Abdurrahim Karakoç

Abdurrahim Karakoç

Yediğini ve dediğini bilmemek

Yediğini ve dediğini bilmemek

Öyle bir hallere düştük maalesef...


Yani, yediğini ve dediğini bilmeyen delilerden olduk...


Orada kalınsa vereceği zarar cüz’i olur... Fakat “İlla siz de inanacak, uyacaksınız” derlerse, ki diyorlar, tam felaket...


Neyse, güncel konumuza dönelim...


Bir köy deyimi:


“Bu kıskanç taifesi adama iki tahtada ekmek yaptırmaz...”


Türkiye gelişmeyi yakalamış. Evet doğru... Hızlı bir kalkınma içine girmekteymiş... Bu da doğru...


Doğru olmasına doğru amma, sen bu doğrulara ne Kılıçdaroğlu’nu ve arkadaşlarını, ne de Bahçeli ve yarenlerini inandırabilirsin... Demirlitaslı oğlanı ve ön saflarda hücum erliği yapan kadınları hiç ama hiç inandıramazsınız...


Sırf siyasetçilere tutmayalım projektörü...


Bir zamanlar “ÖZELHAREKET” diye bir polis teşkilatımız vardı... Her an harekette, her zaman iz üstünde, bölücü/yıkıcı takibindeydiler... Zamanın “dürüst” diye takdim edilen başbakanı Ecevit ve şürekası, “Özel hareket dağıtılsın, lağvedilsin” yaygarası yaparlardı...


PKK en çok Özel Hareketçiden korkar, çekinirdi... Çünkü dağ eşkiyası ne zaman nerede ne yapacaksa Özel Hareketçiler bilirdi... Tedbir alınır, zayiat vermeden eşkiyayı temizlerlerdi...


Tam kaldırmadık amma dağıttık o polisleri... Terör üzerine eğitim almış personel ya trafikçi yapıldı, ya korumacı...


Bir başka husus daha gelmişti gündeme o vakitler...


Askeri cenah bastırdı da bastırdı:


“Polisin elindeki ağır silahlar toplatılsın...”


Topladılar... O vakitler 28 Şubat generalleri emrü-ferma idiler... Kimse, “Niçin toplansın resmi hüviyet taşıyan polisin elindeki silahlar” diyemedi...


Meğer adamlar her an DARBE yapmaya programlanmışlar, /acaba bir darbe yaparsak karşımıza polis çıkar mı?/ vesvesesi içindelermiş... Terör olmuş-olmamış umurlarında bile değilmiş...


Siyasi iktidarlar, uzun vadeli, kalıcı ya da kökten halledici milli program geliştirmediler... Herkes birbirinin ayağından çekti ki düşsünler...


Başardılar da...


İçte baş gösteren sen/ben kavgaları, ya da ideoloji yerleştirme sinsiliği sürdü gitti...


Yıllarımız “LAİKÇİLİK” uğruna harcandı.... Dindarlar “mürteci” ilan edildi ve laiklik ise din yerine ikame olundu...


Böyle havalar düşmanlarımızın arzuladığı havalardı...


Bastırma ve sindirme hareketleri her tarafta yaygınlaştı...


“Vatandaş”lık, yerini “yurttaşlık”a terk etti... Şehit babaları-anaları “vatan sağ olsun” dediler, amma içlerinden bir tane bile “yurt sağolsun” deme ahmaklığına düşen olmadı...


Orduyu idare eden subayların keskin laikçileri “irtica” evhamı ile bilumum milli değerlerimizden koptular... Ve o generallerden bir kısmı maalesef ulusalcı kanatta MAOPEREST oluverdiler...


Kanunlarımız yetersiz kaldı işlenen suçlara...


Alenen din/devlet düşmanlığı yapanları gördük, seyrettik ve ne yazık ki cezalandıramadık...


Mevzuat yetersizliği vardı...


Yeni kanunlar çıkmadı değil, fakat ayağına köstek vuruldu, yürümesi men edildi...


Saldırganlık meşrulaşma kazandı...


Bölücülük, demokrasi kılıfına sarılarak yavaştan yavaştan içimize girmek bir yana ta mahremimize kadar uzandı...


Bizlere gelince:


Kimimiz hamaset duygularımızı kabartan şarkılar dinledik, kimimiz “şehitler ölmez” gargarası yaptık...


Ah o şehitler... Gerçek şehitler!..


İnd-i İlahi’de makbul olacak şehitler her zaman olmuştur, olacak...


Ağzı 24 saat alkol kokan adamdan şehit mi olurmuş?


Çıkarı için ülkeyi peşkeş çeken, bir rütbe daha almaktan başka hedefi olmayanın şehitliği şehitlik mi?


ÖNEMLİ NOT:


Sevgili okurlarım, uzun yıllar beraber olduk... Hep doğruyu hedefledim, fakat yanlış yapmış olabilirim... Kendimde eski heyecanı göremiyorum... RAMAZAN ayı başladığında ben sizlere ALLAHAISMARLADIK deme niyetindeyim... Şimdiden selamlaşıp ayrılalım... Yaradan’a emanet olunuz...


Akort bozuk, ayar yok, orkestra curcunada


Her biri ayrı hava çalar siyasetçinin.


Kimi var ki el-etek öperler saunada


Kimileri hep postal yalar siyasetçinin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahim Karakoç Arşivi