Köse’nin sessiz çığlığı
Bir elektronik posta düştü mailime. Şöyle diyordu:
“Kıymetli Merve hanım, ben 28 Şubat sürecinde 14 yaşında bu karanlık mihraklar tarafından gözaltına alındım... Kafalarına göre örgüt dediler, yazdılar çizdiler, idam cezasını verdiler ve 14 yaşından 24 yaşıma kadar türlü türlü olaylarla mücadele ederek zindan hayatı yaşadım... Geçtiğimiz ay 28 Şubatçılar yargılanmalıdır diye dava açtım ama sanki birileri hazırda bekliyormuş gibi önüme Hayata Dönüş operasyonundan dolayı hakkımda 11 yıl önce açılmış bir davayı koydu. Hakkımda 20 yıl daha ceza istiyorlar... Ben bazı köşe yazarlarına mail attım, duyarlı kalemler yazdılar. Size o yazarların yazılarını gönderiyorum.... Lütfen siz de destek verin.” Mektubun sahibi Yakup Köse.
28 Şubat’ın mağdurlarından bir genç daha... Bin yıl süreceği iddia edilen post modern ihtilal belki bin yıl sürmedi ama binlerce, on binlerce, milyonlarca insanın hayatını bir şekilde karartmayı başardı. İhtilaller bitse de... esameleri okunmaz hale gelse de... hafızalarda en arkalara istemli olarak itilse de... üzerlerine en derin yorganlar kat be kat çekilse de.. sonuçları her gün, her sabah, dipdiri, sanki hiç yaşanmamışçasına tazeliğini koruyarak, sanki acılar hiç çekilmemişçesine ilk an sızısıyla gövdeleri yararak, karşınıza capcanlı dikiliveriyor... Dünkü acınızı bir an aklınıza getirseniz belki bugünkü o kadar acıtmayacak diye düşündüğünüz anda hiç tahayyül edemediğiniz bir kuvvette tekrar ve tekrar saplanan, şiddetiyle sarsan bir ağrı haline dönüşüveriyor. Kimi zaman bir dağ başında, kimi zaman Kaf dağının ardında, kimi zaman sürgünde, kimi zaman kalabalıklar içinde, kimi zaman demir parmaklıklar arkasında insanı yakalayıveriyor. Yakalayıveriyor da ömrü oradan oraya, bazen bir güne, bazen bir yıla, bazen bir mahkemeye, bazen bir dizisine mahkum ederek tüketiyor. Ne uğruna.... Bazen bir hiç, bir hınç, bir nefret, bir dava, bazen de eften püften bir şeyler uğruna... Yakup Köse de hayatı karartılanlardan bir tanesi.
Mailime eklediği köşe yazılarını bir bir okuyorum. Derdini onun dilinden dinliyorum: “Ben 14 yaşında 28 Şubat’ın karanlık mihrakları tarafından terörist ilan edildim. 146/1 maddesiyle idam cezası aldım. 25 yaşıma kadar türlü türlü hadiselerle boğuştum. Onların isyan dediği, benim de baskın dediğim bir olaya tanık oldum, yaralandım, devletin güvenliği altındaydım ve altındaydık, yaralandık, öldürüldük, ailemizden uzaklaştırdılar. Kendilerini marifetmiş gibi “Yeşil’in adamı” olarak tanımlayan kişiler tarafından linç edildik. 28 Şubat bin yıl sürecek düşüncesine inanan bir komutan tarafından 15 yaşımda Nazilli Cezaevi’nin büyük avlusundaki darağacının yanına götürüldüm. Başörtüsüyle Meclis’e girmek isteyip de giremeyen vekile geçmiş olsun diye mektup yazdığım için disiplin cezaları aldım. Bandırma Cezaevi’nde baskının sona erdirilmesi için çağrıda bulunan Başbakan Bülent Ecevit’e, ‘Bu Genelkurmay’ın işidir, Başbakan karışamaz’ cevaplarına kadar duydum, duyduk. Sayın Başbakanım, Mustafa Pehlivanoğlu’nun mektubunu okuduğunuzda sizin kadar ben de duygulandım. İnsan olan herkesin vicdanına hitap eden o mektubun bugün benim gibi birçok yaşayan canlı tanıkları vardır hem de çok yakın tarihin, 28 Şubat’ın tanıkları. Acaba ben de feryat etsem yaşıyorken, Sayın Başbakan benim de sesimi duyar mı diye düşündüm. İnananlar üstündür. İnanıyorum ki benim de sesim duyulacak. Onlar bastılar, onlar yaraladılar, onlar öldürdüler, demiştim. Onlar derken bu ülkenin Başbakanı’nı hastanede öldürmeye çalışan 28 Şubat Organizasyonu’ndan bahsediyorum... Bir de... cezaevinde isyan çıkarmak suçundan özel yetkili İstanbul Beşiktaş Adliyesi’nde 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanıyorum... Hakkımda 20 yıla yakın ceza istiyorlar. İsnat edilen suçlar o kadar komik ki, inanıyorum bağımsızlaştığına inanan yargı bu davada beraat verecek. Ya vermezse beraatimi?.. Bu ihtimali düşünecek durumda bile değilim. Sesleniyorum, sadece sesleniyorum çünkü elimden başka bir şey gelmiyor.” İki gün önce Köse’nin davası Beşiktaş Adliyesi’nde görüldü.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.