Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Seçim hesabı... Önden gitti baş toklu, arkasından gitti beş toklu!

Seçim hesabı... Önden gitti baş toklu, arkasından gitti beş toklu!

İstanbul’dan bir okurum, bir dostum vasıtasıyla “selâm” gönderip, demiş ki;
“Fıkralı yazıları çok etkileyici oluyor... Zevkle okuyoruz... Fıkra anlatmaya devam etsin!”
Dostum, şakayla karışık demiş ki;
“Ne o; yoksa sen, Hasan Bey’i Bal Mahmut mu zannettin?”
Okurum cevap vermiş;
Onun anlattığı fıkralar bizim için “bal” ama “karşı balkondakiler” için “baldıran” oluyor!..
Öncelikle, okurumun selâmına “Aleykümselâm” diyor ve bugünkü “seçim tahlili”ne yine “fıkra gibi bir olay”la başlamak istiyorum..
“ZARARIN KAÇ KURUŞ?”
Ankara’dan Hüseyin Hocaoğlu adlı okurum arayıp, yaşadığı bir olayı anlattı... “Devlet memuru olduğum yıllarda” dedi; “Bir hademe alacaktık... Baktık; birkaç müracaat var, hiç olmazsa hesap-kitap bilen birisini alalım, istedik.”
Neyse, “hademe adayları”ndan birini çağırmışlar ve şöyle bir soru sormuşlar;
“Elinde 4 lira 30 kuruşluk bir malın var... Gittin pazara ve 3 lira 70 kuruşa sattın!..
Ne kadar zarar etmiş olursun?”
Okurum, “amacımız” dedi; “liraları kuruşa çevirip, cevabı da kuruş olarak vermesini istemekti.”
Ama, “hademe adayı” ne cevap vermiş biliyor musunuz;
“Lirada 1 lira zararım var.. Ama kuruşlarda 40 kuruş kazançlıyım!”
CHP’nin hesabı da böyle!..
“Oy”da “yüzde 10 zararı” var ama, “milletvekili”nde “23 kazancı” var!..
Dolayısıyla;
Eğer “hademe hesabı” yaparsak, CHP; bu seçimden “kazançlı” çıkmıştır!.
HANİ NEREDE YENİ OY?
Zaten; “Ben hesap uzmanıyım... Ben hesap-kitap adamıyım... Benim adım Kemal... Hesabı iyi bilirim” diyen Bay Kılıçdaroğlu da “hademe hesabı” yapıp, şöyle demişti ya;
“Milletvekili sayısını arttıran tek parti CHP’dir!.. Ayrıca; 6 ayda oydaş sayımızı da 3.5 milyon arttırdık!”
Mı acaba?..
Gelin, hesap-kitap yapalım:
“Referandum”da sandık başına giden “37 milyon” kişiden 16 milyonu “Hayır” oyu kullandı... “Yüzde 42” olan bu oylar, elbette CHP ve MHP’nin oylarıydı.
Pazar günkü seçimde ise, “42 milyon 973 bin seçmen” sandık başındaydı.
CHP’ye “11 milyon 147 bin” kişi, MHP’ye de “5 milyon 575 bin” kişi oy verdi...
Yani, her iki partiye verilen oyların toplamı 16 milyon 722 bin kişi...
Bir başka ifadeyle; “referandum”da çıkan “Hayır” oyu kadar!..
O da 16 milyon, bu da!..
O halde, sormak gerekmez mi;
Kılıçdaroğlu’nun “oyumuzu arttırdık” dediği “3.5 milyon oy” hani nerede?..
Merhum Nasreddin Hoca gibi sorarsak; “Bu bizim kedi ise, ciğer nerede?.. Bu, ciğer ise, kedi nerede?”...
Bu mu “hesap-kitap” adamlığı?..
Bu mu hesap uzmanlığı?..
Yine de, YSK’ya dua etsinler!..
YSK; ince eledi sık dokudu, kılı kırk yardı ve illeri gergef gibi işledi de, “milimetrik hesap”larla CHP’nin “milletvekili” sayısını yükseltti!..
Kılıçdaroğlu’nun;
“Hademe hesabı”na kalsaydı, “milletvekili sayısı” da artmazdı!..
BİR DE ÇOBAN HESABI VAR!
Okurum Hüseyin Hocaoğlu’nun anlattığı “hademe hesabı”nın yanısıra, bir de “çoban hesabı” vardır.
Hikâyeyi bilirsiniz...
Ağanın biri; çobana “100 koyun” teslim eder... Yıl sonunda koyunları teslim alacak, “çoban”ın parasını da o zaman ödeyecektir.
Aradan bir yıl geçer.
“Hesap görme” zamanı geldiğinde, ağa, çobanı eve çağırıp der ki;
“Koyunlar ne alemde?..
Doğuran veya ölen var mı?”
Çoban başlar hesap vermeye;
“Ağam; yağmur yağdı, gök çatladı, 72’sinin ödü patladı.
Önden gitti baş toklu, arkasından gitti beş toklu.
10’unu verdim kasaba, 10’unu da katma hesaba.
Kurt kaptı birisini, birisinin de getirdim derisini...”
O anda “yemek” yemekte olan ağa, o kadar kızmış, o kadar öfkelenmiş ki; sofradaki “yoğurt kâsesi”ni alıp, çobanın suratına fırlatmış!..
Tabiî;
Çobanın yüzü bembeyaz yoğurtla kaplanmış!..
“Pişkin” çoban;
Büyük bir “yüzsüzlük”le;
“Şükürler olsun” demiş;
“Bu hesabı da yüzümün akıyla verdim!”
İnsan, “pişkin” ve “yüzsüz” olmaya görsün; “çoban” da olsa fark etmiyor, “CHP Genel Başkan Yardımcısı” da olsa!..
Gürsel Tekin de,
“Çoban hesabı” yapıyor ya;
“Tayyip Erdoğan’ın ağzından Alevi sözü çıkınca Kılıçdaroğlu’nun ödü patladı!.. MHP’ye gitti yüzde 2, Ergenekon yüzünden gitti yüzde 2... Gerisini de ne sor, ne ben söyleyim!”
CHP’li seçmen ne yapsın şimdi?..
Biliyor ki; elindeki “yoğurt kâsesi”ni Tekin’in yüzüne fırlatsa; “Yarabbi şükür” diyecek Tekin; “Bu hesabı da alnımın akıyla verdim!”
Der mi, der!..
BUNLAR “AYDIN” YA!
Sözü, madem ki “hesap-kitap”tan açtık, devam edelim öyleyse.
AK Parti “yüzde 50” aldı ya, bu ne demek; “İki seçmenden biri AK Parti’ye oy verdi” demek!..
Ne diyorlardı AK Parti’ye oy veren vatandaşlar için;
Bunlar “köylü”dür, bunlar “cahil”dir, bunlar “çoban”dır!.. Hiç “çoban” ile “profesör”ün oyu bir tutulur mu?..
Sadece Aysun Kayacı değil,
Bütün CHP’liler böyle söylüyordu.
Ama, “koyun”lar, 12 Haziran’da işte “koydu”lar ağırlıklarını!..
“Cahil” işine gelince...
Bunlar o kadar “aydın”, o kadar “okumuş”, o kadar “mürekkep yalamış”lar ki, ne yapmışlar biliyor musunuz;
“Oy pusulası”nda, hem “CHP”ye basmışlar mühürü, hem Çetin Doğan’a!.
Hem Tuncay Özkan’a, “evet” demişler, hem de CHP’ye!..
Tabiî, oylar iptal!..
Öyle, az-buz da değil;
CHP’nin “aydın” ve “okumuş”larının CHP ve Tuncay Özkan’a birlikte verdikleri toplam “10 bin oy” iptal edilmiş, iyi mi?.
İşte CHP’nin hâli!..
Genel başkanları geçen seçimde oy bile kullanamamıştı...
“Yoldaş” ve “candaş”lar oy kullandı ama, “nasıl kullanacaklarını” bilemediklerinden, oyları “geçersiz” sayıldı!..
“Çifte kavrulmuş leblebi” olur ama “çifte mühürlenmiş oy” olmaz ki!..
Zavalıllar, onu da bilmiyor!..
Bunların “aydın” ve “okumuş”ları böyleyse, varın gerisini siz düşünün!..
“BİZ KAÇ KİŞİYİZ?”
Madem “fıkra” ve “hikâye”lerle başladık yazmaya...
O halde yine “mizah”la devam edelim.
Hani, “Azerî” bir vatandaş, “belediye başkanlığı”na adaylığını koymuş ya... Seçim günü, “karısı” da dahil, herkes “sana oy verdik” demiş ya...
Ama sandıklar açılınca görülmüş ki; adamcağıza “sadece 1 oy” çıkmış!..
O da, kendisinin verdiği oy!..
“Sana oy verdim” diyen herkesi etrafına çağırıp, sormuş: “Hepiniz bana oy verdiniz de, özüm kime verdi?”
Aynen bu hesap...
“Biz Kaç Kişiyiz” adlı “platform” kuran ve sayılarının “yüzbinlere” çıktığını söyleyen Tuncay Özkan, sadece ve sadece “32 bin 27 oy” alabilmiş, iyi mi?..
“Gaz” verenleri çıkarınca, herhalde, “kaç kişi” olduklarını görmüştür!..
Tuncayım Özkanım; sadece “kaç kişi” olduklarını değil, “ekranda parlattığı” Kılıçdaroğlu’nun, kendisini nasıl “sattığını” da görmüştür herhalde!..
HEPAR, DEPARDA!
Bir de; “Halkın bize büyük ilgisi var... Sadece öpücük verenler bize oy verse, barajı aşarız... Buna el sallayanları ve alkışlayanları da eklerseniz, yüzde 80 oy alır ve Erdoğan’ı iktidardan indiririz” diyen Namık Kemal Zeybek ve partisi DP var...
Aldıkları oy “280 bin”, yani “binde 65” iyi mi?!?..
Demek ki;
“Öpücük” verenler, “oy” vermemiş!..
Ya, Emekli Tuğgeneral Osman Pamukoğlu ve partisi HEPAR’a ne demeli?.. Karşısında “hazırol”a geçen “bir manga” insanı görünce, “HEPAR’ın depara kalktığını” zanneden Osman Pamukoğlu diyordu ki;
“Sandıktan 4. parti olarak çıkacağız!.. Her ilde kaç milletvekili çıkıyorsa, üçte birini alacağız!.. HEPAR’a 1 milyonun üstünde müracaat var... Meclis’e girecek güçteyiz!”
Sonuç mu?..
“280 bin oy”
Ve “binde 28”lik bir oran!..
Haa, yine de Meclis’e girebilirler!..
Ama “ziyaretçi” olarak!..
EŞLERİ BİLE OY VERMEMİŞ!
Bir de, şöyle bir hesap var:
Siyasi partilerin, seçime katılabilmek için en az 41 il, 298 ilçe ve 1476 beldede örgütlenmeleri gerekiyor.
Bu örgütlerde ise en az 8 bin 406 yönetici bulunması mecburiyeti var...
Teorik olarak, partilerin “üye” sayısının ise bu rakamın birkaç katı düzeyde olması gerekiyor.
“Üyeler” bir yana; sadece “yönetici”lerin “eşleriyle” birlikte en az 16 bin 812 oyu bulunmasına rağmen; Liberal Demokrat Parti’ye Türkiye genelinde çıkan oy sayısı 15 bin 618’de kalmış iyi mi?.
Bazı illerde de, adaylar “sadece 1 oy” almışlar!.. Meselâ, Ağrı ve Tunceli’de; Pamukoğlu’nun adamlarına, yani HEPAR adaylarına “sadece 1’er oy” çıkmış!.. Ya “bekâr”dılar, ya da “eş”leri bile kocalarına inanıp da oy vermemiş!..
“Azeri” olsalardı, sorarlardı;
“Özüm kime verdi?”
Demek oluyor ki;
“Büyük lokma” yutacaksın ama asla “büyük lâf” etmeyeceksin!..
Ha bu da;
Onlara “ders” olsun!..

Fransızlar... İrlandalılar... Truva Atları!
Bilirsiniz; CHP’nin “halktan kopuk”luğunu anlatmak için, “Halka Fransızlar” der, dururduk... Gerçekten de öyleydi; CHP’liler, partilerinin adında “halk” olmasına rağmen, “halk”tan ve “halkın inançları”ndan kopuktular... “Din”e de mesafeli davranıyorlardı, “dindar”a da!.. Halka, sürekli “tepeden” bakıyorlardı!..
CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce’den öğrendik ki;
CHP’de, sadece “Fransızlar” değil, “İrlandalılar” da varmış!..
Muharrem İnce demiş ki; “Bu partide İrlandalılar olmayacak!.. İçimizdeki İrlandalıları temizleyeceğiz!”
Gerçi, Muharrem İnce; daha sonra “Kılıçdaroğlu taktiği” uygulayıp “çarketti” ve “Ben o sözü Yalova CHP Teşkilâtı için söylemiştim” dedi ama; kime söylediğini anlayan anladı!..
Efendim, bu “İçimizdeki İrlandalılar” sözünün patenti Mustafa Denizli’ye aittir... Mustafa Denizli, “İrlanda maçı”ndan önce kendisini eleştiren köşe yazarlarına; 4 Eylül 1999’da oynanan “İrlanda-Türkiye maçı”nın “yenilgi” ile sonuçlanması üzerine; “Önemli olan içimizdeki İrlandalıları yenmek!” ifadesini kullanmıştır!..
Anlayacağınız; “İçimizdeki İrlandalılar” sözü, o zamandan kalmıştır... İyi de; “CHP’deki İrlandalılar” kim?..
Bir tarafta “Fransızlar”, bir tarafta “İrlandalılar!”
İster misiniz, bir de “Truva Atları” çıksın ortaya?!?..
“CHP’den seçilen Mehmet Haberal ve ekibi”nin de CHP’den ayrılıp DP’ye gideceği söyleniyor da!.. Olur mu, olur!.. “Fransızlar” ve “İrlandalılar”ın birleşmesinden, doğsa doğsa “Truva Atı” doğar!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi