Nereden nereye geldiğimizi anlayasınız diye...
Son günlerde nereye gitsem "Kimler bakan olacak?" sorusuyla karşılaşıyordum, sonunda Tayyip Bey beni de rahatlattı.
Hem bakanların adlarını öğrendiğim için bu rahatlama, hem de bakan olarak atanan kişilerin kimlikleri açısından...
'Ustalık dönemi' deniyordu ya, gerçekten de 'usta' bilinenler çoğunluğu teşkil ediyor Bakanlar Kurulu'nda... Denge sağlayan herkes yerli yerinde; yeniler de varolan dengeyi artıracak kişiler... "Hükümet çok tırpan yiyecek" diyenlerin dedikleri yanlış çıktı. Keşke kültür ve turizmin birbirine benzemezliğini gördükleri için yapısal değişiklik sırasında bu iki konuyu tek kişinin himmetine bırakmaktan da vazgeçselerdi.
Dikkat ettiniz mi, bilmiyorum: Eskiden listenin Cumhurbaşkanı onayına sunulacağı gün kurulacak hükümette kimlerin yer alacağına dair tahminlerini yayınlardı gazeteler; çoğunlukla doğru çıkardı tahminleri... Okurlar "Nereden bildi?" merakına düşer, bazı okurlar da "Siyasi öngörüleri ne kadar kuvvetli bizimkilerin" diye gazetesine hayranlık duyardı.
Oysa gayet basit bir sebebi vardı bu 'bilgi' isabetinin: Geçmişte hükümetlerin kuruluşlarında gazeteler bayağı etkin bir rol oynardı... Öndegelen holdinglerin tercihi olduğu bilinen bakanlar yanında, dönemin 'yandaş' gazetelerinin sahip ve yöneticilerinin verdiği isimler de Bakanlar Kurulu içerisinde yer alırdı...
İnanmadınız mı?
Öyleyse şu satırları birlikte okuyalım: "Ben eskiden Vatan'dan daha çok satan, en çok satan bir gazeteyi, en çok izlenen televizyonu ve en büyük dergi grubunu yöneten adamdım. Böyle bir gücün, patronu kadar tepesindeki isimdim. Sabahtan akşama kadar başbakanlarla konuşurdum. O dönemde gerçekten birtakım yanlış işlere girdik. Hükümetlerarası taraf tuttuk, savaştık, sanki seçime biz giriyormuşuz gibi rakibi olduk, kabine listelerini önceden gördüm filân."
Sabah gazetesini vaktiyle çıkaran Zafer Mutlu "Kabine listelerini önceden gördüm" demekle hayli mütevazı davranmış; kendisinin tavsiyesiyle bakan koltuğuna oturtulan siyasiler vardı o dönemde... Yalnız 'tövbekâr' olduğu dönemde değil, daha önce ve sonrasında da... Bizim medya kimin cumhurbaşkanı olacağına da karar vermek üzere 'haçlı seferi' açmaktan çekinmemiş bir medyadır...
Yine mi inanmadınız?
Alper Görmüş 2000'li yılların başında Süleyman Demirel'in Çankaya'daki süresini uzatmak için ortaya atılmış '5+5 formulü' hayata geçsin diye Sabah gazetesinin bir ay kadar süren müthiş çabalarını araştırma konusu yapmıştı.
Önce 1 Mart'ta "Demirel garantiledi" manşeti geliyor Sabah'tan ve tartışma başlıyor... Arada bazı uzmanların görüşleri yansıtılıyor manşete... Ay sonunda en ciddi uyarı geliyor: "Fatura çok ağır olur..." Nedenmiş o? Sabah uzun bir gerekçe sunuyor Demirel'in görev süresinin uzatılmasının yararlarıyla ilgili. Okuyalım: "Çankaya krizi daha ilk günde borsayı vurdu, faiz yükseldi istikrar bozuluyor kaygısı başladı (..) Demirel'in önemi - '5+5' paketini zora sokan gelişmeler hem içte, hem de dışta ciddi tedirginliğe yol açtı. Demirel'in hükümetin dördüncü ortağı gibi çalıştığını, birçok krizin çözülmesinde anahtar rolü oynadığını hatırlatanlar, şimdi hükümette doğacak sıkıntı sonucu Türkiye'nin yıllar sonra yakaladığı sihirli formulü kaybetmesinden korkuyor. Devamı da var: "Korkular başladı: Siyasi istikrar kaybolacak. Ekonomik program zora girecek. Özelleştirme aksayacak. Dış ilişkiler olumsuz etkilenecek. AB'ye uyum süreci kesintiye uğrayacak. Terörle ve mafyayla mücadele aksayacak."
Kısacası, "Demirel'in görev süresi uzatılmazsa kıyamete hazır olun, ülke batacak" diye manşetinden ilân ediyor Sabah...
Nisan ayı başında "Batı: 5+5 çıkmazsa hükümet çöker" manşetiyle hayali diplomatlar ağzından dış odakları da devreye sokuyor gazete...
Başarılı olamıyor yine de... Korkutma taktiği tutmuyor. FP içindeki sonradan Ak Parti'yi kuracak kadro Demirel'in görev süresinin uzatılması baskılarına direniyor ve anayasa değişikliği gerçekleşmiyor... Sonuçta üzülüyor mu Sabah'ı çıkaranlar, süresini uzatmaya çalıştıkları Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel köşesine zoraki çekildi diye?
Deli misiniz siz? Kısa süre önce 'Demirel seçilmezse kaos olur' velvelesini salan Sabah sonunda şu manşeti de atıyor: 'Babadan kalma siyaset bitti.'
Şunlar da aynı haberden: "Oy avcılarının yem borusu kesildi. Artık politikacı 'Kim ne verirse 5 bin lira fazlası benden' nutukları atamayacak. (..) Ve Demirel modeli politikalar tarihin karanlık sayfalarına gönderildi." Geçmişte hükümetlere bakan atayan, başbakanları yönlendiren, cumhurbaşkanlarının ömrünü uzatmayı görev bilenler, şimdilerde yeni Bakanlar Kurulu'nda yer alacakları tahmine bile kalkışmıyorlar... Her neyse. Bize düşen, ağır sorumluluk üstlenen siyasilere başarılar dilemek... Başarılar...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.