! Komşudaki yangın yarın bize de sıçrar.. Bu durum Siyonistlerin, sömürgecilerin iştahını kabartıyor. Bakmayın sureti haktan gözüktüklerine, fırsat kolluyorlar. Yangına körükle gideceklerdir..
Ankara’nın mekik diplomasisini hızlandırması gerek. İslam Konferansı’nın ve Arap Birliği’nin derhal devreye girmesi gerek. Öyle anlaşılıyor ki, bu durum bölgede devam edecek. İslam Konferansı kendi bünyesinde bir barış gücü oluşturmalı ve devam eden katliam ve insanlık dışı muameleleri inceleyecek ve sorgulayacak ayrı bir divan oluşturmalı. Ankara’nın bu konuda sorumluluk üstlenmesi şart.. Diğer otoriter rejimler de bugüne kadar olanlara bakıp, ayağını denk almalı ve bundan sonra işlerin bu şekilde devam etmeyeceğini, edemeyeceğini görmeleri gerekir..
Haksızlıklar karşısında susmayalım. Zalimlere yardım etmeyin, sonra ateş size de dokunur.
Herkesin bir hesabı var, Allah’ın da.. Sonunda galib olacak olan O’dur. Selâm ve dua ile..
Not: Bugün İzmit’te, “Başörtü için özgürlük yürüyüşü”nde, birlikte olalım inşaallah.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.