CHP’ye gereken
Geçtiğimiz hafta sonu İzmir’de CHP’yi tipikleştiren bir olay yaşandı. Tuğçe Sökmen adında genç bir kadın sokakta annesiyle beraber yürürken bir grup CHP’li (kadın)nin sözlü tacizine uğradı. Aynı grubun daha önce de bir başka kadına sözlü ve fiziksel taciz uyguladığını iddia eden Sökmen, davacı olduğunu ve davasını geri çekmeyeceğini söylemiş polise. CHP zihniyetini dışa vuran tipik bir davranış dememin sebebi Sökmen’in görünüşüyle ilgili. Tuğçe hanım başörtülü bir kadın. Geçen Cumartesi seçim yasaklarının başladığı saatlerde tabiri caiz ise kimselere ilişmeden yoluna giden bir İzmirli vatandaş Sökmen. Annesi ile birlikte vapurdan indiği sırada, önlerinden geçip giden CHP konvoyunun peşinde yürüyen bir grup, yolu geçmeye çalışan Tuğçe hanım ve annesini görünce sözlü saldırıya geçmişler.
Öyle ki bir saldırmışlar, sonra bir iki adım attıktan sonra geri dönüp tekrar saldırmışlar. Yani bir anlık fevrilik veya refleks sonucu değil, son derece bilinçli bir kararla. Buna kimileri mahalle baskısı diyor, yani tersten mahalle baskısı. Dindar müslümanın laik müslümana yaptığı değil de laikin dindar müslümana yaptığı. Bu tür bir davranışı mahalle baskısı gibi yumuşak bir kavramla sınırlamak analizine haksızlık olur. Olay, eğer uluslararası standartları kullanacaksak -ki öyle yapmalıyız, vakum içerisinde, tek başımıza var olduğumuz bir gezegende yaşamadığımıza göre ve kendi dışımızda kaynak bulan ister hukuk deyin ister vicdan isterseniz şu veya bu din endeksli deyin ama sonunda birtakım kurallarla çevrelendiğimize göre- tam anlamıyla bir ırkçılık kategorisinde değerlendirilebilir. Başörtülü Tuğçe Sökmen olayı anlatırken CHP konvoyundan bir kadınla alakalı olarak şöyle diyor: “Yanımdan geçerken bana doğru dönüp alkışlayarak, ‘Başını açacaksın. Aç, aç!’ diye bağırdı. Ben hiçbir karşılık vermedim. Bir iki adım gittikten sonra tekrar geriye dönüp yüzüme doğru alkışlayarak, ‘Aç, aç, aç!’ diye bağırdı. Bunun üzerine çevredekiler bize bakınca rahatsız oldum. ‘Sizden şikayetçiyim, polis çağıracağım’ dediğimde arkasını dönüp gitmek istedi. Ben kolundan tutup, ‘Polis!’ diye bağırdım. O sırada grubu takip eden sivil polisler geldi ve bizi emniyete götürdü.”
Şimdi olayın kısa bir analizini yapalım: CHP’li proaktif. Kendi yoluna giden bir başka vatandaşa sataşmak priemtif yani durduk yerde karşı taraf herhangi bir aksiyon içerisine girmeden harekete geçmek anlamına geliyor. Peki bunun altında ne yatıyor? CHP’nin kendisini sadece ve sadece kendisini Türkiye denen bu ülkenin üzerinde söz sahibi, efendisi konumunda görmesi yatıyor. Hükmetme küstahlığının altında yatan bu bölücü zihniyet, bugüne kadar hiçbir itiraz yükselmeksizin kabul gördüğünden hak şöyle dursun, bir görev gibi addediliyor CHP’liler tarafından. “Açacaksın!” emrinin bize anlattığı bu. Bu ilk saldırının sonrasındaki durum da çok tipik bir durum. Tuğçe hanım hiç cevap vermediğini söylüyor. İşte başörtülüler hep böyle davranıyor. En İslami olan, rehberimiz Peygamber Efendimiz’in davranış ritüelinde olan selametle yürüyüşü... Ancak olay burada da kapanmıyor. Karşısındaki olgunluk üzerine daha da tahrik olan CHP’li saldırısını yoğunlaştırıyor: Aç aç aç!. Gösterdiği hoşgörü ve olgunluğun suistimaline izin vermeyen Tuğçe hanım bu noktada karşılık veriyor. Ama “Kapa kapa kapa” şeklinde değil. “Sizden şikayetçiyim” diyerek. Ne ilginç ki yine tipik bir CHP’li davranışı takip ediyor: Arkasını dönüp gitmek istemek... Böyle de yüreksiz ve korkaktır da ondan. Hesaba çekilme duyusundan yoksun kurgulanmışlardır da ondan. (İnsanda biraz yürek olur, madem bir şey söyledin, bari dur arkasında değil mi?)
Tabii durum tam tersi olsa yani baştaki saldırı “Kapatacaksın!” şeklinde olsaydı olayın haber değeri hemen katlanarak artar, postalcı medya askerinden tut yargısına kadar herkese sayfa sayfa intikam çağrısında bulunurdu. Allah’tan durum öyle değil. Olamaz da! Ama böyle olunca da Tuğçe Sökmen’in başına geleni dillendirecekler bir elin parmağını geçmeyecek kadar az kalıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.