Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

CHP ve MHP’nin kasetlerle dizaynı!

CHP ve MHP’nin kasetlerle dizaynı!

Ortalık fokur fokur... CHP’nin; İzmir ve Antalya’daki “yolsuzluk”larla başı dertte, MHP’nin ise “kaset”lerle...
Hemen her zaman söylerim;
Eğer bir “misyon adamlığı”na soyunacaksan, kıçında “çakıldak” olmayacak... Önün-arkan “temiz” olacak ki; yarın “kaset”lerini veya “dosya”larını önüne koyup da, seni “kullanmaya” kalkmasınlar!..
Kullanıyorlar işte!.. Ya “dosya”ları kullanıyorlar, ya da “kaset”leri!..
Peki, “kim” kullanıyor?..
Elbette, bu işlerden kim “kârlı” çıkacak ise, onlar kullanıyor!..
Bir zamanlar Deniz Baykal, şimdi de Devlet Bahçeli, bu işlerin “AK Parti tarafından tezgâhlandığını” ileri sürüyor.
Olayın; “O evleri AK Parti mi ayarladı?.. O kadınları AK Parti mi buldu?.. Soyunup yatağa girmenize AK Parti mi yardım etti?.. Zinayı AK Parti mi yaptırttı?” boyutunu bir kenara koyalım ve soralım: “Bu işten AK Parti’nin çıkarı ne?”
Öyle ya;
CHP’nin başından Deniz Baykal’ın gitmesinin AK Parti veya Tayyip Erdoğan’a ne faydası olacak?..
Ya da;
“4 MHP’linin zina kasetleri”nin ortaya çıkması, AK Parti’ye ne kazandıracak?..
Diyelim ki;
“Zina kasetleri” ortaya çıkan Recai Yıldırım ve Metin Çobanoğlu’ndan sonra, Bülent Didinmez ve İhsan Barutçu da MHP’den istifa ettiler!..
Geride, “6 kaset” daha olduğu ileri sürülüyor... Bu “kaset”lerde “kimler” var ve hangi “iğrenç işler” yapmışlar?..
Devlet Bahçeli, meydanlarda bağırıyor:
“Sayın Başbakan; siyasi şeref ve haysiyetin varsa, bu kasetleri kimin çektiğini ve kimin doldurduğunu açıkla!.. Aşağılık röntgencileri deşifre et!.. Aksi halde gökkubbeyi başına yıkmakta kararlıyız!”
DİSKUR MU, UÇKUR MU?
Tamam da, adama sorarlar;
“Sen niye adamlarına hakim olamıyorsun?.. Sen diskur peşinde olabilirsin, ama adamların uçkur peşinde!.. Onlar, niye uçkurlarına hakim olamıyor?.. Sen uçkuruna hakim olamıyorsan, birileri de gözetleme şehvetine engel olamaz!”
Sadece Türkiye’de değil; maalesef “insan”ın bulunduğu her yerde var bu “tecessüs” merakı!.. İtalya’da da var, Amerika’da da!..
Hatta, Malezya’da bile var!..
Biliyor musunuz;
Malezya’nın en güçlü muhalefet liderlerinden Enver İbrahim’in başı da, “cinsel rezalet”ten dolayı dertteymiş!..
Adam, tam “patlama” yapmaya hazırlanıyormuş ki; “cinsel fantezi”lerini koyuvermişler önüne... Şimdi, “siyasi mevta” olmanın da ötesinde, yeniden “cezaevi”ne girme endişesi yaşıyormuş, iyi mi?..
Şunu demek istiyorum:
Bu işler, sadece Türkiye’de olmuyor... Malûm; İtalya’da da, şu anda Başbakan Silvio Berlusconi’nin başı, “seks partileri”yle dertte!..
ABD’de ise, Bill Clinton’ın, Monica Lewinsky adlı kadınla yaşadığı “özel hayat”(!)tan dolayı, başına neler geldiğini biliyorsunuz!..
Bunu önlemenin tek yolu;
Bu “iğrenç ilişki”lere girmemek, “eline, beline, diline hakim olmak”tır!..
Eğer “diskur” diye yola çıkacaksan, “uçkur”u unutacaksın arkadaş!..
Haa, “harama uçkur çözmek” gibi bir eğilimin varsa da, o zaman “diskur” demeyeceksin!..
Ya o, ya bu!..
Aksi halde, istediğin kadar “özel hayat” bahanesine sarıl, hiç kimse yemez bu “numara”ları!..
Siyasetçi; “sahne”de olan, herkesin “gözü önünde” bulunan bir adamdır!.. Dolayısıyla, onun “özel hayat”ı olmaz!.. Bir siyasetçinin attığı “adım”ın da, giydiği “elbise”nin de, masada “yemek yemesi”nin de, ağzından çıkan “söz”ün de toplum katında bir “karşılığı” vardır!..
Bir siyasetçinin “kamusal kişiliği” ancak ve ancak “evinde” biter... Evinin kapısından içeri adım attığı anda, “özel hayat” başlar!.. “Karısı”yla, “çocuk”larıyla, ya da “anne-babası”yla neler konuştuğu, onlarla neler yaptığı, hiç kimseyi ilgilendirmez!..
Ama “evinin dışında” yani “garsoniyer”de veya “otel odası”nda bir “halt” yemişse, bunun adı “özel hayat” olmaz!..
Türkiye’de de olmaz, dünyada da!..
KARISINI ALDATAN, HERKESİ ALDATIR!
Dikkat ederseniz, “önemli bir ayrıntı” özellikle gözlerden kaçırılmak isteniyor... Bu “rezalet”lere imza atan adam, kalkmış; “Bu yaptıklarım beni ve ailemi ilgilendirir!.. Bu ilişkilerden hiç kimse zarar görmemişse, başkaları niye burnunu sokuyor?.. Benim özelime, kim ne karışır?”
Yok yaa!..
Sen, “burs” verdiğin, kızın yaşındaki “üniversite öğrencisi”ni yatağa atacaksın, bunun adı “özel hayat” olacak, öyle mi?..
Nerede bu yoğurdun bolluğu?..
Bugün “milletin kızı”nı yatağa atan bir adamın, yarın “milletin anasını bellemeyeceği” ne malûm?..
İşte, açık açık yazıyorum;
“Kendi karısını aldatan” bir adam, “milleti de aldatır!”
“Karısına verdiği söz”e sadık kalmayan bir adam, “millete verdiği sözleri” tutar mı hiç?..
Neymiş;
“Hiç kimse zarar görmemiş”miş!..
Daha ne zarar görsün ki?..
Millet dişinden-tırnağından arttırdığı paralarla “vergi” veriyor, “vekil” olarak seçtiği sana “maaş” ödüyor!..
Niye ödüyor?..
“Benim sorunlarımı Parlamento’da dile getir, sorunlara çözüm bul” diye!..
Peki, sen ne yapıyorsun?..
Milletin ödediği paralarla, yatağına attığın kadınlara “cip” alıyorsun!.. Millet, bunun için mi “maaş” ödüyor sana!.. “Kadınlarla ye, iç, yat!” diye mi “vekil” seçti seni?..
Hâlâ konuşuyorsun;
“Kimseye zararı yok!”
Daha ne olsun ki!..
“Milletin paralarıyla aşna-fişne yaptığın” bir yana, “aile” kavramını dinamitliyor, “ahlâk” kavramını yok ediyorsun!..
Daha ne yapacaksın?..
KILIÇDAROĞLU’NU KİM GETİRDİ?
Olayın “sosyal ve ahlâki” boyutunu ortaya koyduktan sonra, gelelim “siyasi” boyutuna...
Evet, “kaset”ler tek tek ortaya çıkarılıyor ama herkesin sorduğu soru şu:
“Bundan kim yarar sağlıyor?”
Eğer “AK Parti” deniliyorsa, o zaman Kemal Kılıçdaroğlu’nun; yatıp-kalkıp Tayyip Erdoğan’a dua etmesi gerekir.
Öyle ya;
“Deniz Baykal’ın, Nesrin Baytok’la olan zina ilişkisi”nin kaseti ortaya çıkmasaydı, Bay Kılıçdaroğlu, CHP’nin başına geçemezdi!..
Demek oluyor ki;
“Deniz Baykal’ı diskalifiye edip, Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanı olmasını sağlayan Tayyip Erdoğan’dır!”
Madem öyle, işte bööle!..
Böyle bir iddia ne kadar akıl ve mantık dışı ise, “Deniz Baykal’ın Nesrin Baytok’la ilişkisini kasete aldırdığı” iddiası da o kadar akıl ve mantık dışı, o kadar saçmadır!..
Eğer bir “suçlu” aranıyorsa;
İlk suçlu, Deniz Baykal’ın kendisidir!.. Zira, bütün “parti içi uyarı”lara rağmen, Baykal, Nesrin Baytok’la ilişkisini kesmemiş, “o evde buluşmaya” devam etmiştir!..
Ki, bu “ilişki”yi, “Mısır’daki sağır sultanlar” bile duymuştu... CHP Genel Başkan Yardımcısı Süheyl Batum önceki gün açıkladı ya; “Baykal’la ilgili kasetten haberimiz vardı!.. Biz, bunu biliyorduk... Kullandıklarını da biliyorduk, kullanacaklarını da biliyorduk... Nitekim kullandılar!”
Peki, kim kullandı?..
Biraz iddialı olacak ama;
Herhalde Kemal Kılıçdaroğlu’nu CHP’ye Genel Başkan, DP’nin başına geçirilmesi planlanan Süheyl Batum’u da CHP’ye Genel Sekreter yapanlar plânladı!..
ASIL HEDEF AK PARTİ!
CHP’yi kimler “dizayn” etmeye çalışmışsa, hiç kuşkunuz olmasın ki, “son kasetleri” piyasaya sürenlerin hedefi de “MHP’yi dizayn” etmektir!..
Birileri öyle bir CHP, öyle bir MHP arzu ediyorlar ki; bunun Deniz Baykal ve Devlet Bahçeli ile yürümeyeceğini düşünüyorlar!..
Birileri; “daha güçlü CHP, daha güçlü MHP” olsun ki, “AK Parti iktidarı”na son verebilsin istiyor!..
CHP’nin “laiklik”te tıkanıp kaldığını, MHP’nin de “milliyetçilik” söyleminin ötesine gidemediğini gören çevreler, “Deniz Baykal ve Devlet Bahçeli’nin değişmesi” gerektiğini düşündüler ve “kaset”leri piyasaya sürdüler!..
Dün, hedef Deniz Baykal’dı,
Bugün ise, Devlet Bahçeli!..
Bu işlerde “Tayyip Erdoğan’ın parmağı” olduğunu iddia etmek, “abesle iştigal”in de ötesinde “saçmalık”tır!..
Öyle ya;
Bir başbakan; kendisine “daha kuvvetli rakipler” arar mı?..
Erdoğan, niye “komplo” kursun ki!..
Merhum Necip Fazıl Kısakürek’in;
“Ey düşmanım!.. Sen benim ifadem ve hızımsın... Gündüz geceye muhtaç, bana da sen lâzımsın” dediği gibi; bu iktidarın da Baykal’a ihtiyacı vardı... Baykal gibi, “dişine uygun” bir muhalefet lideri varken, ona “komplo” kurup da, CHP’nin başından gitmesini niye istesin ki?..
İktidar; değil “Baykal’a komplo” kurmayı, onu “başının tacı” yapsa yeridir!.. Zaten, bunu Tayyip Erdoğan da sık sık söylüyor ya...
Meselâ, 16 Mart 2003’teki “Kırklareli Mitingi”nde şöyle demişti;
“Aman Baykal yapma, bu kadar gergin olma!.. Sen bize lazımsın... Sen ana muhalefette oldukça, AK Parti daha güçlü olarak yoluna devam edecek.” Bunu söyleyen bir Erdoğan, “Baykal’ın gitmesini” hiç ister mi?.. Elbette istemez...
SUÇLU DIŞARIDA DEĞİL, İÇERİDE!
Aynı şekilde, MHP’ye niye komplo kursun ki?.. Devlet Bahçeli gibi; “sinirli, öfkeli, agresif ve son derece itici” bir adamın, niye MHP’nin başından gitmesini istesin ki?..
MHP, bugün “baraj” sorunu yaşıyorsa, bunda; “Bahçeli’nin öfkeli konuşmaları”nın büyük rolü var!.. Ne yani; “MHP’yi eriten” bir adam gitsin de, yerine “toparlayıcı” bir adam mı gelsin?..
Erdoğan bunu mu isteyecek?..
Allah aşkına, güldürmeyin adamı!..
Ama, Bahçeli, birilerinin “kendini tasfiye etmeye” çalıştığını anlamış olmalı ki; bunun önüne geçmek için, meydanlarda bas bas bağırıyor!..
Ama, “yanlış adres”e bağırıyor!..
AK Parti’ye bağırmasınlar;
Encümen-i Daniş’e baksınlar!..
Komplo dışarıda değil, içeride!..
Onlar, dün CHP’yi dizayn ettiler, şimdi sırada MHP var!..
“Babalara gelme” Devlet Bey!..
“Baba”lara bak!..


============
CHP’nin “Çılgın Proje”si!
CHP’nin, “AK Parti’yi taklit” konusunda neler yapabileceğini, hangi “çılgınlık”lara imza atabileceğini düşünüyordum ki; sonunda buldum galiba...
Mâlûm, CHP Genel Başkanı Bay Kemal Kılıçdaroğlu; Başbakan Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı, “Karadeniz ve Marmara’yı birleştirecek kanal” projesi için; “Bizim çılgın adamlara değil, düşünen adamlara ihtiyacımız var” demişti!..
Duydum ki, “CHP’nin düşünen adamları” da düşünmüşler, taşınmışlar, bir “çılgın proje” hazırlamışlar!.. Hem de, “Kılıçdaroğlu”’nun karşı çıkmayacağı” bir proje!..
Efendim, hani bir zamanlar, İstanbul’un “mali başkent” olması tartışılıyordu da, Bay Kılıçdaroğlu buna karşı çıkıyordu ya!.. Niçin karşı çıkıyormuş biliyor musunuz?.. İstanbul “Yedi Tepe” üzerine kurulu ya, CHP’nin ambleminde de “Altı Ok” var ya; Bay Kılıçdaroğlu; “Yedi Tepe’nin, Altı Ok’a uymayacağını” düşünüyormuş!..
Sonunda, “CHP’nin düşünen adamları” ona da bir çare bulmuşlar... “Yedi Tepe”den birini ortadan kaldırıp, İstanbul’u “Altı Tepe”li yapacaklarmış!.. Eee, “Altı Tepe, Altı Ok!” olur da, hiç karşı çıkar mı Kılıçdaroğlu?!?..
Anlayacağınız, “tepe”lerden birini yok edeceklermiş!..
Büyük ihtimalle “Kâğıttepe”yi kaldıracaklarmış!..
Şaka, şaka!.. CHP kim, “proje” üretmek kim?..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi