Makamların değiştirdikleri ve değiştiremedikleri
Mertlerin mayası, kimyası ve madeni zor zamanlarda belli olur. Makama ağırlık verenler olduğu gibi makamın ağırlığını çalanlar da vardır. Bundan dolayı atalarımız veya eslaf 'şerefü'l mekani bi'l mekin' demişlerdir. Makamın şerefi, oturanın şerefidir. Arapların 'suruf ed dehr' dedikleri zamanın esintileri ve terslikleri yel gibi insanları bir yerden diğerine savurur. İnsanların çoğunluğu yel karşısında kum yığınları gibidir. İradesizdir. İnsan da yelin peşine düşerse bikarar yani kararsız olur. Zamanın birçok hali vardır. Her halinde kendini değiştirmeyenler sıddıklardır. Bu ahlakın en yüce mertebesidir. İsra ve Mirac hadisesinde birçok kişinin kafası şaşmış ve ayakları kaymıştır. Elbette istisnaları da vardır. Müşrikler İsra ve Mirac olayını duyunca kendi kendilerine 'bu kadarı da olmaz ki! Bakalım Hazret-i Ebubekir bu işe ne der? Bakalım o da bunu içine sindirebilecek ve kabul edebilecek mi?" diye söylenirler. Kat-i bir kanaatle Hazret-i Ebubekir'in artık Hazret-i Peygamber'i tasdikten vazgeçeceğini düşünürler, umut ederler ve yanına vardıklarında hararetle ve tehalükle bir biçimde sorarlar: "Sahibin ve arkadaşın göklerde dolaştığını ve gece yolculuğuna çıktığını söylüyor! Sen ne dersin?" Hiç tereddütsüz bir biçimde tam bir sıddıkiyet teslimiyetiyle birlikte Hazret-i Ebubekir 'Eğer o söylüyorsa doğrudur' der. Bu cevap müşrikleri İsra ve Miraç olayı kadar şaşırtır. Sıddıkiyet tasdik makamıdır. Suruf ed dehr zamanın ahvali yani hiçbir rüzgar onu değiştiremez. Hazret-i Ebubekir Radıyallahu Anhu hiçbir makamda değişmez. Makamın onu değiştireceğini düşünenler de fena halde yanılırlar. Sukutu hayale uğrarlar. Sıddıklar toplumda güven tesis ve telkin ederler.
Peygamberimizin irtihalinden sonra Hazret-i Ebubekir hilafet makamına seçilir. İlk halife olur. Komşuları ve onun madenini yakinen bilmeyenler değişeceğini zannederler. Halbuki, o yalçın kayalar gibidir. Rüzgar ondan parça koparamaz. Yanılanlara göre, artık o mahallesini değiştirecektir. Eski mahallesine ve eski komşularına hiç uğramayacaktır. Zira bir üst makama geçmiş, statü değiştirmiş ve Hazret-i Peygamber'in halifesi yani ardılı olmuştur. Böyle bir adam artık al'el ade yerlerde görülemez, gezinemez. Ve kendi aralarında bunu da konuşurlar. Muhammed ibni Saad, Tabakatında zikrettiğine göre, Hazret-i Ebubekir halife olmadan önce komşularının develerini sağmakta ve dermansızlara derman ve bikeslere ve kimsesizlere dost ve yoldaş olmaktadır. Halife seçildikten sonra mahallesinden bir cariye şöyle konuşur: Artık boşuna Hazret-i Ebubekir'i beklemeyin! Heveslenmeyin! Sizlere bir daha süt sağmayacak ve develerinizle ilgilenmeyecektir. Bunu duyan Hazret-i Ebebekir şöyle seslenir: "Bilakis develeri sağmaya devam edeceğim..." Daha da mühimi tarih boyunca yankılanan sıddıkça söylediği bir sözdür: "Ümit ederim ki makam beni bozmaz. Huyumu değiştirmez." Hilafetten sonra da yine kimsesizlerin ve çaresizlerin develerini sağmaya devam ettiği rivayet edilmiştir.
Elbette sıdıkların tersine makamların değiştirdiği nadanlar da vardır. Rüzgar gülü gibi onlar her devrin ve her şehrin adamıdırlar. Onların sözlüklerinde sadakat yoktur. Vefayı da ancak bir semt adı olarak bilirler. Bu nadanlardan ve sadakatsizlerden birisi de Cemal Paşa'dır. Arapların 'seffah/kan içiçi' dedikleri bu adam gerçek bir nadandır. Sadakat nedir bilmez. İnsanlıktan nasibini almamıştır. Bunu yad edenlerden birisi de Siyasi ve Edebi Portrelerinde Yahya Kemal'dir. Yahya Kemal Beyatlı satvetli ve şaşaalı günlerinde kendilerine yüz vermeyen Cemal Paşa'nın düşüş günlerinde dostsuz ve çevresiz kalmanın ızdırap ve şaşkınlığıyla kendilerine rucu ettiğini ve selam gönderdiğini söyler. İkbal günlerinden sonra içine yuvarlandığı idbar günlerinde daha önce metelik vermediği insanları hatırlar ve dostluk limanlarına sığınmak ister. Gerçek ve iyi dost kötü günde belli olurmuş. Nadanlar da düşüş gününün dostudurlar. İkbal günlerinde onların dostu yoktur. Sadece müraileri ve yaltakçıları vardır. Evet, makamın değiştirdiği insanlar çoktur. Lakin rüzgarların önünde savrulmayan ve belki rüzgarlara ve akıntıya kürek çeken hatta yön veren vefakar ve cefakar sıddıklar da vardır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.