Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Frak ona çok yakışmış

Frak ona çok yakışmış

Bir aksilik olmaz da “açılışını” gerçekleştirebilirse, “en yaşlı üye” sıfatıyla TBMM’ye Oktay Başkanımız (yani Oktay Ekşi) başkanlık edecek.

Dün fraklı fotoğraflarını gördüm gazetelerde.

Yakışmış.

Hafif izci çocuğu heyecanı var duruşunda.

Hafif de “küçük dağları ben yarattım” tavrıyla mı bakıyor, ne?

Hani kendini tutmasa, “Oldu be... Oldu lan işte sonunda” diye bağıracak... Kendisini bastırıyor gibi... İddiasını, dudaklarına kondurduğu hafif küstah gülümsemeyle “dışlaştırıyor” gibi...

Önceki gün de hayırlı bir haber aldık:

Meclis’teki en büyük odalardan birini (eskiden Şükrü Elekdağ oturuyormuş) kendisine tahsis ettirmiş... Geçici başkanlığını “daimi” kılmaya dönük bir irade beyanı mı?

Şöyle de düşünüyor olabilir: “Ben yıllarca Basın Konseyi’ne başkanlık etmişim, tecrübe kazanmışım. Benden daha yaşlısı, daha tarafsızı, daha denge gözeticisi bulunmayacağına göre, neden erken bir hevese kapılmayayım?”

Kapılsın...

Eskiden olsa, fraklı Oktay Ekşi fotoğraflarına öfkelenirdim. “Ne işin var senin orada?” diye saydırırdım. Eski defterleri kurcalardım.

Şimdi sadece üzülüyorum...

Bunda yaşlanmış, hafiften kemale ermiş, daha toleransla bakmayı öğrenmiş olmanın payı var mı?

Var...

Gerçi yine eski defterleri karıştıracağım, “Ne işin var senin orada?” demeye getireceğim, Allah ne verdiyse yükleneceğim ama “öfkeyle” kalkışmayacağım, muhatabımı incitmeyeceğim.

Oktay Bey temsil makamında ilk kez bulunmuyor.

Daha önce de oralardaydı...

Doğduğum yıl (1961’de) “darbeciler” tarafından Kurucu Meclis üyeliğiyle taltif edilmişti. Yaşım kadar “parlamenterliği” var yani...

O günden beri “milletvekili” muamelesi görüyor, milletvekili emekli maaşı alıyor (buna bir vakitler “kıyak emeklilik” tabir edilirdi), VİP’den seyahat ediyor...

İşin ironik tarafı şu:

Yarım asırdır “kıyak imkânlarından” yararlandığı Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne ilk kez “seçilerek”, yani darbeciler olmadan giriyor.

Bir şey daha:

Oktay Bey, eskiden, yani “gazetecilik” ve “başyazarlık” yıllarında Meclis’i darbeyle korkutmayı, Meclis’te çoğunluğu oluşturan parti liderlerine Menderes’in akıbetini hatırlatmayı çok severdi.

Neredeyse iki yazısından biri bu konuyla ilgiliydi.

Yazısının sonunu da mutlaka, “Bakın, sonunuz Menderes gibi olur haaa... Demedi demeyin” anlamına gelen bir cümleyle bağlardı.

Bugün, darbeyle korkuttuğu Meclis’e başkanlık etmeye hazırlanıyor.

Bu “ironik durumlara” bakarak, demokrasimizin ilerlediği, en darbecimizin bile meşru siyasete yöneldiği, bunun da parlamenter sistemimiz adına olumlu bir adım sayılması gerektiği sonucuna varabilir miyiz?

Nerden baktığınıza bağlı...

Daha doğrusu, Oktay Bey’in (Oktay Bey gibilerin) yeni yasama döneminde nerde duracağına, nasıl bir pozisyon alacağına bağlı...

Oktay Bey, “analarını da satan zihniyet”in çoğunluğu oluşturduğu bir parlamentoya başkanlık edecek.

Dilerim ilk ve son başkanlığı olur...

Belki “ıslah-ı nefs” etmiştir, belki “meşru temsil”in faziletlerini keşfetmiştir, belki (kendisi de içinde yer aldığı için) parlamentoyu darbeyle korkutma alışkanlığından vazgeçmiştir...

Ama yine de riske giremeyiz...
Dolayısıyla, geçici başkanlığının “daimi”ye dönüşmesini arzulamayız...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi