Sekter rejimde din hürriyeti!
Suriye'de Nuseyriler ve İsmaililler sürekli olarak azınlık rejimin yıkılması halinde din hürriyetinin ortadan kalkacağını savunuyorlar. Daha doğrusu bunun propagandasını yapıyorlar. Aslında onlar dini hürriyetten değil seküler hürriyetten bahsediyorlar. Bununla da kalmıyorlar seküler hürriyeti dini hürriyetin yerine ikame ediyor ve kullanıyorlar. İsmailiyyun beyne'l itizal ve't-teşeyyü kitabının yazarı Muhammed Emin Ebu Cevher sürekli olarak dini hürriyetin ancak İsmaili anlayışı içinde var olabileceğini ve garanti altına alınabileceğini ve yaşanabileceğini savunuyor! Çoğulculuğun bu şekilde garanti altına alınacağını ileri sürmektedir. Esasında onun bahsettiği çoğulculukta çoğunluk yoktur! Somut örneği Suriye'deki Baas iktidarı ve Esat rejimidir. Bunu söyleyenler, çoğunluğun iradesini bastırmanın azınlıklar için dini bir hürriyet anlamına geldiğini savunuyorlar. Esasında Suriye'de azınlık bir rejimin gölgesi altında hiçbir alanda hürriyetten bahsetmek mümkün değil. Lakin keskin sekülerizm veya laikliği din hürriyeti olarak yutturursanız durum değişir. Azınlık mensupları çoğunluğun iktidara gelmesi halinde bu kuralın aşılacağını ve aşınacağını varsayıyorlar. Bundan dolayı da dini hürriyetin garanti altına almanın tek yolunun Baas ve Esat türü rejimden geçtiğini savunuyorlar. Ve Suriye rejimi çoğunluğa karşı zeminini sağlamlaştırmak için Hıristiyan ve Dürzilerle işbirliği yapıyor ve koalisyona gidiyor ve onları çoğunluğun iktidara gelmesi halinde bu avantajlarını kaybetmekle korkutuyor. Esasında herkesin de bildiği gibi Suriye'de çoğunluk açısından dini alan da dahil hiçbir alanda özgürlük bulunmuyor. Cisr eş Şugur bölgesine askeri operasyon düzenleyen Cumhuriyet Muhafızları veya Dördüncü Bölük ekseriyet olarak Nuseyri tabana dayanıyor. Batılı yazarlardan Tim Marshall, baba Esat'tan beri ülkenin kritik ve en can alıcı postlarının ve makamlarının Nuseyri azınlığa tahsis ve ayrıldığını hatırlatıyor. Lakin günlük konuşmalarda Suriyeliler 1992 öncesi Saraybosnalı Müslümanlar gibi ülkelerinde dini veya etnik ayrımcılığın geride kaldığını ve Suriye'de ırk ve mezhebe göre ayrım yapılmadığını savunuyorlar. Tim Marshall, bu söylemi gerçekte ve fiiliyatta yanıltıcı ve hatta aldatıcı buluyor. Onlar etnik aidiyet ve mezhebi mensubiyetlerini unuttuklarını söyleseler de Suriye rejimi bu esasa ve kurala göre yönetiliyor. Ülke Esat ailesi tarafından 'böl-yönet' anlayışı esas alınarak bir çiftlik gibi işletiliyor.
Cisr eş Şuğur'da çekilen fotoğraflar da gösteriyor ki Suriye'nin güvenlik güçleri bir ülkeyi ve hatta rejimi değil Esat ailesini koruyorlar. Zira ellerinde Beşşar'ın fotoğrafını taşıyorlar. Bu fotoğraflar askerlerin misyonunu da gösteriyor. Rejime ve aileye bağlı güvenlik güçleri sivil asker ayrımı gözetmeden herkese ateş açıyor. Heysem Menna gibi şahsiyetlerin de belirttiği gibi, aslında Suriye'de ordu içinde bir bölünmeden ziyade bölünmüş ordunun özel kuvvetleri hem sivillere hem de askerlere ateş açıyorlar. Daha doğrusu ordu baştan bölünmüş bir ordu. Suriye'de bir özel ordu var bir de yedekler veya celp ve silah altına alınan (mücennetlerden) oluşan ikinci sınıf ordu var. Milli ordu zorunlu askerlik bağlamında silahaltına alınanlardan (mücennetlerden) oluşuyor onlar da haliyle Sünni çoğunluğa mensuplar. Lakin onların yaşanılan süreçte hiçbir rolleri yok. Zira Suriye'de olup bitenleri bile bilmiyorlar. Kışlalarında dünyadan kopuk yaşıyorlar. Hiçbir biçimde çevrelerinde olup bitenlerle alakalı sağlıklı bilgi alamıyor ve değerlendirme yapamıyorlar. Kazara halkın karşısına çıkarıldıkları anda da tereddüt gösterirlerse arkalarından kurşunu yiyorlar. Dolayısıyla Suriye'de ordu fiilen bölünmüş durumda. Asıl ordu, özel birlikler ve kuvvetlerden oluşuyor. Bunlar aileyi ve rejimi koruyorlar. Diğeri de halk ordusu ve kaderi halkın kaderinden farklı değil. Bu özel birlikleri Mahir Esat yönetiyor.
Profesyonel ordu veya özel birliklerin yüzde 70'i Nuseyrilerden oluşuyor. Yüzde 11 veya 12'lik bir sosyal veya mezhebi dilimden gelmelerine rağmen subayların yüzde 80'i de yine Nuseyri kökenli. Mücennetlerin (conscript) tamamı ise halkın içinden geliyor. Baas'ın gençlik kolları olan Telaiu Şebibe mensupları kadrolaşmak için 1980'li yılların başında SSCB ve Batılı ülkelere yönlendirildi ve gönderildiler. Kadrolaşmanın sivil kanatta da tamamlanması için yurda döndüklerinde önemli makamlara getirildiler. Böylece Esat ve ona bağlı Nuseyri tekelistanı bütün sektörlere yayıldı ve hakim oldu. Dördüncü Bölük ve Hava Kuvvetlerinin ekserisi yine Nuseyri tabandan geliyor. Diğer alanlarda da böyle. Ticarette özellikle son dönemde Halep gibi şehirlerde Sünniler yükselişte olsalar da onlar da bir şekilde rejime göbekten bağlılar; rejim devrildiğinde onların da yerleri sağlam kalmayacaktır. Sekter rejimde din hürriyeti olmayacağı gibi milli bir ordu da olamaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.