Takiyye ve Kitman Yapan İlahiyatçılar
Çok üzücü bir durum var: Bazı ilahiyatçı kardeşlerimiz Ehl-i Sünnet mezhebini terk etmişler, Ehl-i Sünnet dışı bir fırkaya bağlanmışlar... Bu, benim gibi bir Sünnî için üzücü bir durumdur. Lakin işin daha üzücü bir tarafı var, bu kardeşlerimiz mezhep değiştirdiklerini gizliyorlar, takiyye ve kitman yapıyorlar. Müslüman kardeşlerini aldatıyorlar.
Bazı ilahiyatçılar ve onların peşinden gidenler Mutezile mezhebine girmişler. Demek ki, bu mezhebin hak olduğunu, Ehl-i Sünnetin bozuk olduğunu sanıyorlar. Bunu ilan etmeleri gerekmez mi?
Kimisi Fazlurrahman mezhebine girmiş. Kur'andaki, Sünnetteki nice kesin hüküm tarihseldir, bugün geçerli değildir diye inanıyorlar. Bunların da mezheplerindeki değişikliği mertçe ilan etmeleri, açıklamaları gerekir. Hem mezhep değiştiriyor, hem bunu halktan gizliyor. Böyle dürüstlük ve adalet olur mu?..
Halkımızın büyük kısmı dinî konularda iyi yetişmemiş, cahil kalmıştır. Onları aldatmak bilgili bir Müslümana yakışmaz.
Bazı ilahiyatçılar, Feminizm denilen sapık ve bozuk ideolojiyi din gibi benimsemişlerdir. Akıllarınca Feminizmi hak görüyorlar, Kur'andaki, Sünnetteki, Şeriattaki Feminizme uymayan kesin hükümleri bâtıl görüyorlar. Onlar bu inançlarını çok açık, çok seçik, merdâne bir şekilde Müslümanlara bildirmekle yükümlüdür. Aksi halde din kardeşlerini kandırmış olurlar. Peygamberimiz "Bizi kandıran bizden değildir" buyurmuştur.
Böyle ilahiyatçıların foyaları meydana çıkıyor ama 10 sene 20 sene geçtikten sonra... Bu arada büyük bir tahribat oluyor.
İsmini vermeyeceğim bir ilahiyatçı var. Bu zat Ehl-i Sünneti, geleneksel Müslümanlığı (o Ehl-i Sünnet Müslümanlarına ilmihal Müslümanı diyor...) reddediyor, Peygamber bir postacıydı, öldükten sonra işi bitmiştir, ben Kur'an Müslümanlığını çıkarttım, ey ahali beni dinleyin diyor... Bu gibi ilahiyatçılar çok açık, çok seçik, çok mert hareket etmiyorlar, eğrilip bükülüyor, kıvrılıyorlar ve Sünnî halkı şaşırtıyorlar.
Bir de Kemalist ilahiyatçılar var. Aman ne hezeyanlar!.. İslam dini ile Kemalizm ideolojisi uyuşur ve bağdaşır diyorlar. Bundan büyük hezeyan olur mu? Kemalizm, M. Kemal Paşa'nın ölümünden sonra malum ve mahut Selanikî egemen azınlık tarafından çıkartılmış bir ideolojidir. Temel inançları İslam'a, Kur'ana, Sünnete taban tabana zıttır. Aklı başında hiçbir insan hele bilgili ve firasetli bir Müslüman böyle saçma bir uyuşma ve bağdaşma tezini kabul etmez.
İslam'da temel inanç Allah'ın varlığı, birliği, kemal sıfatlarla sıfatlı, noksan sıfatlardan münezzeh oluşudur. Kemalizm de ise Allah'a inanıp inanmamak ihtiyarîdir, seçimliktir. Bir ateist, bir agnostik de Kemalist olabilir.
İslam Kur'anı, Sünneti ve İcma-i Ümmeti kaynak kabul eder. Kemalizm bunları reddeder, akılcılığı kabul eder.
İslam nakli, vahyi esas alır.
İslam bütün insanlığı kucaklar; ırk, renk, dil, etnik kimlik ayrıcalığı yapmaz. Kemalizm ise Moiz Kohen Tekin Alp tarafından çıkartılmış milliyetçiliği benimser.
İslam ile Kemalizmin uyuşup bağdaşacağını iddia etmek için insanın deli olması gerekir.
İlahiyatçılar içinde Ehl-i Sünnet mezhebine bağlı sâlih kimseler yok mudur? Olmaz olur mu? Kendilerine bu sütunlardan selam ve hürmetlerimi arz ediyor ve ellerinden öpüyorum.
Gelelim sadede,
Ey Mutezile mezhebini benimsemiş ilahiyatçılar!
Ey Fazlurrahmanın Tâtîliye ve Tarihsellik mezhebine girmiş ilahiyatçılar!
Ey mezhepsiz ilahiyatçılar!
Ey Telfik-i Mezahip taraftarı ilahiyatçılar!
Ey Vehhabî fırkasını hak yol kabul etmiş ilahiyatçılar!
Ey Kemalist ilahiyatçılar!
Ey Ehl-i Sünnetten çıkıp başka fırkalara girmiş ilahiyatçılar!
Sizlerden rica ediyoruz:
Lütfen, açık ve mert olunuz.
Takiyye ve kitman yapmayınız.
Müslüman kardeşlerinizi aldatmayınız.
Dini kimliğinizi mertçe açıklayınız, ilan ediniz.
Makyevelist ahlâkı bırakınız.
Hem Ehl-i Sünnet görünecek, hem de saman altından Fazlurrahmancılık veya Feminizm yapacak. Böyle bir şey Kur'an ahlâkına, Peygamber ahlâkına, İslam ahlâkına uymaz.
Kimsenin Müslümanları aldatmaya, kandırmaya hakkı yoktur.
Mademki, Mutezile mezhebinin hak olduğuna inandın, açıkça ilan edeceksin.
Mademki, Fazlurrahmanın mezhebini kabul ettin, onu da ilan edeceksin.
Sayın ilahiyatçılar, böyle yapmazsanız "Bizi aldatan bizden değildir" hadisi şerifinin tehdidi altına girersiniz.
Ehl-i Sünnet uleması, fukahası, ilahiyatçıları mezhep değiştiren, bu değişikliği gizleyen din kardeşlerine karşı takiyye ve kitman yapan ilahiyatçıları ifşa etmelidir, deşifre etmelidir, onların yanıldıkları tarafları halka ve gençliğe beyan etmelidir.
İranlı bir sosyolog "Allah gerçek bir Janus'tur" diyerek Cenab-ı Hakkı ikiyüzlü bir Roma putuna benzetiyor. İslam'da Allah'ı bir şeye benzetmek küfürdür. Hele bir Roma putuna!..
İşin en korkunç ve acıklı tarafı Diyanet Vakfı Kitabevlerinde bu İranlı sosyologun kitapları satılıyor.
Ulema, fukaha ve Sünnî ilahiyatçılar bu konuda ses çıkartmıyor.
Ne kadar üzücü, kahredici bir gaflet...
Ne günlere kaldık ey Gazi Hünkâr!..
* (İkinci yazı)
Resmî İdeoloji Özelleştirilmelidir
Mustafa Kemal Paşa'nın sağlığında resmî ideolojiye ihtiyaç yoktu. Paşa veya çevresi ülkeyi bildikleri gibi idare ediyorlardı. Gerçi Kemalizm (bazıları Kamalizm diyordu) lafı çıkartılmıştı ama ortada derli toplu bir ideoloji yoktu. Vecizeler... Ziya Gökalp'in ve Moiz Kohen Tekin Alp'in doktrinleri... "Vatandaş durmayalım düşeriz... Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için... On yılda çok şeyler yaptık... Yurdu bir baştan öbür başa demirağlarla ördük... Karanlıklardan aydınlığa çıktık..." gibi sloganlar... Bunlara ideoloji denilebilir mi?
M. Kemal Paşa'nın ölümünden sonra tek parti oligarşisini ve Selanikî vesayet sistemini ayakta tutmak için bir resmî ideolojiye ihtiyaç duyuldu. Sovyetler Birliği'nde Marksizm-Leninizm, Almanya'da Nazizm, İtalya'da Faşizm, İspanya'da Frankizm, Portekiz'de Salazarizm vardı. Bizim Selanikliler de Kemalizm'i icat ettiler. Onu bir tür din haline getirdiler. İkinci cumhurbaşkanı Millî Şef İsmet Paşa Atatürk'ü sevmezdi ama zahirde Atatürkçü görünmek zorunda kalmıştı.
14 Mayıs 1950 seçimlerinde CHP yıkıldı, yerine Demokrat Parti geçti ama Kemalizm yerinde kaldı. Üçüncü cumhurbaşkanı Celal Bayar, Çankaya'daki heykelin kaidesine "Atatürk seni sevmek bir ibadettir" cümlesini yazdırtmıştı.
Kemalizm ideolojisi, Selânikî vesayet rejimi tarafından yarı resmî bir din haline getirilmiştir, Anıtkabir de bir tür Kâbe...
Bugün dünyanın hiçbir gerçek demokrat, hukukun üstünlüğü ilkesini kabul etmiş, temel insan haklarına saygılı ve bağlı ülkesinde resmî ideoloji diye bir heyûla yoktur. Nazizm, Faşizm, Frankizm... hepsi tarihe karıştılar.
Sovyet Birliği bile dağıldı, Marksist ideoloji terk edildi.
Kuzey Kore, Cuba, Çin, birkaç Afrika ülkesinde Marksizm hâlâ resmî ideoloji.
Türkiye'nin Kemalizm resmî ideolojisini terk etmesinin zamanı çoktan geldi ve geçti ama bu konuda kimse cesaret edip de çok açık konuşmak istemiyor.
Atatürk'ü Koruma Kanunu hâlâ yürürlükte...
M. Kemal Paşa'nın ölümünden sonra çıkartılmış resmî ideoloji ile bugünkü vahim kültür, kimlik, terör, Kürtçülük, dağılma, çözülme, kokuşma krizleri arasında doğrudan doğruya bir bağ var mıdır?
Ülkeyi parçalama istidadını gösteren Kürtçülük hareketi, Kemalistlerin benimsemiş oldukları Moiz Kohen Tekin Alp dinsiz milliyetçiliğine bir reaksiyon mudur?
Kemalistler ülkeyi çok kalkındırdıklarını, çağdaş uygarlık düzeyine füze gibi fırlattıklarını iddia ediyor.
Onlar ülkemizi kültürde, ilimde, fende, sanayide, eğitim ve üniversitelerde, üretimde bir Japonya seviyesine getirebilmişler midir, bir Güney Kore, bir Tayvan, bir Singapur yapabilmişler midir?
Kemalistlerin 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 ve 28 Şubat darbelerinde yaptıklarını gördük.
Türkiye kurtulmak istiyorsa, M. Kemal Paşa'nın ölümünden sonra Selanikîler tarafından çıkartılmış Kemalizm resmî ideolojini özelleştirmelidir.
Kemalistler ülkeyi eskisi gibi idare etmek istiyorlarsa siyasî bir parti kursunlar, seçimlere girsinler, kazanırlarsa iktidar olsunlar.
Bugünkü iktidarın ilk yapacağı iş, hazırlanacak yeni anayasaya Kemalizm ideolojisini bulaştırmamaktır.
Vaziyeti idare edelim, ne şiş yansın ne kebap, karma bir anayasa yapalım, biraz millî kimlik ve kültür, biraz Kemalizm, biraz Mehmet Âkif, biraz Nâzım Hikmet, biraz din hürriyeti, biraz laiklik zihniyetiyle Türkiye'nin krizleri önlenemez.