Nekrofil (Ölüsevici) Türk ve Kürt Ulusalcılar-2
Nekrofil tavırda yapılmak istenen, insana ait olanın bizzat insan değil, onun eşyalaştırılması ve mekanikleştirilmesidir. Yani "soyutlaştırılarak" bir gücün emri ve menfaati doğrultusunda ideolojik olarak merkezileştirilmesidir.
Sözde, Türklüğü öne çıkaran ulusalcıların düşüncesinde milletin tekâmül ettirerek yaşattığı kültür ve medeniyet değerlerinin, kutsal ve tarihî olanın sosyolojik bakımdan hiçbir değeri yoktur. Değerler sadece ideolojilerine bir vasıta olarak kullanılmaya elverişli ise “uygun” sloganlar olarak sahtece benimsenir.
Ulusalcı nekrofiller aynı zamanda rûhen bir despot olduğu için milletin yaşattığı sulh ve sükûnu da gerici bir duraksama sayarlar. Milleti kaynaştırmış değerlerle tabiileşmiş bir hayatı, “ulusalcı dâva”dan ve “doktrin” den değersiz kabul ederler.
Nekrofil düşünce ve karakter taşıyan ulusalcı milliyetçilik devlet ve iktidar adına, tabii millet yapısını kendi hegemonyası için bozar. Milleti, Alman, Fransız ve Rus halkçılığının değerlerinden kopya edilmiş bir sistemle "nation"laştırmaya, yani laisist bir “ulus” hâline getirmeye çalışır. Bu emellerini gerçekleştirmek için ideolojik kışkırtmalarla “yaşasın ulusal devlet” sloganlarıyla darbelere başvurur.
Türk ve Kürt ulusalcılara göre, milletin kendi zemininde hayatını yaşaması ve tabii olarak değişmesi suçtur. Ulusalcı nekrofiller, meseleleri istişare ve hürriyet zemininde değil, kaba kuvvetle hallederler. Milletin asırlardır oluşturduğu değerler üzerindeki uyumluluğu iki tarafın da iktidar hegemonyalarına aykırıdır. Bu uyumluluk nekrofilik iktidar hırslarını kabartır ve provokasyonlara başvururlar. Sloganları aynıdır: “Devletimizin bekâsı için yaşasın ulusalcı darbeler! Yaşasın Kürdistan hareketi!”
Milletin bünyesinde yaşayan “kötü”yü uzaklaştırmak için “iyi” adına iktidarı ele geçirmek üzere “ulusalcı dâva”yı öne sürerler. “İyi” ve “kötü”, nekrofil Türk ve Kürt ulusalcının şiddete dayalı iktidar ideolojisine göre anlam kazanır. Bunu yaparken, toplum nezdinde kabul görmüş değerleri hiçe sayarak sözde “büyük ideallerini”, “devrimlerini” ve “ulusal devletlerini” kutsallaştırırlar.
Taha Akyol’un tesbitleriyle “…kan akıtmanın ‘kötü’ değil, ‘gerekli’ görülmüş olmasıdır. Hattâ kan dökme, şiddet, zulüm, işkence, insanoğlunun aşağılanması; o ‘kanlı yıllar’da göklere çıkartılmış, yüceltilmiştir. Nefret kutbuna duyulan kin, onun fizik olarak imha edilmesi isteğine yol açar. Böylece en vahşi cinayetler, en güzel kavramlar adına ve ‘görev’ duygusuyla icra edilir. Cinayet, câni tarafından suç duygusuyla değil, ‘ulvi’ duygularla yapılır.”
“DAHA ÇOK ÖLÜ İSTİYORUM”
Nekrofil ulusalcılar “düşmanı kendileri çoğaltır, düşmanın çokluğuna baktıkça rejimini tehlikede görür ve yeniden kan dökmeye kalkarlar…” Nekrofil Türk ve Kürt ulusalcılar “iyi ve adil bir toplumun inşacısı değil, mevcut kötü toplumun zalim bir yıkıcısıdır.” Şiddete dayalı iktidar gösterilerinde “soğuma” başlayınca “daha çok ölü istiyorum” diye tâlimat yağdırırlar.
Şair Mehmet Narlı’nın mısraları, “sağcı” ve “solcu” gibi etiketleri de kullanan nekrofil azgınlarca ifsad edilmeye çalışılan ölü adaylarının tepkisini en trajik yanıyla dile getiriyor: “Anladım ki ya ölüye yer var aranızda ya köleye / Ben de solunuzdan girip öyleyse sağınızdan çıkarım / Solunuzdan yani uyuşmuş tarafınızın namussuz yaşamından / Ne güzel işgal ettiniz ne ince jurnallediniz ne puştça sattınız / Hemen kutsanmış efendiliğiniz için üç kere: yaşasın ölüm / Yaşasın yaşayabiliyorsa zulümle karılmış toprağa basan.”
Ulusalcı nekrofiller, kendi iktidarları için devleti en yüksek ideal noktaya taşımayı dikte ederler. Kişilik ve iktidarlarının alâmet-i fârikası, rejimperest, doktrinperest olmalarıdır. Sürekli olarak güvenlik sendromuyla ölümlerin, öldürmelerin devam etmesini isterler.
Ecnebî yazar Luis V. Thomas’ın ifadesi bu zihniyeti isabetlice târif ediyor: “Eğer kullanmayı bilirseniz ölü bir beden çok etkili bir araçtır.” Türk ve Kürt ulusalcılar, yani Ergenekon ve Kandil’deki ortak derin güçler “ölünün” gücünü iyi biliyor, ölü üzerinden sürekli güç gösterisi yapıyorlar.
Türk ve Kürt ulusalcılar makyavelisttir. Hâkimiyetlerini oluşturmak ve iktidarlarını meşrûlaştırmak için fikirlerini “ülkü” ve “dâva” hâline getirerek her türlü çâreyi mübah görürler. Suret-i haktan görünerek sahte ve kurgucu ideolojileriyle ferdin kendini devlette birliğin en yüksek derecesine ulaşması anlamına gelen “fena fi’d devlet” olmasını ve kutsallaştırdıkları ulusalcı devletin birliğinde erimesini isterler. Bu istikâmette toplumu sahte ve abartılı sloganlarla kışkırtırlar.
Ulusalcı nekrofili, kurduğu doktrine tapan ve bu uğurda kucağında yaşadığı milletin yaşayan değerlerini ezip geçebilen bir zorbadır. Kendi otoritelerine ve ideolojilerine biat etmeyen, üretip çoğaltan, çatışmasız yaşayan milletin hiçbir önemi yoktur.
İki taraf da milletçe yaşanılan hayattan, merhametten ve adâletten mahrum ideolojik bir ulusalcı güce tapar. İki taraf içinde, sevgisi, yüreği ve inançları olan “Türk” ve “Kürt” insan önemli değildir. Önemli olan “ulusalcı Türk ve Kürt” hegemonyasıdır.
Onlar için Cromwell’in sözü başucu levhasıdır: “On yurttaştan dokuzu benden nefret mi ediyor? Eğer yalnızca onuncusu silahlı ise, bunun hiçbir önemi yoktur.”
Tedavisi zor bir hastalıktır nekrofil ulusalcılık.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.