M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Müstehcen Seks ve Şehvet Azgınlıkları

Müstehcen Seks ve Şehvet Azgınlıkları

1970'Li yıllarda medyada bu kadar müstehcen yayın, seks ve şehvet yoktu ama o günlerde Müslümanlar o müstehcen yayınları protesto ediyorlardı. Hattâ bu konuda ağır kitaplar yazılıyor, iktidara telgraflar çekiliyor, dilekçeler veriliyordu. Müslümanların gündeminde bu konu vardı.

Bugün 70'li yıllara göre korkunç, iğrenç, rezil bir seks, şehvet, müstehcenlik patlaması var ama çoğunluktaki Müslüman kesim bu konuda bir reaksiyon göstermiyor.

Yine 70'li yıllarda Müslümanların bir Ayasofya hassasiyeti (duyarlılığı) vardı. Şimdi o da yok.

Müslümanlar hassasiyetlerini niçin yitirdiler, niçin kötülüklere ve münkerlere gereği gibi tepki göstermiyorlar?

İslam dininin temel kurallarından biri de iyiliği desteklemek, emr etmek, kötülüğü kösteklemek, yasaklamaktır.

Müslümanlar bu işi üç şekilde yapar:

(1) Emir sahipleri fiilen, (2) Ulema, fukaha, ziyalı Müslümanlar lisan ve kalem ile, (3) Halk tabakası kalben.

Seks ve şehvet azgınlıklarını kışkırtan, toplumun ahlakını bozan, bilhassa gençleri dejenere eden müstehcen yayınlar Kur'ana, Sünnete, Şeriata, hikmete, ahlaka aykırıdır. Tarihte nice toplumlar, kavimler, şehirler seks ve şehvet azgınlıkları yüzünden batmışlar, batırılmışlardır. Müslüman halkın bu kötülükle elinden geldiği kadar mücadele etmesi gerekir.

Dinî cemaatler, tarikatlar, vakıflar, dernekler, grup ve topluluklar; İslamî dergiler ve gazeteler; İslamî baskı ve güç grupları yasal sınırlar içinde müstehcen yayınlarla savaşmazlarsa toplumun bozulması kaçınılmaz olur.

Ülkemizde müstehcen yayınlardan bin kere daha korkunç ve yıkıcı bir kötülük vardır. O da genel, yoğun, yaygın kokuşmadır. Futbol şikeleri bunun en son örneğidir.

Müslümanların kokuşma konusunda da çok duyarlı olmaları ve bu kötülüğü protesto etmeleri gerekir.

Sevgili Peygamberimiz haber vermiş, uyarmıştır: Bir Müslüman toplum emr-i mâruf ve nehy-i münker yapmazsa, yani iyiliği emredip kötülüğü yasaklamak için çalışmazsa onun üzerine azab iner.

Müslümanları bu konuda haddim olmayarak uyarıyorum.

(Müstehcen kelimesi: Cinsel bakımından açık saçıklık, edebe ve ahlaka aykırılık; insanların şehvetlerini gayr-i meşru şekilde tahrik eden, bireylerin ve toplumun azmasına sebep olan, bir yığın sosyal kötülüğe ve ahlaksızlığa yol açan resimlerin ve yazıların yayınlanmasıdır. İslam medeniyetinin temellerinden biri iffettir. Bu kavram ve değer Avrupa medeniyetinde çok zayıflamış, hattâ kalmamıştır. İslam'da zina ağır bir günah ve suç iken Avrupa Birliği'nde değildir. Bugün ülkemizde homojen bir halk yaşamamakta, halklar yaşamaktadır. Bunların hepsi müstehcen yayınlar konusunda aynı çizgide değildir.)

*(İkinci yazı)

Gözünü Nalbanta Tedavi Ettiren Kör Olur

SİZE bir sağlık raporu lazım. Nereden, kimden alacaksınız? Tabiî ki, yetkili bir hastahaneden ve ruhsatlı bir doktordan.

Gözünüzle ilgili bir rahatsızlığınız var. Raporu kimden alacaksınız? Göz doktorundan.

Babanız, oğlunuz ve arkadaşınız doktor olmadığı halde size rapor verse geçerli olur mu? Olmaz. Gülünç olur.

Din konusundaki fetvalar da böyledir.

Bir sorunuz, müşkülünüz, probleminiz mi var, yetkili, ehliyetli, icazetli din, alimlerine, fakihlere, müftülere soracaksınız.

Zamanımızda yeterli ilmi, ehliyeti, liyakati olmayan herkes din konusunda asıp kesiyor.

Bırakın fetvayı, ictihadın bini bir paraya.

Yıllardan beri bazı aykırı ilahiyatçılar İslam dininde teravih namazı yoktur diyor.

Ne gülünç!.. Bugüne kadar milyonlarca gerçek din alimi, gerçek fakih, gerçek müctehid, mürşid-i kâmil var demiş ve Müslümanlar kılmış, şimdi yok olmuş!

Bu gibi iddiaları kimler ortaya atıyor?

Bunların içinde bir tek Ehl-i Sünnet ve Cemaat din alimi ve gerçek müftü yoktur.

Bunlar sahte müftüler, naylon müctehidler, aykırı ilahiyatçılardır.

Az da olsa sağlam din ve ilmihal bilgisine sahip hiçbir Müslüman uyduruk fetvalara, saçma sapan ictihadlara kanmaz, aldanmaz.

Oruç farzdır, teravih sünnettir.

Oruç tutmamak için Şer'î özürler vardır.

Bir de şeytanî özürler.

Şeytanî özürler geçerli değildir.

Bunlar gerçek din alimlerinden, gerçek fakihlerden, gerçek müftülerden öğrenilir.

Bugün öyle sahte müctehidler vardır ki, beş vakit namaz bile kılmıyorlar. Bunlara dinî sorular yöneltmek cinnet olur.

Her Müslümanın başucunda, şayet Hanefî fıkhını hayata uyguluyorsa, (Mesela) Ömer Nasuhi Bilmen'in "Büyük İslam İlmihali"; şayet Şâfiî fıkhını hayata uyguluyorsa o ayarda bir Şâfiî ilmihali bulunmalıdır.

Teravih namazını mı merak ediyor? İlmihalin o bölümünü açacak, okuyacak, öğrenecek, bilgilenecek, aydınlanacaktır.

Bazı Selanikli gazeteler ve tv'ler şu mübarek Ramazan'da Müslümanlarla alay edercesine dini konuları mıncıklıyor ve mıncıklatıyor.

Derin devlet, AB, BOP, Siyonizm, Haçlı emperyalizmi, sömürgeciler ülkemizde yeni bir İslam türetmek istiyor. Bir İslam Protestanlığı.

İrili ufakla yüzlerce kilise... Alabildiğine kopukluk... Alabildiğine tartışma ve çekişme... Alabildiğine fitne ve fesat... Alabildiğine sahte ictihad...

Aman Müslümanlar birlik olmasın.

Hiçbir akıllı, samimî, firasetli Müslüman bu oyunlara gelmemelidir.

Diyanet sadece Hanefî ve Şafiî fıkhına göre fetva vermelidir.

Müslümanlar icazetli ulema ve fukaha tarafından yazılmış muteber, güvenilir, sahih ilmihal ve fıkıh kitaplarına baş vurmalıdır.

Ehl-i Sünnet Müslümanları, Ehl-i Sünnetten çıkmış ve bazısı azılı Ehl-i Sünnet düşmanı olmuş aykırı kişilerin fikir, görüş, fetva ve naylon ictihadlarına kesinlikle yüz vermemelidir.

Din işleri oyuncak değildir.

Yarım doktor candan, yarım alim dinden imandan eder.

Gözü ağrıyan kişi göz doktoru yerine nalbanta giderse kör olur.

Bütün bozuk fetvalar, bütün saçma sapan şeytanî ictihadlar, bütün Selanikî görüşler, bütün ılımlı İslam hezeyanları, bütün üç ibrahimî din safsataları çöpe atılmalıdır.

*(Üçüncü yazı)

Kadınlar Caminin İçine Erkekler Avlusuna

DİYANET'in emriyle Hacıbayram camiinin içi yatsı ve teravih namazlarında erkeklere kapatılmış, yasaklanmış; Ankara'nın bu tarihî mâbedi (Ramazan'da yatsı vakti) kadınlara tahsis edilmiş.

Yeterli kadın cemaat olmadığı için dışarıdan otobüslerle, minibüslerle kadın cemaat getirilmiş.

Doğrusu çok garip bir durum.

1400 yıllık İslam tarihinde böyle aykırı bir vak'a görülmemiştir.

Ortada çok vahim bir ayırımcılık vardır.

Kadınları erkeklerden üstün görme...

Feminizm...

Böyle bir şey dinimizin ruhuna aykırıdır.

İleride bu konuda uzun bir yazı kaleme almayı düşünüyorum. Bugün, haberi olmayan Müslümanların dikkatlerini çekmek maksadıyla şu birkaç satırı karaladım.

Bendeniz Ankara'da yaşasam ve yatsı/teravih namazı için Hacıbayram camiine gitsem, cami içine sokulmasam, protesto eder ve yakındaki başka bir camiye giderek namaz kılarım.

Eğer kadın cemaat çoksa ki (değildir, dışarıdan taşınmıştır) caminin yarısında erkekler, yarısında kadınlar namaz kılar.

Camiye erkekleri sokmamak çok ama çok garip ve acayip bir iştir.

Neler oluyor?

Bu işlerin sonu nereye varacaktır?

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi