Baykal’ın gözündeki mertek...
TBMM Başkanı Köksal Toptan’ın, Anayasa Mahkemesi’nde görülen parti kapatma davasıyla ilgili yaptığı değerlendirmeyi hatırlayacaksınız.
Toptan, mahkemenin, ‘klasiği aşan ve herkesin ‘oh’ diyeceği bir karar vermesini ümit ettiğini’ söylemiş ve eklemişti: ‘Anayasa Mahkemesi bence öyle bir karar verir ki bundan herkes mutluluk duyar, ders alır. Toplumdaki kaygıları giderebilecek bir yol gösterebilir. Türkiye istikrarsızlıkla boğuştuğu dönemlerde çok sıkıntılar çekti.’
Buradaki anahtar cümle, bence, ‘klasiği aşan karar’ ifadesi...
Bu mahkemenin klasik kararlarını biliyoruz.
Bugüne kadar Yüce Mahkeme, hukuk ne derse desin, teamüller ne söylerse söylesin, hep bildiğini okudu, yani ‘klasikleşmiş’ ve mazmunlaşmış kararlar aldı.
Hemen aklıma, 27 Mayıs sonrasının ‘Tedbirler Kanunu’ geliyor.
Yüce Mahkemeye göre, 27 Mayıs’ı ve darbecilere kalkan olan ‘Tedbirler Kanunu’nu eleştirmek bile, anayasa çizgisinin dışına çıkmak anlamına geliyordu.
İbret niyetine aktarayım:
‘27 Mayıs devrimi, anayasa ve hukuk dışı davranışlarıyla meşruluğunu kaybeden bir iktidara karşı yapılmış ve bu husus anayasanın başlangıç bölümünde yer almıştır. Mahkum edilen şahısların övülmesi, sonuç itibariyle 27 Mayıs devriminin meşruluğunu ve haklılığını inkara yol açar. Vatandaşları birbiri aleyhine tahrik ederek, onlar arasında kin ve düşmanlık doğurur. Bunun neticesinde milli huzur ihlal edilir ve anayasanın dayandığı temel ilkeler tahrip olur.’
Görüyorsunuz değil mi?
öncelikle ‘hukuk’a istinat etmesi gereken mahkeme, hukukun dışına çıkarak darağacı kuranların ne kadar da ‘haklı’ ve ‘meşru’ bir iş yaptıklarını savunuyor, ‘Tedbirler Kanunu’yla ilgili gerekçeli kararında.
Daha yakın örnekler verelim:
Biricik görevi, anayasayı korumak ve ‘yasaların anayasaya uygunluğunu denetlemek’ olan bu mahkeme, hep hukukla ilişkisi tartışmalı kararlara imza attı.
Mesela, parti kapatma davaları...
Mesela, başörtüsü konusunda ‘kural’ ihdas etmesi ve bunu ‘yerleşik uygulama’ya dönüştürmesi...
Mesela, 367 kararı...
Bunlar, hep tartışmalı, spekülatif ve hukukla ilişkilendirilmesi zor ‘klasik kararlar’dı.
TBMM Başkanı Toptan’ın, ‘Mahkeme, hiç değilse klasiği aşan ve Türkiye’de istikrarsızlığa yol açmayacak bir karar vermelidir’ sözüne CHP Genel Başkanı Deniz Baykal sert çıkmış. Toptan’ı, ‘mahkemeye çağrıda bulunmak ve üyeleri etki altına almakla’ suçluyor.
Şaka gibi...
Baykal, ya konuşulanları anlamıyor, ya da ne konuştuğunu bilmiyor.
Bu ülkede, mahkemeleri ‘olabilecek şeyler’le korkutan ve dolayısıyla yargıyı etki alan bir kişi varsa, o da Baykal’dır.
Hatırlarsanız, ‘e-muhtıra’yı müteakip ortaya çıkmış, ‘Anayasa Mahkemesi 367 kararını onamazsa, ülkede çatışma çıkar’ diyerek, bir tür örtülü tehdit savurmuştu.
Bir beyanatı daha vardı: ‘Sayısal çoğunluğum var, ben istediğimi yaparım, kime ne diyen bir iktidara karşı fren lazım değil mi? Anayasa Mahkemesi bu yanlışı düzeltirse bu memlekette Anayasa Mahkemesi yararlı mıdır değil midir?’
Bu ne oluyor peki?
Baykal’ın yaptığı, açıkça, ‘bu partiyi kapatın’ diye mahkemeye çağrıda bulunmak ve ‘yargıyı etki altına almak’ değilse, nedir?
Değerli ana muhalefet lideri, TBMM Başkanı’na şarlayacağına, önce kendi gözündeki merteği görsün.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.