Osmanlıya Düşman Reformcu İlahiyatçılar
Hulefâ-i Râşidîn devrinden sonra, Kur'ana ve Sünnete en fazla yaklaşan ve uyan İslamî uygulama Osmanlının İslam uygulamasıdır.
İslam tarihi boyunca çeşitli İslamî uygulamalar olmuştur.
Emevîlerin uygulaması,
Abbasîlerin uygulaması,
Fâtimîlerin uygulaması,
Büveyhîlerin uygulaması...
Ve daha niceleri...
Osmanlı İslam uygulamasının esasları şunlardır:
1. Kur'an dinimizin ve Şeriatımızın ana ilahî kaynağıdır. Kur'anı her Müslüman okur ama ilmi ve icazeti olmayan cahiller kendi heva ve re'yleriyle ondan hüküm çıkartamaz, ictihad yapamaz.
2. Resûlullah Efendimizin (Salat ve selam olsun ona) Sünneti ikinci temel kaynaktır. Mütevâtir sahih hadîsleri inkar eden dinden çıkar.
3. İslam'ı hayata, dünyaya uygulamak için fıkıh şarttır. Osmanlı genelde Hanefî fıkhını esas almıştır ama diğer üç mezheb fıkhını da onun yanında hak ve muteber olarak kabul etmiş ve gerektiğinde uygulamıştır.
4. Osmanlı din, dünya ve devlet işlerinde, Kur'an ve Sünnetin yorumunda Ehl-i Sünnet ve Cemaati esas almıştır.
5. Osmanlı, İslam ahlakı demek olan tarikat ve tasavvufu, Şeriata yüzde yüz bağlı olmak şartıyla kabul etmiştir. Osmanlı zülcenaheyndir, yani iki kanatla uçmuştur: Şeriat ve Tarikat.
6. Osmanlı dinde bid'atleri kabul etmemiştir.
7. Osmanlı dine ve Şeriata aykırı kanun ve nizam yapmamıştır.
8. Osmanlı, i'lâ-i kelimetullah ve cihad fi sebilillah yapmıştır.
9. Osmanlı dine ve Şeriata aykırı olmayan çeşitliliklere, farklılıklara, meşreblere tolerans göstermiştir.
18'inci asırda Necid'te zuhur eden Vehhabîlik hareketi, dinî olmaktan çok siyasî bir Bedevî hareketidir ve Ehl-i Sünnet'e aykırıdır. Nitekim bu hareketin kurucusu Muhammed ibn Abdilvehhab'ın kardeşi muhterem Sünnî alim merhum Süleyman ibn Abdilvehhab "Es-Savaiku'l-İlâhiyye fi'r-Redd 'ale'l-Vehhabiyye" isimli kitabıyla Vehhabîliği red ve cerh etmiştir.
Zamanımız Türkiyesinde birtakım icazetsiz ilahiyatçılar Osmanlı İslam yorumuna karşı çıkmakta ve kendi re'y ve hevalarıyla yanlış tefsirler, bozuk ictihadlar yapmakta, saçma sapan fetvalar vermektedir.
Bunların çoğunun imamı Farmason ve Şiî Cemaleddin Afganî'dir.
Osmanlı düşmanı reformcu ilahiyatçıların çoğu tarikata ve tasavvufa düşmandır.
Hepsi için söylemem ama Osmanlı İslam yorumuna ve uygulamasına muhalif olan bazı reformcu, değişimci, Diyalogçu ve yenilikçi ilahiyatçılar, "ilahiyat" faaliyetleriyle yüklü servetler elde etmişlerdir.
Resmî bir kuruluş bunlardan dördüne bir "iş" için 300 bin dolar te'lif ücreti ödemiştir.
Türkiye'deki bid'at hareket ve cereyanları dışarıdan gelen petro-dolarlarla desteklenmektedir.
Osmanlı düşmanı bazı reformcu ilahiyatçılar şazz görüşleri esas almaktadır.
Öyle ilahiyatçılar vardır ki, Kemalizmin İslam'a uygunluğunu isbat etmek (!) için koca koca kitaplar telif etmiştir. Cür'et değil, cinnet!..
Bir ilahiyatçı Kur'an, Yahudileri ve Hıristiyanları İslam'a çağırmıyor diyecek kadar ileri gitmiştir.
Osmanlı devleti 622 yıllık tarihi boyunca Müslüman kadınları oyuncu ve şarkıcı olarak sahneye çıkartmamıştı. Reformcu ilahiyatçılar bu uygulamaya karşıdır.
Reformcu yeni ilahiyatçılar, "Allah gerçek bir Janus'tur" diye yazarak, kemal sıfatlarla sıfatlı ve noksan sıfatlardan münezzeh Allahü Teala'yı -hâşâ- iki yüzlü bir Roma putuna benzeten sapık ve zındık kişiye karşı reddiye yazmamıştır.
Müslümanların dikkat etmesi ve uyması gereken kural şudur:
Reformcu, yenilikçi, değişimci, Osmanlı düşmanı, ılımlı İslamcı, BOP'çu, Kemalist, Fazlurrahmancı ve diğer bütün bozuk ilahiyatçıların Ehl-i Sünnetin cumhur-i ulemasına muhalif bütün sözde ictihadları, yersiz fetvaları, aykırı görüşleri, saçma sapan yorumları toptan reddedilmelidir.
Onların Ehl-i Sünnete aykırı hiçbir inanç, fikir ve görüşü doğru değildir. Bir tanesi bile doğru değildir.
Onlara uyanların ayakları kayar.
* (İkinci yazı)
Tacikistan'da Müslümanlara Zulm
Tacikistan cumhuriyetinde hükümet 18 yaşından küçük çocuk ve gençlerin cami ve kiliselere gitmesini yasakladı. Kilise demişler ama o ülkedeki Hıristiyanların sayısı birkaç yüzü geçmez. Yasak Müslümanlar içindir.
Stalin hortlasa Tacikistan hükümetini alnından öper ve bol bol tebrik ederdi.
Tacikistan halkı Müslümandır ama rejim İslam düşmanıdır. Tacikistan'da sakallı erkekler, başörtülü kadınlar zulme ve hakarete uğruyor.
Tacikistan'ın Müslüman halkının din, inanç, vicdan, ibadet, eğitim, çocuklarını dindar yetiştirmek, kılık kıyafet, inançlarına uygun bir hayat sürebilmek hakları ayaklar altına alınmıştır.
Sovyetler Birliği çöktüğü zaman o İslam ülkesinde İslamî bir rejim kurulacaktı ama ABD, İsrail ve diğer güçler buna izin vermediler.
18 yaşından küçük çocukların ve gençlerin camiye giremediği bir ülke Müslümanlar için zindan değil midir?
Müslümanların başına bu gibi belalar niçin gelmiştir ve sürmektedir?
İslam âleminin bir Halifesi olsaydı bu kadar zulm edilebilir miydi?
Müslüman çoğunluklar niçin egemen azınlıkların baskısı, zulmü altında eziliyor?
Milyonlarca Müslüman niçin silkinip zâlimleri savurup atamıyor?
Bizde de küçük çocuklara özel din, Kur'an, iman dersleri vermek yasak. Hükümet memuru bir imam Türkiye'de camide küçük çocuklara din, Kur'an, ahlak dersi verse tutuklanmak tehdidiyle karşı karşıya kalır.
Asırlar boyunca İslam'ın bayraktarlığını yapmış bu millet bu rezil duruma nasıl düştü?
Şu kör topal demokrasi havası içinde bu gibi temel hak ihlallerini yasal sınırlar içinde niçin protesto etmiyoruz?
Üzerimize ölü toprağı mı serpildi?
Yasal sınırlar içinde protesto etmek masraflı, zahmetli ve tehlikeli bir iş değil ama on milyonlarca Müslüman bunu yapmıyor. Bu ne korkunç bir zillet ve meskenettir.
Tacikistan'a mı ağlayayım, Türkiye'ye mi?
Tayland'ın güneyinde ağır zulm içinde yaşayan, kan kusan Pattani Müslümanlarına mı?
Filistin'e mi acıyıp dövüneyim?
Irak'a, Afganistan'a mı?
Ya Rabbi Müslümanların hali ne olacak?
Biz bu halimizle yaşayan ölüler, zombiler gibiyiz.
Seçimlerden önce Ankara'ya, Müslüman halkın din ve inanç hürriyetini ihlal eden uygulamalar hakkında bir milyon dilekçe ve e-mail gitseydi tesiri olmaz mıydı sanıyorsunuz?
İktidarda oldukça dindar insanlar var ama din hürriyeti ihlalleri yine devam ediyor.
Sünni Müslümanlar kendi ihmallerinin, gayretsizliklerinin, uyuşukluklarının, pasifliklerinin cezasını çekiyor.
Milyonlarca bağlısı olan bazı dinî cemaatler niçin kötülük ve münkerleri nehy için çalışmıyor?
Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz "Haksızlıklar karşısında susan dilsiz şeytan" dememiş midir?
Tacikistan'da ayaklarına diken batan Müslümanların acısını niçin biz kalbimizde hissetmiyoruz. Yahu ben neler yazıyorum? Biz kendi vücudumuza batmış kazıklardan bile rahatsız olmazken, Tacikistan'daki kardeşlerimizin acısını mı hissedeceğiz.
Şu halimize eyvah ki eyvah...