Dişlek geliyor!
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde dev boyutlarda bir dişlek varmış. Köy köy dolaşıp yakaladıklarının dişlerini sökermiş...
Bunu duyan bazı köyler “hele bir gelsin düşünürüz” tembelliğiyle yan gelmişler...
Başka bazı köyler birleşip dişlekle dişe diş mücadeleye karar vermişler...
Bir köy de “Dişlek gelir de dişlerimizi çekerse çok acıtır, iyisi mi o gelmeden önce dişlerimizi usulüne uygun biçimde kendimiz çekelim” demişler, doktora gidip bütün dişlerini çektirmişler.
Gelin görün ki, dişlek, o köye hiç bir zaman uğramamış, köylüler bir söylenti belâsına durduk yerde dişsiz kalmışlar.
“Ârife tarif gerekmez” derler. Kıssadan hisse alma yeteneği olanlar alır...
Ya da anlayanlar anlamayanlara anlatır...
Çünkü benim öteden beri “bilmek” ve “anlamak” konusunda derin endişelerim var...
“Bilgi” bahsinde o kadar gerilerdeyiz ki, bazılarımızın hayatı, hayatın farkına varamadan bitiriyor!
Kendimizi eğitip hayatı algılar hale gelelim dediğim zaman ise, vakitsizlikten, parasızlıktan şikâyetler başlıyor.
İş tümüyle “duyumlar”a kalıyor...
“Duydum”dan, “işittim”den, “söyledi”den geçilmiyor!
“Duyumlar” hemen her alan için geçerli...
Dini bilgimiz “duyumlar”dan ibaret!..
Tarih bilgimiz “duyumlar”dan ibaret!..
Politikayı bile “duyumlar”la takip ediyoruz...
“Radyodan duydum...”
“Televizyondan duydum...”
“Filandan duydum...”
“Falandan duydum...”
Televizyon programıma (Tv. Net, Cumartesi günleri, saat 20. 30) gelen suallerin çoğuna yine bu “duyumlar” hâkim...
“Duyduğuma göre...” diye başlayan cümle, “bilmem artık, ben böyle duydum”la bitiyor.
Bir gün de “Filan kitapta okudum” deseler, dişimi kıracağım! (Şu bizim dişlek gelmeden)!
Bu cümleyi duymaya öyle hasretim ki...
Bizim köylüler de “duyumla söktürmüşlerdi” işte dişlerini...
Araştırma soruşturma zahmetine katlanmamışlardı...
Dişlek o köye uğramadı...
Büyük ihtimalle zaten öyle biri de yoktu...
Sadece tevatürdü...
Gönülleriyle kendilerini dişsizleştirdiler.
¥
Sadece sıradan insanımız değil, en üst düzey politikacılarımız bile “duyumlar”dan besleniyor...
“Filan yolsuzluk yapmış...”
“Falan adam kayırmış...”
“Fişmekân görevini kötüye kullanmış...”
“Belge” sorarlara yine o sorumsuz cevap: “Öyle duydum!”
“Duymaz olasın inşallah!” diyesi geliyor insanın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.