Müslümanlar katil mi?
Elime ilginç bir çalışma geçti. Dr. Javid Jamil’in İslam, Müslümanlar ve Dünya adında bir çalışması. Jamil dünyanın farklı yerlerindeki medeniyetleri incelemiş ve geliştirdiği kıstaslar vasıtasıyla bu medeniyetlerin karşılaştırmasını yapmış. Ulaştığı sonuç farklı indekslerin ölçümü göz önüne alındığında Müslüman ülkelerin medeni olma açısından batı dünyası dahil dünyanın diğer yerlerinden daha ileri konumda olduğudur.
Batı bilgi merkezlerinden yayılan tarihsel okumalarda Müslümanların anti-demokratik, şiddet yanlısı ve hatta çoğu zaman barbarik olarak nitelenmesi tesadüfi değildir. 11 Eylül saldırılarıyla kendini tekrar üretme imkanı bulan bu tasnifleme gerçeği ne derece yansıtmaktadır sorusuyla iştigal etmiş bu çalışmasında Jamil. Başta batılı Hıristiyanlar olmak üzere Yahudi ve ateistler Müslümanların bu şekilde kategorize edilmesinde mutfakta çalışanlar. Oysa tarihsel gerçeklere baktığımızda bilakis Hıristiyanların çoğunluğu oluşturduğu ülkelerin daha çok şiddet yanlısı olduğunu görmekteyiz.
Özellikle bunun son yüz elli yılın incelenmesi yapıldığında daha iyi anlaşıldığının da altını çiziyor Jamil. Yahudilerin Hıristiyanlar kadar şiddet uygulamadığını ancak ellerine geçen her fırsatı da değerlendirdiklerini yani Hıristiyanlardan da geri kalmadıklarını belirtiyor. Batı ülkeleri diğer ülkelerin insanlarına hiçbir sorumluluk duygusu ve suçluluk esamesi taşımaksızın zulmetmekle kalmamış, kendi ülke insanına da bunu reva görmüşlerdir. Bu arada Müslümanlar şiddet uygulayan olmak değil şiddete maruz bırakılanlardan oldular. Ayrıca Müslüman ülkelerin insanlarına bakıldığında bireysel anlamda hem sosyal hem de siyasi alanda en barışçıl olanların yine onlar olduğu görülmekte. Nerede ve ne zaman Müslümanlar şiddete bulaşmışlarsa bunun sebebi bizatihi başkalarına zulmetmek değil, bilakis zulme karşı koymak, kendilerini savunmak anlamına gelmekteydi. Zaten Kur’anî esaslara göre yurtlarından sürülüp çıkartılanlar dışında başkalarıyla savaşmak yasaklanmıştı. Günümüzde yurtlarından çıkartılmak ille de fiziksel olarak değil, aynı zamanda kendi yurdunda yabancılaştırılmak, bir şekilde paryalaştırılmak, itilip kakılmak anlamına da gelmektedir. İslam ülkeleri kaynak gösterilerek açıklanan şiddet yanlısı hal ve tavırlar bu zaviyeden bakıldığında yine defans çerçevesine oturtulabilmektedir.
Yakın geçmişe bakıldığında geçtiğimiz milenyumun sonunda yirminci yüzyıl süresince yüz altmış milyon insan hayatını kaybetti.
Bu savaşların bazıları şöyle: Amerikan Sivil savaşında 360 bin, Belçika Kongo savaşında üç milyon, İngiliz Boer savaşında 100 bin, Almanya Nambiya savaşında 65 bin, Meksika ihtilalinde 250 bin, Çin ihtilalinde 2.4 milyon, Sovyet ihtilalinde beş milyon, Sovyetler’in Afganistan’ı işgalinde 1.3 milyon, Hindistan Pakistan savaşında bir milyon, Pakistan Bangladeş savaşında beş yüz bin, Birinci Dünya Savaşı’nda 8 milyon, İkinci Dünya Savaşı’nda elli beş milyon insan öldürüldü. Adı geçen süre zarfında öldürülen 160 milyonun 135 milyonu bugün için en büyük güçler olarak kabul edilen ABD, Çin, İngiltere, Fransa ve Rusya tarafından öldürülmüş. Müslümanlar dünya nüfusunun beşte birini oluştursa da Müslüman ülkelerde ve Müslümanlar tarafından gerçekleşen ölümler çok ufak bir bölüme tekabül etmekte. Dinler üzerinden bir paylaşıma gidilirse ölümlerin yüzde doksanının Hıristiyan, Budist ve ateistler tarafından gerçekleştirildiği görülmektedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.