İlk kılık-kıyafet tartışması
Osmanlı Devleti’nde resmî devlet görevlileri ile bir kısım bürokratlar ve askerler doğal olarak belirli kıyafetler giymek zorundaydılar. Genel olarak çok renkli, parlak kumaşlar kullanılırdı.
Kullanılan desenler ve renkler, bazen kişilerin makam ve sosyal konumlarına göre sembolik anlamlar taşırdı... Mesela, ilmiye sınıfına mensup âlimler mavi çizme giyerlerdi. Mavi renk “sonsuzluk” anlamına gelirdi ve dünyevi makamları ilim adamlarına az buldukları için bu sembolik mânâ ile sonsuzluğa yükseltirlerdi.
Onsekizinci yüzyılın ünlü şairlerinden Nedim, bir gazelinde bu anlamı vurguluyor:
“Menhec-i ilmin nice hasm olmasın erbâbına,
“Çarhı pâ-mâl etmedir, kasd âsmânî mûzeden.” (İlim adamlarına düşmanlık yapılmasına şaşmamak lâzım? Zira (onlar) mavi çizmeleriyle gökyüzünün bile üzerine çıkarlar).
Osmanlı kıyafetleri konusunda, ülkemizde “Çocuk Kalbi” isimli eseriyle tanınan İtalyan edebiyatçı ve gezgin Edmondo de Amicis, 1874’de İstanbul’a yaptığı geziden sonra kaleme aldığı “İstanbul” adlı seyahatnamesinde, devlet görevlilerinin kılık kıyafetleri ile ilgili ayrıntılar veriyor:
“İnsanlar, görevlerine göre, sarıklarının şeklinden, elbise kollarının kesiminden, kürklerin cinsinden, astarların renginden, eğer süslerinden, bazıları çember sakalından, bazıları da bıyığından tanınabiliyor. Bu konuda hiçbir karışıklık olmuyor...”
“Şeyhülislâm beyaz giyiyor; vezirler açık yeşil, mabeyinciler kızıl... Koyu mavi kıyafet ilk altı kanun zabitine, Mekke, Medine ve İstanbul kadılarına aittir; büyük ulemanın üstünde mor, şeyhlerin üstünde açık mavi renklerin hakimiyeti vardır; çok açık mavi, tımarlı çavuşları ve vezir ağalarını işaret ediyor; koyu yeşil, üzengi ağalarının ve Sancak-ı Şerif’i taşıyanların imtiyazıdır; ıstablıâmire hizmetkârları soluk yeşil giyerler; ordu paşalarının ayaklarında kırmızı, kapı zabitlerinin sarı; ulemanın mavi çizmeleri var...” (Kültür Bakanlığı Yayınları, s. 377).
Bilebildiğim kadarıyla bu topraklarda genel anlamda ilk kıyafet tartışması, Sultan İkinci Mahmud (Padişahlığı: 28 Temmuz 1808-1 Temmuz 1839) döneminde başladı. “Yenilikçi padişah” olarak tanıtılan Sultan İkinci Mahmud, diğer bazı devrimlerinin (Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılması gibi) yanı sıra, genel anlamda kıyafet değişikliğine yönelik adımlar da atan ilk padişahtır.
Halkına örnek olma açısından, önce kendisi kılık kıyafetini değiştirdi. Hatta yeni kıyafetiyle bir de yağlıboya tablosunu yaptırdı. Nihayet 3 Mart 1829 Cuma günü yayınladığı fermanla kıyafet devrimini başlattığını ilan etti.
Buna göre “imame” denilen geleneksel sarıkla, “ferace” denilen geleneksel cübbe yalnızca din adamları tarafından giyilebilecek, devlet memurları başta olmak üzere diğer vatandaşların kıyafeti tepeden tırnağa değişecekti.
Böylece sarık yerine fes, şalvar yerine “setre pantolon”, cübbe yerine “kaput”, ayaklara kadar uzanan iç gömleği yerine de “İstanbulin” adı verilen bir nevi “frenk gömleği” geliyordu.
Gerçi öngörülen kıyafet Avrupa kıyafetinin tam bir kopyası değil, geleneklerle kaynaştırılmış versiyonuydu, ama diğer bazı yeniliklerle birlikte düşünüldüğünde, kimlik erozyonuna yol açmasından korkuluyor, bu yüzden halktan, özellikle de din adamlarından şiddetli tepki görüyordu.
Kimi grupların tepkisi o seviyeye vardı ki, hak etmediği halde ona “Gavur Padişah” demekte sakınca görmediler.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.