M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Anadolu’da 500 Bin Ermeni Varmış!..

Anadolu’da 500 Bin Ermeni Varmış!..

BAŞARILI gazeteci Sefa Kaplan Hürriyet’in 20 Mayıs 2008 tarihli nüshasındaki “Parasını Verelim Açın” başlıklı haberinde çok önemli bir konuyu dile getirdi. Haberden şu satırları dikkatinize sunuyorum:

“(Tarih Kurumu Başkanı) Yusuf Halaçoğlu, Anadolu’da yaşayan Ermenilerin sayısı konusunda da ilginç şeyler söyledi. Lozan anlaşmasına göre, azınlık statüsüne sahip 60 bin Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı Ermeni’nin yanı sıra, Anadolu’da 500 bine yakın Ermeni’nin yaşadığını iddia eden Prof. Halaçoğlu şunları söyledi: Arşiv kayıtlarına göre, 1915’teki tehcir sırasında 90-95 bin civarında Ermeni çocuk ve kadını, Müslüman aileler tarafından korunuyor ve zamanla Müslümanlaşıyor... Bir de, tehcirden ve tehcir sırasındaki saldırı ve katliamdan kurtulmak için kendilerini bölge halkından göstererek yerlerinde kalanlar var. Bunlar İsimlerini değiştiriyor ve varlıklarını öyle sürdürüyorlar. Hrant Dink ve ailesi bu gruba dahildir. Bunlar 70’lerin ortalarında isimlerini değiştirip yeniden Ermenice isimler almaya başladılar. Anadolu’da kimin Ermeni olduğunu herkes bilir. Hrant bunların sayısının 500 bin civarında olduğunu söylüyordu. Amerikan arşivlerine filan bakınca bunu apaçık görüyorsunuz zaten.”

Bu konuya, Kumkapı’daki Ermeni Patriği 2’nci Mesrob da, bundan birkaç yıl önce Paris’te yayınlanan LA CROIX gazetesine verdiği beyanlarda temas etmiştir. Ona göre 1915-18 arasında 200 bin Ermeni kızı ve kadını Müslüman yapılmıştır ve bunların şu anda yaşayan torunlarının sayısı bir buçuk milyondur.

Bu konular son derece sancılıdır. Dikkatli yazmak ve konuşmak gerekir.

öncelikle, ülkemizdeki Ermeni azınlığını tenzih ediyorum. Onlar, devletimizin himayesinde yaşayan vatandaşlarımızdır. Kendilerine bir şey dediğimiz yoktur.

Sayılarının 500 bin veya bir buçuk milyon olduğu iddia edilen Kripto Ermenilerin büyük çoğunluğunu da suçlamak doğru değildir. Onların çoğu, benim zannımca gerçekten Müslüman olmuşlardır.

Ancak bu Kripto Ermenilerin içinde Türkiye’ye zarar verenler olduğu da bir vakıadır. 27 Mayıs 1960 darbesinde onların büyük rolü olmuştur,

PKK hareketi aslında bir Kürt hareketi değil, bir Ermeni hareketidir.

Son 60 yıl içindeki bütün terör, ihtilal, iğtişaş, kargaşa, şiddet hareketleri içinde Kripto Ermeniler bulunmuştur.

Yine Ermeni azınlığa mensup vatandaşlarımı tenzih ederek söylüyorum: Bugün İslâm’a, Müslümanlara, Kur’an’a, mukaddesata en azgınca saldıranlar dıştan Türk ve Müslüman görünen Kriptolardır.

ülkemizde bir buçuk milyon Kripto Yahudi yaşadığını da bilenler iyi bilmektedir.

Bütün bu gerçekleri halkımızın çok iyi bilmesi gerekir. Lakin söylesen bir türlü, söylemesen bir türlü... Türkiye’nin işi çok zor...

Sonradan Görmeler

GERçEKTEN kibar, görgülü, medenî insanlar gittikleri lüks lokantaları, yedikleri pahalı yemekleri başkalarına anlatmazlar. Yemenin içmenin de bir mahremiyeti vardır. Bu kuralın istisnası şudur: Kırk yılın birinde enteresan bir yer keşf edersiniz, bilinmeyen bir yemek yersiniz, onu yakın dostlarınıza (çevrenize değil) anlatabilirsiniz. Devamlı olarak, yemek yediği lüks lokantalardan, tıkındığı nefis yemeklerden bahs eden kişiler türemelerdir.

Gerçekten kibar ve görgülü insanlar, pahalı ve lüks kravatlarının rüzgarla ters dönmesinden hoşlanmazlar. Ceketlerini çıkartıp bir yere koyacaklarsa, markaları görünmeyecek şekilde koyarlar. Aksini yapanlar görgüsüzdür.

Medenî insanlar mütemadiyen (hiç durmadan, devamlı olarak) siyasetten veya spordan bahs etmezler. Onların sohbetlerinde edebiyat, fikir, sanat, mimarlık, şehircilik, kaliteli müzik, sosyal ve kültürel gelişmeler, tarih, tasavvuf gibi yüksek konular ele alınır.

Kibar, kültürlü, hanedan bir aileye mensup bir zengin, asla aşırılığa kaçmaz. Orta halli, mütevazı, ölçülü bir hayat sürer.

Zengin bir kadının ne tür zengin olduğu, ne mal olduğu mücevherlerinden belli olur. Sade, zarif, sanatlı mücevherler vardır; ne oldum delisinin mücevherleri vardır.

Para bazı ayıpları örtebilir ama cahillik, görgüsüzlük, türedilik, sonradan görmelik ayıplarını asla örtemez.

Fakir bir eşek, zenginleşince zengin bir eşek olur.

Cahil bir karı, zenginleşince hanımefendi olmaz, yine karı kalır.

“Bed-asla necâbet mi verir hiç üniforma,

Zerduz palan ursan eşek yine eşektir.”

(Osmanlı devrinde sivil bürokratlar da bir tür üniforma giyerlerdi.)

Fakirken en ucuz şarabı içen kişi, zenginleşince Daradora Kulübünde viski değil, “fiski” içer.

Bu öldürücü Keneler Nereden çıktı?

EVVEL bu kadar yoğ idi bu kene işi nereden ve nasıl çıktı?.. Bendeniz çocukluğumda kırsal kesimde yaşadım keneler, pireler, tahtakuruları, bitler vardı... Keneler öldürmüyordu... Evet, nereden çıktı bu korkunç öldürücü keneler?

Acaba bu keneler Türkiye’ye karşı bir biyolojik savaşın silahları mıdır?

Komşu ülkelerde bizdeki gibi öldürücü keneler var mı?

Piknik yerlerini nasıl istila etmiştir keneler?

Bu soruları sormak paranoyaklık mı olur?

Konya civarında yayılan bağırsak hastalığı da mı durup dururken çıktı?

Sakın birileri Türkiye’ye karşı biyolojik ve mikrobik savaş başlatmış olmasın?

Kimyasal savaşın çoktan başlatılmış olduğunu biliyoruz. Halkımıza yüzlerce çeşit kimyevî madde yediriliyor. Kimyasız hemen hemen hiçbir yiyecek ve içecek yok.

İstanbul’daki şehir suyu buram buram klor kokuyor...

Sebzeler meyveler hormonlu.

İstanbul halkına sığır eti kadar domuz, eşek, at, yaban domuzu eti yediriliyor.

Toprak zehir, gök zehir, su zehir.

Geçen Pazar günü pikniğe giden 500 vatandaş kenelenmiş, hastanelere hücum etmiş.

Birileri Türkiye’de gizli ve sinsi bir nüfus planlaması mı yapıyor?

Paranoyaklığı bırak!.. Tamam bırakayım da sen önce bu kenelerin nereden geldiklerini, bu kene bolluğunun sebebini bana bir anlatır mısın?


Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi