Kaymakçı kodamanlar
Ellerini ılıktan savuğa vurmayan, yattığı yerden yüksek kazanç elde eden seçilmiş “sayın”lara imrenmeyen yoktur maalesef...
Kimi parti tutar kazanır, kimi haram yutar kazanır.
Hiç mi helâl kazanan yoktur yurdumuzda?
Olmaz olur mu?
Amma onlar tarihin eskimiş, yıpranmış, şirazesi kopmuş sayfalarında kaldılar...
Siz her sabah büyük çiftliklerin kavgacı kel horozlarının kanat çırparak muhayyel hedeflere hücuma kalktıklarını görmüyor musunuz?
Bitmez bu yem kavgası...
Ta ki bir taraf yok oluncaya kadar...
Ta ki yandaş/yoldaş/soldaş cengaverlerin kasaları, keseleri ağzına varıncaya kadar doluncaya...
Bir kısmımız hiç anlamadık...
Bundan sonra da anlayacağımız çok şüpheli...
Bir kısmımız haddinden fazla anladılar ki, “Hele biraz da biz” diye diye yemedik halt bırakmadılar...
Yahu kardeşim 30 sene, kırk sene, elli sene, yetmiş sene siyaset davulu çalınır mı?
Çaldılar...
Hem siyaset davulu çaldılar, hem sevmediklerine iftira karası...
Öyle cazip hale geldi ki “kaymak yeme” hastalığı, adını “seçim” koydukları kayırmalı-doyurmalı oyun büyük rağbet kazandı...
Hiçbir siyasetçinin ve cazgırlarının “artık yorulduk, yeter” dediklerine şahit oldunuz mu?
Olamazsınız, çünkü kaymak tadlı imiş...
Partisiz de yapılıyor halkın nabız atışlarına müdahale...
Bakıyorsunuz eski tüfekler, eski namlı yiyiciler bir mekânda toplanmışlar tef çalıp oynuyorlar...
Bana inanmazsınız...
İnanmamakta hakkınız vardır...
O zaman size 49 sene, 67 sene bürokratlık yapanların emekliliği yeni bir fırlama/fırlatma mekanizması zannettiklerini, tekraren bilenerek “kaymak yeme” mekânlarına dalıverdiklerini gösterebilirim...
Örnek mi istiyorsunuz?
Örnekten çok ne var ki?
Tabii istisnalarını görmekteyiz...
Mesela sayın Demirel gibi ununu eleyip eleğini duvara asan yok mudur?
Vardır görebilirseniz...
Demirel’den esinlenerek, hizmetlerini katmerlemek isteyenler o kadar çok ki, şaşar kalırsınız...
Devlet çapında encümen kuranlar mı dersiniz?
Seçim atmosferinde voli vuranlar mı dersiniz?
Üzülerek, ya da iftiharla derim ki:
Mezarlıkların ana kapısına “Küllü nefsin zaikatül mevt” ayetini ne diye takarlar da “her canlı ölümü tadacaktır” gerçeğini hatırlatırlar?
Ayıp değil mi?
Büyük adamlar, büyüklükleri yalakalarından menkul zatlar hiç ölür mü?
Onların asli vazifeleri kaymak yemektir... Yemesini bilmeyenlere inat yemeliler...
Ölümü hatırlatmayın Nemrut takımına...
Gazetelerinde haftası geçmez, “Ölüme meydan okudu, Azrail’e çalım attı” türünden Firavunca beyanlar...
Geldik bugünlere...
Benim hafıza kaydımda ne parti yazılıyor, ne seçim...
Sıhhatim elverirse 12 Haziran günü pikniğe gitmeyi düşünüyorum.
“Oy vermek her vatandaş için kutsal bir vazifedir...”
Acaba öyle mi?
Aslında en kutsal görev sırası gelenlere kaşık kaşık kaymak yedirmektir...
Dev aynasındaki siyaset delilerine etli, sütlü, kaymaklı gelecekler diliyorum...
Şeytan Moruk bağışlasın beni... Zira, zülfüyare dokundum ister-istemez... Hadi eyvallahlar herkese...
=================
Bahar oldu, yaz oldu, kış oldu geçti zaman
Gereksiz beyinlere laf doldu geçti zaman
Beleşten kazananlar yedi-içti semirdi
Garibanlar saç yoldu, baş yoldu geçti zaman.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.