Kul Hakkı
Bir kaldırımdan caddeyi aşıp karşı kaldırıma geçecek.
Kalın çizgiler çekilmiş yaya geçidine adımını attı.
Yolu yarılamıştı ki, solundan son sürat gelen bir araçla irkildi.
Koşmasa mutlaka ona çarpacak ve paramparça edecekti.
Belki de, araç sahibi o süratle kaçacak ve izini kaybettirecekti.
Zavallı yaya, korku dolu gzölerle aracın arkasından bakakalmıştı.
Bu kadar çılgınlık ve densizlik olamazdı.
Adam adeta şok olmuştu.
***
Bunun adına ne denir, bilmiyorum.
Cahillik mi desem?
Şımarıklık mı desem?
Yoksa, insan haklarına saygısızlık mı desem?
Eskilerin tabiriyle “kul hakkına tecavüz”, belki en doğru teşhis olur kanaatimce.
Çünkü “kul hakkı” ifadesi, “hak” mefhumunu en kapsamlı tanımlayan bir tabirdir.
Bu ifadedeki “kul” kelimesi “Allah” inancını da çağrıştırdığı için daha anlamlı durmaktadır.
Öyle ya, “Allah hakkını tanımayanların, kul hakkını tanıması beklenemez.”
Tersinden okursak şöyle de diyebiliriz:
“Kul hakkını tanımayanlar, Allah hakkını da tanımamış olurlar.”
Yayaya ait olan bir yolu kullanan insana bu hakkı tanımamak, aslında büyük bir cürümdür.
Bu cürümün adı; kul hakkı ihlalidir.
Belki, Allah Teala kendine ait olan hakları affedebilir, hatta bunları hiç sorgulamayabilir.
Ama, kullara ait olan hakları, kullara bırakmıştır.
Bu sebeple kul hakkı, doğuracağı sonuç itibariyle Allah hakkından daha önemli olmaktadır.
***
Avrupa ülkelerinde yaşayanlar bilirler.
Yaya geçidinin olduğu çizgili yollara adımını atan bir kişi, adeta dokunulmazdır.
Karşıya geçinceye kadar tüm araçlar hareketsiz durmak ve onu beklemek zorundadırlar.
Aksi durum, bir trafik ihlalidir ve ağır cezayı gerektirir..
Şayet, bir araç bu tür bir yaya geçidinden geçen insana çarparsa, yaralanma durumuna göre şoför adli ceza aldığı gibi, yüksek meblağlarda tazminat ödemeye de mahkum edilir.
Yayanın ölmesi halinde ise, araç sahibinin hayatı zindan olmuş demektir.
Bu ağır ceza ve yaptırımlar nedeniyle yayalara ve kurallara son derece riayet edilmektedir.
Denilebilir ki, Avrupa toplumunda “Allah korkusu”, yerini “kanun korkusu”na bırakmıştır.
Elbette ki, bu korkunun yanında, küçük yaşlardan itibaren bu konudaki eğitimin ve alışkanlıkların rolünü inkar etmemek gerek.
***
Müslümanların çoğunlukta yaşadığı bir ülke olarak, acaba neden bizde bu ihlaller daha çok yaşanıyor, sorgulamak lazım.
Müslümanlık, sadece “iman etmek” ve “namaz kılmak” tan mi ibaret?
Sadece Allah hakkını yerine getirmekle Müslümanlığı yaşadıklarını düşünenler, yanılıyorlar.
Kul hakkına riayet etmeyenler, bu konuda boşuna Allah’a tövbe etmesinler.
Onlar, gasp ettikleri hakları kullara vermedikçe ve onlardan özür dileyip helalleşmedikçe, Müslümanlıklarından da söz etmesinler!
Zira, kul haksız bir Müslümanlık yoktur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.