Bir hatırlatma
Bu ülkeye CHP geldi. Cumhuriyet Halk Partisi... ne de halkın partisi ama... Halktan uzak bir parti. Halkın üstünde, halktan ayrık bir parti. Geldi ve tepeden inmeci zihniyetle dediğim dedikçilik yapan bir parti. Halk ürktü, sindi. Zaten ne olduğunun şokundaydı hâlâ. Dur bismillah, oluyordu bir şeyler de neydi... Oldu bitti, ben yaptım olduculuk ve sonrası... Geçenlerde Başbakan Erdoğan, İnönü dönemine atıfta bulunurken camileri ahıra çeviren zihniyetten bahsetti. Ahırlaştırılan camiler, kapılarına kilit vurulan camiler, boş bırakılan camiler... Sonra da... tabii en acısı boş kalan, içleri boşaltılmış camiler... Cami ise cami var ama içi boş bekleyen camiler. Sabah namazı bir ölçüdür, mesela. Sabah namazında boş kalıyorsa cami, cemaat bir iki cılız sırayı aşmıyorsa mesela bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli diye çınlatılan bir coğrafyada, ne söyler size şuracıktaki ümmetin ahvali hakkında?.. Neye, nelere şahiddir ezanlar, minareler, avlular şimdi?.. İnönü döneminin marifetleri bunlarla sınırlı mı kaldı? Toplatılan kitaplar, yasaklanan yayınlar, apar topar karga tulumba götürülen masumlar, sindirilmiş yığınlar... Ortada salınan Tandoğancılar. Kimse Kur’an dilini öğrenmesin diye gösterilen gayretler... Sadece o gün mü?.. Yok hayır, bugün de. Bugün. Şimdi, şu anda. 12 yaş altında Kur’an okuma ve öğrenmenin devletin “insafına” bırakıldığı şu günlerde bile. Soğuk bir 28 Şubat’tan bugüne uzanan yolda.
İnsanlar ne pahasına olursa olsun Kur’an’dan, dilinden, en önemlisi anlattığından uzaklaştırılmak istendi bir zamanlar... Her zamanda. Başarılı olundu mu, o ayrı bir tartışma konusu hiç şüphesiz... CHP zihniyetinin bugüne uzanan yansımaları asıl dikkate alınması gereken bugün. Dinlerinin temelinden yırtılıp sökülen yığınlar. Öyle bir aşk ve şevk ile kolları sıvıyorlar ki hızlarını alamayıp aldıkları boydan gitmenin sonucunda kalakalıveriyorlar: Ölülerimizi usulüne uygun gömecek adam kalmamış, yeller esiyor her birinin yerinde... Öylece çıkıyor Kur’an’lar duvar süsüne. Aman ha inmesin oradan, saymadığımızdan değil, çok saydığımızdandır uzak durmamız’cılar... Sonra Kur’an cüzlere iniyor. Türkçeden telaffuza zorlanan Yasinler, Tebarekeler... Ramazandan Ramazana koltuk altında evden eve taşınan Cüzler. Türkçe harflerin yetemediği, eldeki malzeme ile mahrecinin mümkün olmadığı seslerin oluşturduğu ses silsilesi. Allah kabul etsin, eder de umarım, ama konu o da değil! Konu “yüzünden” Kur’an okuyamaz hale gelmişliğin ta kendisi... Gelmişliğin... getirilmişliğin acısı.
Kültür ve Turizm Bakanımız Ertuğrul Günay gazetecilerin önünde kurum müdürünü haşlamış, basın öyle söylüyor: “Kanuni Sultan Süleyman Türbesinde bulunan mezar taşlarını inceleyen Bakan Günay, bir mezar taşının üzerindeki motiflerden devletin hangi kademesinde olduğunu öğrenmek isteyince, yanında bulunan Yazma Eserler Başkanı Doç. Dr. Muhittin Macit zor anlar yaşadı. Bir süre mezar taşını inceleyen Macit, ‘Şu çiçekli mezarı anlat bana bakiyim’ diyen Bakan Günay’a cevap veremedi. Kısa bir süre mezar taşını inceleyen Macit’in cevap veremediğini gören Bakan Günay ise, ‘Çaktın, sınıfta kaldın. Mahvoldun Hoca’ dedi. Doç. Dr. Macit ise, ‘Yok sayın Bakanım, bu biraz şey yazı’ cevabını verdi. Bakan Günay, cevap veremeyen Doç. Dr. Macit’e ‘Haydaaa’ diyerek tepki gösterdi.” Haydaa ya... Değil mi... Tepki göstermek iyi hoş da... Hele bir de devletlu konumunda olunca. Oysa biraz düşünülse, asıl tepki gösterilmesi gerekenin Sayın bakanın da yıllarca ideolojisini paylaştığı CHP olduğu görülür. Ayıplanması gereken kurum görevlisi midir, bizi geçmişimizden, ibret alamayacak kadar uzak bırakıp koparanlar mı? Yoksa mezarın ne önemi var.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.