Beşşar Esed yönetiminin yalanları
- Der'a'da meydana gelen ve 7 kişinin öldüğü ilk protesto gösterisinde suçu yakınlardaki bir kampta meskûn olan Filistinlilerin üzerine attılar. Filistinli guruplar kendilerinin olaylarda hiç bir dahillerinin bulunmadığı yönünde bir beyanat yayınlayınca bunun yalan olduğu ortaya çıktı.
- Filistinliler yalanlayınca, olayları Ürdün'den gelen aşırı dinci grupların başlattığını iddia ettiler. Hatta yakalanan bir Ürdünlünün "itirafları"nı yayınladılar. Ama kısa bir zaman sonra bu Ürdünlü serbest bırakıldı ve Ürdün'e döndüğünde "itiraflı ifade"nin işkenceyle alındığını açıkladı.
- Resmi yayın organları bu olayları İsrail'in tertib ettiğinin ortaya çıkarıldığını ve İsrail işbirlikçisi bir Mısırlının yakalandığını iddia ettiler. Yakalan Mısırlı gencin "itiraflarını" günlerce yayınladılar. Ardından Mısır hükümetinin baskısı sonucunda bu "İsrail işbirlikçisi" genç birdenbire serbest bırakıldı. Dosya kapandı.
- Der'a'da 7 kişinin öldüğü ilk gösteriden sonra camiye yerleşen Der'alılar, görüştükleri hükümet heyetine taleplerini ilettiler. Taleplere olumlu yaklaşan heyet, resmi cevabın Cuma'ya kadar kendilerine iletileceğini söyledi. Ama Çarşamba gece yarısı saat bir buçukta camiye baskın yapan güvenlik güçleri 11 kişiyi katlettiler.
- Ordu Dera'ya girdikten sonra resmi televizyonlar çok sayıda silahlı selefi teröristin yakalandığını ve şehirde tünellerin ortaya çıkarıldığını dünyaya duyurdu ve bazı tünel görüntüleri yayınladılar. Bu yalan da çabuk ortaya çıktı. Zira görüntülerde yer alan tünellerin aslında Meksika'daki uyuşturucu çetelerinin kullandığı tüneller olduğu ve bu görüntülerin bir sene önce CNN ve diğer haber kanallarında yayınlandığı anlaşıldı.
- Suriye televizyonları halkın üzerine ateş açan milislerin görüntülerini yayınlayarak bunların teröristler olduğunu iddia etti. Ama daha sonra bu milis güçlerinin, polis ve askerlerin yanında göstericilere ateş açtığını gösteren görüntüler yayınlanınca bir yalan daha ortaya çıkmış oldu.
- Rejim 22 Nisan günü olağanüstü halin kaldırıldığını ve toplu gösterilere izin verildiğini ilan etti. 11 Mart'tan o güne kadar 285 sivil olaylarda hayatını kaybetmişti. Olağanüstü halin kaldırıldığı günden sonraki bir ay içinde ise ( 22 Mayıs) tam 815 kişi öldürüldü. Olağanüstü halin kaldırılması bir yalandı.
- Toplu gösterilere izin çıkması üzerine Haseke, Halep ve Şam'da gösteri izni almak için müracaat edenlerin hepsi gözaltına alındı.
- Rejim bugüne kadar en büyük katliamları hep reform vaadinde bulunduğu günün akabinde yapılan gösterilerde gerçekleştirdi. Mesela 21 Nisan tarihinde Esed'ın göstericilerin üzerine kesinlikle ateş açılmayacağı şeklinde talimat verdiği duyuruldu ama ertesi gün 160 kişi katledildi.
- Suriye televizyonlarında Katar'da Emir aleyhine gösteriler yapıldığına dair yayınlanan görüntülerin aslında Bahreyn'deki olaylara ait görüntüler olduğu ortaya çıktı.
- Güvenlik güçlerinin Der'a'yı işgal etmesinden sonra bölgede teftiş yapmak isteyen Birleşmiş Milletler heyetine izin verileceği söylendi. Lakin bilahare heyetin resmi başvurusuna hiç cevap verilmedi.
- Nisan ayının ortalarında olayların yoğunlaşması üzerine Anayasanın sekizinci maddesinin değiştirileceği ve ulusal diyaloğa başlanacağı sözü verildi. Bu sözden sonra Der'a, Banyas, Resten ve birçok şehri işgal eden rejim, gösterileri tamamen bastırdığını düşünerek birdenbire artık diyalog falan yapılmayacağını ve sekizinci maddenin de değiştirilmeyeceğini ilan etti. Lakin 3 Haziran'dan itibaren olayların tekrar yoğunlaşması üzerine şimdi tekrar sekizinci maddenin değiştirileceğine ve ulusal diyalogun başlatılacağına dair sözler verilmeye başlandı.
- Mart ayından bu yana olayları tahkik etmek ve ıslah programı oluşturmak vaadiyle onlarca komisyon kuruldu. Ama ne hikmetse bu komisyonların çalışmaları ile ilgili hiçbir rapor yayınlanmadı.
- Türkiye'ye iltica eden Suriyeliler hakkında önce akrabalarının yanına tatile gittiler dediler, sonra bunların silahlı terörist gruplardan kaçtıklarını iddia ettiler. Lakin mülteciler uluslararası yayın kuruluşlarına 'devlet güçlerinden kaçtıklarını' beyan edince bu defa da Türkiye'ye gidenlerin silahlı eylemcilerin akrabaları oldukları ve bunların Türkiye tarafından silahlandırıldıklarını iddia etmeye başladılar.
- Siyasi mahkûmlara genel af ilan edildiği halde şu ana kadar tutukluların sadece çok küçük bir kısmı tahliye edildi.
- Türkiye'ye kaçan mültecilere Cisr-i Şuğur'un bütün silahlı gruplardan temizlendiği ve halkın şehre güvenle dönebilecekleri yönünde televizyonlardan yayın yapıldı. Bu söze güvenerek geri dönen iki aile güvenlik güçleri tarafından bütün fertleriyle katledildi.
- Der'a'da Ömeriye camiinin tahrip edilmiş halini gösteren Suriye televizyonu, caminin, halkı devlete karşı kışkırtmak isteyen gruplar tarafından tahrip edildiğini ileri sürdü. Fakat daha sonra caminin askerler tarafından tahrip edildiğini ve bu askerlerin Esed'e tezahürat yaparak cami içinde pozlar verdiğini gösteren video görüntüleri internete düştü.
- Bütün dünya kamuoyu beklediği halde şimdiye kadar ciddi bir tane dahi illegal örgüt üyesi gösteremediler.
Bunlar üç aylık sistemli yalan sürecinde tedavüle sürülen yalanların küçük bir kısmı. Şimdi yalanı karakteristik bir vasıf haline getiren bu rejimden sözlerini tutması ve reform yapması bekleniyor!