Kürtçüler uluslararası zemin arayışında
Bölücü Kürtçülük hareketine hizmet için kurulan Paris’teki Kürt Enstitüsü, Le Monde ve International Herald Tribune gazetelerinde tam sayfa bir ilân yayınladı. Aralarında DTP milletvekillerinin de bulunduğu binden fazla kişinin imzasını taşıyan bildiride, her zaman olduğu gibi, Türkiye, gerçek dışı iddialarla suçlanıyor ve sözde Kürt Sorunu’nun çözümü için ‘uluslararası arabulucu’ tayin edilmesi isteniyor.
3 Ocak 2008 tarihli yazımda, ‘2008 yılındaki en büyük tehdit, Kürt Sorunu’nun uluslararası zemine taşınmasıdır’ teşhisinde bulunmuş; Türkiye’deki etnik farklılıkların istismar edilerek bir ‘Kürt Sorunu’ icat edilmeye çalışıldığını ve bu sorunun siyasî manevralarla eski ‘Şark Meselesi’nin yenilenmiş bir parçası hâlinde milletlerarası platforma getirilmek istendiğini anlatmıştım.
Geçen Aralık ayı başında, Avrupa Parlamentosu’nda tertip edilen ‘AB, Türkiye ve Kürtler’ konulu Konferans, İngiltere’de Chattam House’da yapılan Kürt Konferansı, ayrıca diğer bazı Avrupa başkentlerinde düzenlenen benzeri toplantılar, Kürt konusunun uluslararası bir soruna dönüştürülmek istendiğinin emareleridir. Son olarak, Avrupa Parlamentosu’nun ‘Türkiye Raporu’nda, aynı bakış açısının vurgulandığı görülmektedir.
Batılılar, “Biz PKK’yı terör örgütü ilân ettik ve size sınır ötesi operasyon konusunda
destek verdik; siz de Kürt Sorunu’nu siyasî şekilde çözün” demeye hazırlanmaktadır. Bunun arkasından da, özerk yönetim, federe devlet gibi, üniter yapıyı ve bütünlüğü zedeleyecek formüllerin dayatılmaya başlanması gelecektir.
Kürt Enstitüsü’nün ilânındaki ‘arabulucu’ talebi, aslında Kürt konusunun resmen uluslararası platforma çekilmesi gayretinden ibarettir.
***
Mahut ilân, baştan aşağı gerçek dışı iddialarla, yalan ve yanlışlarla doludur. Millî ve üniter bir devlette sadece bir tek üst kimlik vardır:
O devletin vatandaşlık kimliği... Hiçbir ülkede etnik guruplar, siyasî ve hukukî anlamda ayrı kimlik iddiasında bulunamazlar. Bu konuda dünyada tek bir örnek gösterilemez.
Türkiye’de Kürtler, bütün vatandaşlarımız gibi ‘Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı’ kimliğine sahiptir. Bunun haricinde kimseye zorla ‘Türklük’ dayatmasında bulunulmamaktadır. Kürtler, etnik kimliklerini, dillerini ve kültürlerini serbestçe kullanabilmektedir.
Kürtler, azınlık değildir; Türkiye’nin aslî unsurları arasındadır. Binaenaleyh, azınlıklara tanınan birtakım istisnaî uygulamalara ihtiyaçları yoktur. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına verilen bütün siyasî, hukukî, sosyal ve kültürel haklar, Kürtlere de hiçbir ayırım yapılmaksızın tanınmaktadır. Kürtlerin yoğun olarak yaşadıkları Güneydoğu bölgesi için, her dönemde ekonomik gelişme programları ve projeleri uygulanmıştır. özellikle son dönemde, bu konuda önemli icraatlara girişilmiştir.
***
Bildiride, Türkiye Cumhuriyeti ile terör örgütü PKK, iki tarafmış gibi takdim edilmekte ve karşılıklı tavizler öngörülmektedir.
PKK’nın, belirlenecek bir yöntemle silâh bırakması, bunun karşılığında ‘istisnasız af’ ve köy koruculuğunun tasfiye edilmesi, bu anlayışı göstermektedir. Böylece, bir taraftan ‘demokratik ve barışçı’ bir hüviyet vurgulanırken, diğer taraftan da konunun uluslararası tartışmaya açılması sağlanmak istenmektedir.
Türkiye’nin bu tuzağa düşmemesi; arabulucu teklifine aslâ itibar etmemesi ve bu mahiyetteki faaliyetleri ‘içişlerine müdahale’ sayarak tepki göstermesi gerekir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.