M. Emin Parlaktürk

M. Emin Parlaktürk

Ama Ben Onun Kim Olduğunu Biliyorum

Ama Ben Onun Kim Olduğunu Biliyorum

Zaman zaman eleştirel yazılara veya konuşmalara şahit oluruz.
Bazen bireysel bazen de toplumsal uyarılar yapılır.
Devlet politikaları ve Hükümet icraatları da buna dahildir.
Ama, her nedense bunlara karşı genelde bir tahammülsüzlük vardır.
Eleştirilerden hoşlanılmaz, uyarılar dikkate alınmaz.
Bunun en önemli sebebi, yapılan hataların farkında olmamak, doğru sanmaktır.
Kendini bilmeyen ve bir şey hatırlamayan Alzheimer hastaları gibi.
Böyle olunca da, bu hataların farkında olanları onlar fark edemezler ne yazık ki!
Tıpkı, aşağıdaki olayda anlatılan gibi.
***
Yaşlı bir bey, sabah erken evinden çıkmış.
Yolda yürürken, bir bisikletlinin çarpmasıyla yere yuvarlanmış ve yaralanmış.
Oradakiler yaşlı beyi hemen hastaneye ulaştırmışlar.
Hemşireler, önce pansuman yapmışlar.
Sonra, biraz beklemesi gerektiğini söylemişler.
Çünkü, röntgen çekerek her hangi bir kırık veya çatlak olup olmadığını inceleyeceklermiş.
Yaşlı bey huzursuzlanmaya başlamış.
Hemşirelere dönerek; acelesi olduğunu, röntgen istemediğini söylemiş.
Hemşireler merakla acelesinin nedenini sormuşlar.
“Eşim huzur evinde kalıyor. Her sabah birlikte kahvaltı etmeye giderim, gecikmek istemiyorum” demiş.
'İyi ya, eşinize haber iletir, gecikeceğinizi söyleriz' deyince de, yaşlı adam üzgün bir ifade ile:
“Ne yazık ki, karım Alzheimer hastasıdır, hiç bir şey anlamıyor, hatta benim kim olduğumu bile bilmiyor” demiş.
Hemşireler hayretle:
“Madem sizin kim olduğunuzu bilmiyor, neden her gün onunla kahvaltı yapmak için koşuşturuyorsunuz?” diye sormuşlar.
Adam buruk bir sesle:
“Ama ben onun kim olduğunu biliyorum” demiş.
***
Alimler, mürşitler, kanaat önderleri, toplumun önde gelen yazar çizerleri de böyledir.
Toplumun hayat akışını görür ve izlerler.
İnsanların ve yönetimlerin gidişatını süzerek, sonunun nereye varacağını sezerler.
Sebep sonuç ilişkileri çerçevesinde neticeyi tahmin ederler.
Çünkü, Sünnetullah (Allah’ın yasaları) bellidir.
Onlar, bu bilgi ve hikmetle, sosyolojik veri ve tecrübeler ışığında uyarmaya çalışırlar.
Başlarına gelebilecek tehlikelere karşı, onlar hoşlanmasalar da gerçekleri haykırırlar.
Toplum içinden insanları uyaran bir “kesim”in mutlaka bulunması gerektiği, İlahi Kitapta boşuna emredilmemiştir!
İnsanları uyarıp hatırlatmanın onlara fayda vereceği gerçeği de!..
İnsanlar bunları bilmeyebilir.
Gerçekleri görmeyebilir.
Bazı şeylerin farkında olmayabilir.
Kimdir, neyin nesidir, niçin gelmiştir?
Hayatının gayesi nedir?
Nereye gidecektir?
Bütün bunlardan gafil de olabilir.
Hatta, kendini de, Yaratıcısını da unutabilir.
Tıpkı Alzheimer hastası gibi.
Ama hastayı bilen asla unutmaz.
Onu yalnız başına terk edip kendi haline bırakamaz.
***
Özel ve tüzel kişileri uyarma görevi yapanlar, aslında kutsal bir iş yapıyorlar.
Böylelerinin bulunması, toplum için zaruridir.
Kimse onları bu görevlerinden dolayı kınayamaz.
Aksine teşekkür borçludurlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M. Emin Parlaktürk Arşivi