Kaybeden kim: Kılıçdaroğlu mu, CHP mi?
Eğer bir sorumlu aranacaksa, bu Kılıçdaroğlu değil CHP olmalı.
Seçimi CHP kaybetti, Kılıçdaroğlu değil. Seçim sonuçlarını tartarken iki mukayeseyi ihmal etmemek gerekir. Biri zaman içinde, özellikle son seçimle mukayese. Diğeri ise, diğer partilerle ve liderlerle mukayese.
Bence Kılıçdaroğlu, CHP gibi eski model bir teknenin manevra kabiliyetlerinin çok üstüne çıkan bir kaptanlık mahareti sergiledi. Rüzgarı arkasına aldı. Dar alanda ileri geri, sıkı manevralar yaptı. O arada bu külüstür teknenin hiç olmazsa baş kısmını yeni bir renge boyadı. Sonuçta epeyce hasar görmesine rağmen gemiyi batırmadı, sağ-salim iskeleye yanaştırdı. CHP'nin 2007'ye göre beş puan artan oyu, Kılıçdaroğlu'nun eseri. Daha ötesine geçememesi CHP'nin kabahati. Kılıçdaroğlu'na haksızlık etmemek için karşısındaki rakibin Erdoğan olduğunu unutmamamız lâzım. Dün 2007'nin CHP'sine göre ve bugünün büyük karizması Erdoğan'ın AK Partisi'ne karşı, bu sonuç başarılı değil mi? Daha ne yapsın?
CHP'nin kapatılması, Kılıçdaroğlu'nun lider olarak kalması lâzım. Çünkü bu külüstür teknenin adam olması ve seçim kazanması mümkün değil.
CHP üzerinden bu seçimin asıl önemli sonucuna gelelim. Görülebilir bir gelecekte CHP'nin seçim kazanıp, tek başına iktidar olma ihtimali var mı? Meselâ 2015 seçimlerinde CHP tek başına iktidara gelebilir mi? Bu soruya CHP'ye gönül verenlerin bile 'evet' cevabı veremeyeceği ortada.
O zaman siyasî sistemimiz fiilî olarak yapısal bir değişim geçiriyor. Türkiye 'Hakim parti sistemi'ne geçiyor. Hakim parti sistemi (predominant party system), parti sistemleri sınıflandırmasında çok istisnaî bir durumu anlatır. Ülkede demokratik seçimler, özgür ve rekabetçi bir ortamda yapılmaktadır. Ancak aynı parti her seçimden başarı ile çıkmakta, iktidar fiilen el değiştirmemektedir. Bu parti sistemine, geçmişte Japonya'nın Liberal Demokrat Partisi, bugünün Hindistan Kongre Partisi ve Güney Afrika'nın Afrika Millî Kongresi gibi, epeyce örnek var. Tekrar edelim. Serbest seçimler yapılmasına rağmen halk, hep aynı partiyi iktidara getiriyor. AK Parti'nin üçüncü kez oylarını artırarak kazandığı seçim, Türkiye'nin 'hakim tek parti' sistemine doğru yol aldığını gösteriyor. Şayet önümüzdeki seçim için CHP iktidar umudu vermiyorsa, halk koalisyonu da istemediğine göre AK Parti'nin iktidarını sürdürmesi güçlü bir ihtimal değil mi? 2015'te Türkiye 13 yıllık kesintisiz bir istikrarı yaşadıktan ve bu istikrarın nimetlerine alıştıktan sonra, külüstür bir teknenin peşine neden takılsın? Siyasette insan faktörü öngörülemez. Önümüzdeki dört yıl içinde her şey olabilir. Ancak, şu anda yaşamakta olduğumuz 'altın çağ'ın mirası bile, gelecekte tek başına Erdoğan'ın oluşturduğu geleneği iktidara taşıyabilir. AK Parti dördüncü dönemi de kazanırsa, o zaman Türkiye 'hakim tek parti sistemi' sınıflandırmasının içine girecektir. Bir siyaset bilimci olarak kanaatim bu yönde: Türkiye 'hakim tek parti sistemi'ne doğru hızla ilerliyor.
'Hakim tek parti sistemi' zayıf bir bürokrasiye yol açar. Sivil-asker bürokrasi, bu sistem içinde kendisine inisiyatif alanı bulamaz. Demokratik denetim mekanizmaları kuvvetli işler. Kamu gücünün istismar ve suistimali azalır. Siyasetçi rakipsiz bir otoriteye dönüşür. Kurulacak hükümetin, 'bakan yardımcılığı' ihdas etmesi, siyasî iradenin bürokrasi üzerindeki artan kontrolü anlamına geldiği için, yeni parti sisteminin ilk işaretlerinden biri olarak görülmeli.
İkinci olarak bu parti sistemi muhalefet partilerinin önüne sadece frene basacakları bir alan açar. Muhalefet partileri frene basma ve denge kurma konularında uzmanlaşır. Muhalefetin sivil-asker bürokrasi üzerinde herhangi bir etkisi kalmaz. Buna karşılık iktidarın temsil edemediği toplum kesimleri, bu freni kullanmak için muhalefet partileri ile daha örgütlü bir işbirliğine girer. Siyaset uçlar yerine merkeze doğru yönelir. Merkeze yoğunlaşma pozitif siyaseti ve uzlaşmayı geliştirir.
CHP artık bu 'hakim tek parti sistemi'nin anamuhalefet partisi, yani fren sistemi olarak görev yapacak. Yeni anayasa yapım sürecini, AK Parti'nin direksiyon ve gaza hakim olduğu, CHP'nin de ayağı frende bir yolculuk olarak tasavvur edelim.