Antalya çıtası
Suriye'de muhalefetin ete kemiğe bürünmesi veya kuvveden fiile çıkması üç aşamada gerçekleşti. Bunlardan ilki 2000 yılında Şam Baharı idi ve Beşşar kendisinden beklenen umutlara karşılık vermeyerek baharı soldurmuş ve sonbahara çevirmiştir. Şam Baharı; içeride direnişçi sınırda işbirlikçi rejim nedeniyle kışa döndü. İkinci aşama ise Şam Deklerasyonu idi ve bu deklerasyon da rejimin retçiliği nedeniyle akim ve işlevsiz kaldı. Üçüncü aşama ise 31 Mayıs ile 3 Haziran (2011) tarihleri arasında Antalya'da yapılan tarihi Suriye Değişim Konferansı idi. Bu konferans rejimin umutsuzluğunu simya etkisiyle umuda dönüştürdü. Antalya Konferansı'na katılanlardan bazıları 2005 tarihli Şam Deklerasyonu'na imza atmış isimlerden oluşuyor. Abdurrezzak İd bu isimlerden birisiydi. Bugün diyalog diyen rejim aslında 2000 yılı ve 2005 yılında kendisine sunulan diyalog çağrılarını elinin tersiyle itmişti. Nedeni basit. Uzlaşma ve ortaklık dilini değil güç dilini kullanıyordu. Rejim kendisini güçlü görüyordu ve dolayısıyla muhalefetle görüşmeye ve onların varlığını kabule tenezzül etmiyordu. Bundan dolayı beyaz sayfa açma çabaları tek yönlü girişim olarak kaldı ve Beşşar babasının çizgisine sadakatini sürdürdü ve ona vefakar çıktı. Şimdi ise rejimin uzattığı diyalog girişimleri karşılıksız kalmaya mahkum. Zira bugüne kadar hiç iyi niyet göstermedi. Maalesef varisi Muhammedi'den ziyade ulema su örneğini teşkil eden kimi ilmi çevreler diyalog imkanı doğduğunu müjdeliyorlar ve rejimin uzattığı elin geri çevrilmemesi gerektiğini savunuyorlar. Muhalifler ise haklı olarak artık diyalog devrinin kapandığını söylüyorlar. Zira rejimin tek düşüncesi her ne pahasına olursa olsun ayakta kalmak. Dolayısıyla diyalog ve benzeri bütün yöntemler aslında rejim açısından bu amacına hizmet ettiği müddetçe meşru ve makbuldür. Bundan dolayı Antalya'da bir araya gelen muhalifler rejimin diyalog çağrılarını devrimi söndürme manevrası olarak görüyorlar.
Sıkıyönetimin kaldırılması ve ardından genel af gibi adımları da taktik ve manevra adımlar olarak görüyorlar. Nedeni basit: Sıkıyönetimin kaldırılmasından sonra tutuklananların ve ölenlerin sayısı öncekilerden daha fazla. Bundan dolayı Ammar Kırbi (Karbi) gibi muhalifler affa ihtiyacı olan muhalefetin değil rejimin olduğunu savunuyorlar. Suriye Değişim Konferansı'na başta karşı olan Suriyeli entelektüel Burhan Galyon daha sonra tutumunu gözden geçirmiş ve Antalya toplantısına güçlü destek vermiştir. Ona göre, artık Beşşar kamuoyu nezdinde manevi idama mahkum olmuştur ve bundan sonra rejimin bekasından söz etmek mümkün değildir. 30 kadar bebeği ve çocuğu öldüren ve bağımsız medyaya kapılarını kapatan ve BM gibi uluslararası örgütleri de içeri sokmayan rejim Galyon'a göre bütün kartlarını ve gemilerini yakmıştır. Tarihin giyotininden ve muhakemesinden kurtulması mümkün değildir. 2000'li yıllarda 1980'lerin tekrarlanmayacağını umut edenler feci bir biçimde yanıldılar. Soya çekim kanunuyla 2010'ların Beşşar'ı 1980'lerin baba Esat'ından farksızdır. Bundan dolayı muhalefetin ve halkın gözünde iktidar yasallığını ve meşruiyetini kaybetmiştir.
Rejim, muhalefetin ve Suriye halkının gözünde meşruiyetini kaybettiğinden dolayı Esat hanedanlığının Radovan Karadziç veya Mladiç'ler gibi Lahey'e gönderilmesini istiyorlar. Muhalifler dış müdahale istemiyor ama Arap Birliği ve İslam Konferansı Örgütü ve BM gibi uluslararası çatıları ve kurumları göreve çağırıyor ve bu kurumların Suriye'de insan hakları ihlallerini tarassut etmesi ve önlemesi gerektiğini savunuyor. Burada müdahale gri bir alanı oluşturuyor. Elbette kimse sömürgecilik anlamında Batılıların müdahalesini istemiyor. Lakin rejimin halkını kıyması karşısında da uluslararası kurumları göreve çağırıyor ve Suriye rejiminin kan dökmesine karşı dur demesini istiyorlar. Antalya toplantısı Suriye birikiminin bir araya gelmesi olmuştur. Sonuç bildirgesi önemlidir ve ondan da önemlisi ortak bir çatının oluşturulması ve koordinasyon ve yürütme heyetinin teşkilidir. Suriye muhalefeti kurumsallaşıyor. Önemli olan da bu. Suriye devriminin başarısı muhalefetinin birliğine ve dirliğine bağlıdır. Bundan dolayı teferruata boğulmadan muhalefet ileri doğru yürümelidir. Onların ileriye doğru yürümesi rejimin erimesi ve çökmesi olacaktır. Muhalefetin Beşşar'dan istifa ve rejimin değişmesi talebi tarihe Antalya bildirgesi ve çıtası olarak geçecektir. Bu açıdan Antalya tarih yazmış ve tarihe geçmiştir. Türkiye ve Suriye arasındaki ilişkilerin seyrinde değişim olmuş ve iki ülke ilişkileri Adana Mutabakatı'ndan Antalya Konferansı'na gelmiştir. Yani gayri resmi de olsa rejimin yanından halkın yanına geçilmiştir. Kimileri meseleyi böyle değerlendirmeyi tercih ediyor. Hayırlı olsun..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.