Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Aslında ben şu bölümü okuyacaktım ama...

Aslında ben şu bölümü okuyacaktım ama...

Sayısal bir fakülteyi bitirir bitirmez, eline kalemi alan bir genç kızın isyankar satırlarıdır bunlar...

Evet, isyankar. Çünkü; isteği dışında bir bölümü okurken yaşadığı pişmanlık ve bölümü bitirmeye çalışmanın telaşını yaşadı yüreğinde. Ve istemediği bölümü okudu ama bunun yanında gerçekleşmesini istediği rüyasından da vazgeçmedi. Yıllar sonra aldı eline kalemi ve duygularını kağıda aktardı. Kalemi tek silahıydı çünkü. Büyük tepkilerini, o küçücük kalemiyle vermeye niyet etmişti. Ve kalem küçüktü ama bir o kadar da güçlüydü. Bütün duygularını bir bir aktardı.

Tepkilerinin büyük bir kısmı eğitim sistemineydi. Lise dönemlerinde ders notları iyi, "sayısal zekası iyidir" kanısına varan hocalarınaydı. Sayısal bölümün havası vardı lisede ne de olsa. Aileler benim çocuğum sayısalda diye övüneceklerdi. Eşit ağırlık ya da sözel bölüm olan akraba çocuklarını bu şekilde küçük göreceklerdi. Her misafirlik zehir olacaktı kuzenlere. Bilirsiniz misafirliğe giden anneler çocuklar üzerinden hava atarlar birbirlerine... Velhasıl toplumun geleneksel kanısı odaklı bir hayat yaşamak zorundaydı gençler. Vay biz gençlerin haline ...

Üniversite tercihleri de keza öyle. 24 tane tercihi yaparken koca bir sülalenin isteği olur da, gencin okuyacağı bölümle ilgili söz söyleme hakkı olmaz mı? Olmadı işte. Ve ailenin isteğini dikkate alarak bir bölüme yerleşmek kısmet oldu. Güzeldir aslında üniversiteli olmak. Otokontrolü himayene almak. Fakat bir sorun vardır, bir eksiklik, bir noksanlık. Çünkü istediğin bölümü değil ailenin istediği bölümü seçmişsindir ve mutsuzsundur.

Okuduğunuz bölümde zorla geçtiğiniz derslerin verdiği bir hazımsızlıktır bu... Ne yazık ki son sınıfa doğru fark edersiniz ilgi alanlarınızı. Bir iki, bir şey yapar belki cedelleşirsiniz ve ilgi duyduğunuz alanla ilgili bir açlık çekersiniz.

Ve... hatıralarınızda medcezirlerle geçmiş bir okul dönemi vardı. Ama hayatta ne olursa olsun, kişi hangi olaylara maruz kalırsa kalsın, eğer yaşam varsa, yaşanılacak çok şey de vardır. Yaşanılacak çok şey... Bu kalemi elime almam bunun en büyük kanıtıdır...

İdeallerini gerçekleştiremeyen anne babalar

İnsan sevdiği bir işte daha başarılı olur. Bu nedenle anne babalar meslek seçiminde kendi isteklerini değil, çocuklarının isteklerini ve ilgi alanlarını dikkate almalıdırlar. Bu konuda eğitimciler de aileyi bilgilendirmeli ve küçük yaştan itibaren çocuk istediği bir alana yönlendirilmelidir.

Mektubunun, çocuklarını gerçekleştiremedikleri ideallerine kurban eden ailelere örnek olmasını diliyorum. Zor da olsa, bu süreci tamamlamış ve okulu bitirmişsin. Bundan sonra, mesleğinin sosyal taraflarına yoğunlaşarak işine adapte olabilirsin. Hayatta her işin insanla ilgili bir tarafı vardır. Bu alanla ilgili çalışmalar yapabilirsin diye düşünüyorum. Yaşın daha çok genç, açıköğretim fakültesinde ikinci bir üniversite de okuyabilir ve istediğin bölüme yakın bir alanda kendini geliştirebilirsiniz.

Birkaç tavsiye

Yaşam kaynağın kul olmak ise, yalnız kaldığında da Rabbini yanında hisseder ve umutsuzluğa kapılmazsın.

Karşı taraftan neler bekliyorsak aynı şeyleri kendimiz de yapmamız gerekir.

Biriktiriyorsan, sürekli bu şekilde kalamazsın günün birinde patlamaya mahkum olursun.

Çocuklar duygularını içlerinden geldiği gibi söylerler, büyüme sürecinde bu yaşanır. Annenin çocuğa duygularını kabul edilebilir şekilde ifade etmeyi öğretmesi beklenir.

Koşullu sevgi verildiğinde çocuk bu sevgiyi kaybetmemek için, kendi gerçek duygularını bastırır ve anne babanın uygun gördüğü şekilde düşünmeye başlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi