Biz bu filmi görmüştük
Bir zamanlar bu memlekette Türkçe ezan, Türkçe kamet, Türkçe namaz, Türkçe selam vardı...
Şimdi başımıza, BDP sayesinde “Farklı Cuma namazı” ile “Kürtçe ezan” çıktı...
Hürriyet’in yazarına göre, “bunda bir şey yok!”
Çünkü “ezan namaza çağrıdır, bu çağrı her dilde yapılabilir”...
Hayır efendim, ezan salt “namaza çağrı” değildir. Amaç bu olsaydı, Peygamberimiz zil-boru çalmak, “namaza gelin” diye bağırmak, ışık yakmak gibi tekliflerden birini kabul ederdi...
Bu ve benzeri tekliflerden hiçbirini kabul etmedi...
Bugün tüm Müslüman ülkelerde okunan ezanı getirdi...
Bilal-ı Habeşi’ye okuttu...
Bunun adına da “Ezan-ı Muhammedi” dendi...
Müslümanlar Arapçaya Arap dili olduğu için değil, Kur’an Arapça indirildiği, Peygamber Efendimiz Arapça konuştuğu ve ezan Arapça olduğu için saygı gösterirler...
Bu boyutuyla Arapça Müslümanların “ortak lisanı” olmuştur.
O kadar ki, bu millet Araplarla savaşırken bile (Mercidabık ve Birinci Dünya Savaşı) bu anlayışını değiştirmemiştir.
O iş başka, bu iş başkadır.
Ve ezan sadece “namaza çağrı” değildir...
Öyle olsaydı, minarelerde siren çalınır, ışık yakılır, boru öttürülürdü!
Ezan namaza çağrının yanı sıra, insan ruhunu arındırıp Allah’ın divanına (namaza) hazırlamaktır...
Bu yönüyle “ruhsal temizlik”tir...
Ezan, Allah’ın varlığını, birliğini, yüceliğini, Âlişan Efendimiz’in Peygamberliğini günde beş kez cihana ilân etmektir...
Bu yönüyle “tebliğ”dir...
Aynı zamanda “şeair”, yani “alâmet-i farika”dır...
Minarelerinde ezan okunan bir memleketin ve o memlekette yaşayan ekseriyetin “Müslüman” olduğunu bilirsiniz...
Bu cihetiyle ezan ilânattır!
Ezan aynı zamanda “zikir”dir, “fikir”dir, “şükür”dür...
Bu yüzden başka hiçbir dil aslının yerini tutmaz, hiçbir dilin “ezan”ı, “Ezan-ı Muhammedi”nin yerini alamaz.
Muhammedî kimliği olmayan hiçbir ezan, “ezan” değil, olsa olsa “hezeyan”dır!
Bunu en iyi biz (Türk-kürt, Laz, Çerkez, Arnavut, Abaza, Romen; hepimiz) biliriz: Çünkü hiç “Ezan-ı Muhammedi” duymadan tam 18 sene geçirmişiz...
1932 yılında dünyaya gelen bir çocuk, hiç “muhammedi ezan” duymadan 18 yaşını idrak etmiş...
Bu süre içinde hasret öylesine param parça etmiş ki imanlı yürekleri, 1950 yılının 16 Haziran’ında tekrar “Muhammedî” kimliğine döndürülen ezanla vatan sathı bayram yerine dönmüş... Kurbanlar kesilmiş, şükürler edilmiş.
Biz bu acıyı topyekûn bir kez yaşadık. Bir daha yaşamak istemiyoruz!
Biz bu filmi 32’den 50’ye kadar, tekmili birden bir kere seyrettik. Bir daha seyretmek istemiyoruz... Zaten acısı hâlâ milletimizin yüreğinde... Acısı milletimizin yüreğinde olduğu içindir ki, bu tür girişimlerde bulunan partileri bir türlü iktidar yapmıyor.
Bir şey daha söyleyeyim: Milletin diniyle, imanıyla, ezanıyla, Kur’an’ıyla uğraşan hiçbir siyaset milletten destek bulamamıştır...
Bunlarla uğraşan siyasi partiler bir daha dirilememiş “iktidar” olamamıştır.
CHP bunun en tipik örneğidir.
Anlaşılan PKK ve ona dayalı siyaset çökme aşamasına girdi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.