Danışıklı kördöğüşü

Danışıklı kördöğüşü

İktidar sâhibleri hâinlerden nefret eder ama ihâneti severler.” der İngiliz Şâir ve târihçisi Samuel Daniel (1562-1619).

Büyük Türk Mütefekkiri Yağmur Atsız (1939-2039) ise Samuel Daniel’den tamâmen bîhaber olarak şöyle demişdir:

“Bizim gazete okuru dedikoduculardan nefret eder ama dedikoduya bayılır.”

İnanmazsanız şu seçim kampanyasına bakınız! Allah aşkına, iki satır doğru dürüst, dişe dokunur laf eden var mı? Bitmez tükenmez bir “dedim-dedin, yedim-yedin” şamatası. Millet de bakıp eğleniyor. Aslında eğlenip eğlenmediği de biraz şübheli ya, neyse. Başında Tayyib Erdoğan biraz projeden filan bahsetdi ama bakdı ki yürümüyor, kavgada yumruk sayılmaz hesâbıyla o da girişdi sonunda.

Belki de netîcesi önceden belli maçı kimse pek seyretmek istemiyor. Fakat o zaman da bu kadar hır-gür neye?

Elbet vardır büyüklerimizin bir bildiği!

Öte yandan asıl ilgilenmemiz gereken yakıcı konularla pek ilgilendiğimiz de pek söylenemez.

Misâl mi? Bakınız birkaç olay zikredeyim:

Arab Birliği (Ligası) Başkanı Mısırlı Diplomat ve cumhurbaşkanlığı adayı Amr Mûsâ “İhtilâl galebe çalacak! Bundan kimsenin şübhesi olmasın.” dedi.

Kime mi dedi? Batılı büyük gazetelerin temsilcilerine. Benim okumama göre bu, “Ayağınızı denk alın! İsrâil’e fazla angaje olmayın! Olduysanız da geri basın!” demekdir. Tabii anlayana!

Kaddâfî emrindeki kuvvetler bir süredir isyancı sivil halka karşı fecî etkili misket bombaları kullanıyor. Bombalar nere malı, biliyor musunuz? İspanya malı!

Bingâzî’deki Kaddâfî karşıtı geçiş süreci Hükûmetinin Dışişleri Temsilcisi Mahmud Cibrîl ilk defâ olarak Washington’da resmen kabûl edildi ve aynen şunu söyledi:

“Hemen hemen hiç paramız kalmadı!”

Ben bunu niye Ankara’da değil de Washington’da söylediğini doğrusu çok bilmek isterdim.

İşin esâsına bakılırsa gerek NATO’nun öbür üyeleri gerekse Türkiye Kaddâfî’nin gitmesini istiyor ama halk göndersin istiyorlar. Ancak meteliksiz ve çok zayıf silahlara sâhib bir halkın bunu nasıl başaracağı bir muammâ. Evet, Türkiye harekâta doğrudan müdâhil olmamakla çok yerinde davranmışdır ama bundan üç hafta önceki doğruların hâlâ aynı değişmezlikle doğru kalacağı şeklinde bir müteârife de yokdur. İnsana sorarlar “Kardeşim, oraya gönderecek askerin, haklı olarak yok ama oraya buraya yine haklı olarak yılda iki milyar dolarlık yardım dağıtırken Libya’daki demokrasi mücâhidlerine verecek ufak bir cep harçlığı da mı bulamıyorsun?”

Ve nihâyet Sûriye! Aah, Sûriye! Bakınız Cumâ akşamı Washington’un Ortadoğu Olağanüstü Sefîri George Mitchell, son derece tecrübeli bir diplomat, ki İrlanda Barışı’nın Başmîmarıdır, görevinden istîfâ etdi.

Aynı saatlerde İsrâil’in, seyahat için yurddışına çıkmış 150.000 Gazzeliye tekrar vatanlarına dönüş izni vermediğini öğrendik. Sûriye’de kan gövdeyi götürüyor ve tekrâr edeyim ki Kuzey bölgesi başımıza kalacak endîşesi içindeyim. Tamam, kardeşlerimiz, akrabâlarımızdır omuzlarız ama bu bize nelere mâlolur? Parçası yerine bütünüyle bütünleşsek daha iyi değil mi?

Alt katımızda yangın var, biz taraçada danışıklı kördöğüşü oynuyoruz!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi