Diyarbakır Bahçeli’yi özlemiş
MHP Diyarbakır İl Başkanı Mehmet Tayyar Karakoç, laflarının bir bölümünden aklı başında biri olduğu izlenimini veriyor. Örneğin “ya sev ya terk et” gibisinden kafatasçı bir söylemi çöpe atıp “yaşa ve yaşat” deyişini afişlere çıkartması olumlu. “Genel merkez halkla iletişim noktasında iç işlerimize karışmıyor” diyor. Allah’tan karışmıyor yoksa “yaşa ve yaşat” gibi herkesi kucaklayan bir söylemi, hem Kürtçe hem de Zazaca ağzına almasına bile izin vermezdi! Selahattin Demirtaş’ın “çok dilli yaşam” söylemine karşı, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “çok dilli, çok milletli bir yapıya izin verilemez!” diyerek tavrını belki de yüzüncü kez belirtmiş olmasına karşın, Karakoç’un Kürtçe ve Zazaca propaganda yapması ne kadar inandırıcı olur, yöre insanı MHP’ye oy verir mi, sorularının cevaplarını
Diyarbakır seçmeni verecek.
Ancak Karakoç’un “Diyarbakır Bahçeli’yi özledi!” sözüne insan gülmeden edemiyor.
Diyarbakır, Karakoç gibi düşünen ve davranabilen bir MHP Genel Başkanı’nı özlemiş olabilir. Ne var ki, “tek dil, tek ulus” deyişini dilinden düşürmeyen, partisinde yaşanan türlü rezilliklerin nedenini okyanus ötesinden aramak gibi bir saçmalığı dile getiren Bahçeli’yi,
Diyarbakır niye özlesin birader?
İtiraf etmeli mi, etmemeli mi
Adam diyor ki: Suçluluk duygusundan kurtulmak istiyorsan içini dökeceksin; itiraf edeceksin yani!”
Öbürü diyor ki: Nah itiraf ederim! Enayi miyim ben? İtiraf ettiğim an rezil olurum herkese!
Adam diyor ki: Önüne gelene kara çalmayı bırak! İtiraf et bütün bunları makam için, mevki için, para için yaptığını!
Öteki diyor ki: Ulan ben aklımı peynir ekmekle mi yedim? Koltuğumu bırakır mıyım hiç? Adama bok atıyorum, o kan ter içinde kalıyor temizlemek için. İnsanların çoğu inanmasa da, çamur at izi kalsın hesabından yürütüyorum işimi.
Sonunda “adam” anlatmaktan bıkıyor, susup köşesine çekiliyor. Ama saygın ama üzgün ama doğruyu söyleyip dokuz köyden kovulmuş olmaktan yılgın.
Öbürü korkak, öbürü, rezil öbürü bir yaşam boyu taş üstüne taş koymamış; hırsı hep aklının önüne geçmiş, salt fırıldak çevirerek dolanmış bu dünyada ama köşesine çekilmek şöyle dursun, dalkavuklarınca el üstünde tutuluyor, fikir veriyor, kafası çalışmayanlara akıl dağıtıyor ve de “âkil adam” katında oturuyor!
Şimdi karar ver, bu adamlardan hangisi olmak istersin?
Hâlâ suçu Bursa valisine mi atıyorsunuz?
Bursaspor’a çok ciddi bir ceza verdi Futbol Federasyonu. Ama Bursaspor Başkanı “Ben vali miyim? Benim ne suçum var!” diyebiliyor. Çünkü UEFA kurallarını bilmiyor. UEFA kurallarına göre kentinize gelen konuk takımın güvenliğinden siz sorumlusunuz Sayın Yazıcı. Bursaspor küme bile düşürülebilirdi UEFA işe karışsaydı.
Bursa’nın güzel insanlarını, taraftarın çoğunluğunu elbette temsil etmiyor bu saldırganlar. Ancak, saldırı Beşiktaş’a yönelik, yani konuk takıma! Beşiktaş’ın kentteki güvenliğinden de Bursaspor sorumlu. Böyle bir ortamda, Bursaspor yönetiminin kalkıp Beşiktaş takım ve yönetimini kent girişinde karşılaması ve onlarla birlikte otellerine kadar gitmesi gerekirdi.
Bursa Valisi doğru olanı yaptı, Beşiktaş seyircisinin gelmesine izin vermekle. Ne yapacaktı? Maarif Nazırı Haşim Paşa’nın “mektepler olmasa şu maarifi ne güzel idare ederdim!” dediği gibi davranıp “Şu Beşiktaş kente girmese, siyah beyazlı takım da sahaya çıkmasa ne güzel maç olurdu!” açıklaması mı bekliyordunuz Vali Bey’den? Bursa Valisi doğrusunu yapmıştır. Doğruyu eğri göstermeye çalışanlarsa Bursaspor’un kimi yöneticileri ve onların şakşakcısı kimi spor yazarlarıdır!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.