Türkiye Ortadoğu, Afrika ve Asya ülkelerinde tek lider ülke olarak görülüyor. Hem yöneticiler hem de halk aynı düşünüyor. Kendileriyle kavgalılar, komşularıyla kavgalılar, komşu olmayan uzak ülkelerle kavgalılar ama söz konusu Türkiye olunca durum değişiyor.
Pakistan ise bu ülkelerin başında geliyor. Kendi kalkınmaları ve refahlarını ancak Türkiye’nin Pakistan’a yatırım yapması ve zenginlik kaynaklarını, Türkiye’nin işletmesiyle mümkün olabileceğine inanıyorlar.
İnsanın kulağına gerçekten hoş geliyor. Tabiri caizse bas bas bağırıyorlar; “Bizi dünyanın diğer ülkelerine muhtaç etmeyin, Türkiye gelsin, istediği gibi yatırım yapsın” diyerek açık ve net çağrıda bulunuyorlar.
Pakistan’ın sanki başındaki püsküller az gelmiş gibi, bu seferde çin salgınıyla karşı karşıya kalmışlar. çinlileri hiç istemedikleri halde, Türkiye başta olmak üzere güvenebilecekleri ülkelerin ilgisiz kalması yüzünden, belli yerlerde çinlilere yatırım yaptırmak zorunda kalmışlar ama hiç mutlu değiller ve çok rahatsızlar.
Pakistan’ın çin karşısındaki durumunu; “aslanı kediye boğdurmak” olarak algılıyorlar. Mesela Pakistan’da çok büyük mermer yatakları var. çinliler bir kısmını işletmeye başlamışlar. Acilen Türklerin gelip mermer yatakları konusunda çalışmalar yapmasını istiyorlar.
Pakistan’da yeraltı ve yerüstü zenginliklerin haddi hesabı yok. Un var, şeker var, yağ var, ateş var ama helva yapan yok. Helva yapacakların yok oluş sebebi, adamların başının bir türlü selamete erememesi, bu yönleriyle kısmen bize de benziyorlar.
Nükleer silah üreticisi ülke olmakla suçlanıyorlar ama Koca Pakistan’da günde 8 saat elektrik kesintisi uygulanıyor. Balakot şehrinde öyle büyük bir akarsu varmış ki, elektrik santralı kurulsa, değil Pakistan’ı, komşu ülkeleri bile beslermiş. Pakistanlıların ifadesi böyle.
“Ama kavga ve kargaşadan oturup düşünecekleri zamanları olmadığı ve dünyanın diğer gelişen ülkeleri nasıl gelişiyor ve büyüyor diye merak etmedikleri ve etmeye fırsat bulamadıkları için, dünyayı da hep Pakistan gibi zannediyorlarmış.” Bu ifadeler de yine Pakistanlı bir kısım gazeteci ve aydınlara ait.
Sağlık, ulaşım, inşaat, eğitim, teknoloji, tarım ve gıda kollarında çok büyük bakir alanlar varmış. Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen ve İstanbul Ticaret Odası Başkanı Murat Yalçıntaş’ın büyük bir işadamı grubuyla Pakistan’a çıkarma yapmasını bekliyorlar.
Bakan Tüzmen ve İstanbul Ticaret Odası Başkanı Yalçıntaş’tan epey umutlular.
Bu umut öyle büyük, öyle büyük ki, “Bizi kurda kuşa yem etmeyin” diye yalvarıyorlar desem yeridir. Büyük işadamları dışında küçük ve orta işletme sahipleri de Pakistan’a istedikleri gibi yatırım yapabilirlermiş. Küçük ve orta ölçekli işletmeler için de yine bölgede önemli iş alanları varmış.
Daha önce de yazdım ya, Pakistan’da iç kargaşa belki bütün dünya için olumsuz bir manzara arz edebilir fakat Türkiye için böyle bir problem yok. çünkü bize teslim oldukları, bize güvendikleri kadar kendilerine güvenleri olsa, belki de kimseye muhtaç olmazlar.
Anlaşılmaz derecede bir Türk sevgisi ve güveni var. Türkiye’nin bu fırsatı iyi değerlendirmesi gerekir kanaati, bölgeye gidip gelen herkeste var, sadece bende değil. Pakistan’ın üç büyük önemli şehri, İslâmabad, Karaçi ve Lahor’da yatırım için her türlü imkanın verilebileceğini deklare ediyorlar.
Evet, Pakistan serüvenini burada bitirelim. Geri kalan kısımları nasip olursa yazı dizisinde anlatmaya çalışacağım. Son sözleri yine Pakistan Cumhurbaşkanı Pervez Müşerref’in ifadeleriyle bitireyim.
“Türkiye iyi yolda, biz bütün dünyada Türkiye’nin yanındayız. Dünya üzerinde kayıtsız şartsız, Türkiye’ye tek destek veren biziz ve bunu anayasamıza koymuşuzdur. Abdullah Gül ve R. Tayyip Erdoğan kardeşlerim, Türkiye için büyük şanstır, Türkiye bu şansını iyi kullanmalıdır.”