Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

“Arap Baharı”ndan sonra “Avrupa Baharı” mı?

“Arap Baharı”ndan sonra “Avrupa Baharı” mı?

Zaman zaman “siyasetçi” gibi konuşan ama asıl uzmanlık alanı “ekonomi” olan bir “profesör”, geçtiğimiz günlerde “Suriye olayları”nı değerlendirirken; duyunca, şaşkınlıktan kafamı tavana vurduğum bir “teşhis” yaptı.
Dedi ki;
“Suriye’deki, daha önce de Libya ve Mısır’daki direnişler, birer halk devrimi değil, Iphone devrimidir!”
Nasıl yani?..
Efendim, meğer, bu gösterilerin ardında “Iphone” adlı telefon şirketinin, “bu pazarlara girebilmesi” için; “halkın, yönetimleri devirmeleri” gerekiyormuş!..
Bunu da, şöyle açıyor:
“Mısır’da 80 milyon insan yaşıyor... Bunların 40 milyonu, günde 1 doların altında bir gelire sahip!.. Günde 1 doların altında gelire sahip bir insan, elbette Iphone telefon alamaz!.. Ama, Iphone’nun da bu pazara girmesi gerek!.. Ne olmalı?.. Halk, mevcut yönetime direnmeli, onu alaşağı etmeli ki, geliri yükselsin ve Iphone alabilsin!”
“Yuh” dedim... Bu kadarına da yuh!..
Şu hâle bakın;
Adam, resmen ve alenen, “zulme direnen” halka “hakaret” ediyor... Suriye, Mısır, Libya ve Tunus halkı “despot”lara, “firavun”lara ve “otoriter rejim”lere; meğer bir “Iphone” alabilmek için direniyormuş!.. Yani; aslında “baskı” ve “zulüm”lere değil de, “telefon alamadığına” isyan ediyormuş!..
Gelin de, “oha” demeyin!..
Bu, resmen ve alenen “halk iradesi” ile dalga geçmektir, “isyan ateşi”nin kaynağını görememektir!..
Yani, halk; “kendi iradesi” ile değil de, “telefon” satmak isteyen “Iphone’nun yönlendirmesi” ile direniş başlatıyor, öyle mi?..
Kusura bakmayın ama;
Böyle bir “yumurtlama”ya, kargalar bile münasip yerleriyle gülerler!..
SOMALİ HALKI NİYE AÇ?
O an, şunu düşündüm:
Bu Iphone denilen şirket, “telefon pazarını genişletmek” için madem “direniş” örgütlüyor, o halde Somali’de, Kenya’da ve Etiyopya’da niye “direniş” örgütlemiyor da, “insanların açlıktan ölmesi”ne göz yumuyor?..
Öyle ya;
Somali, Kenya ve Etiyopya’da toplam “12 milyon” insan, şu an “açlığın pençesinde” kıvranıyor ve her gün yüzlerce insan ölüyor!..
Bu insanlar, niye “yöneticileri”ne isyan edip onları düşürmüyor da, yüzlerce kilometre yol yürüyüp, bir lokma ekmek için “mülteci kampları”na sığınıyorlar?..
“Bir deri, bir kemik” kalmış ve “bir tas çorba”ya muhtaç bu insanlar acaba “telefon pazarı olamayacakları” için mi ölüme terk ediliyorlar?..
Öyle ya; onların, “günlük 1 dolar” kazançları da yok!..
Etiyopya’yı gayet iyi bilirim.
Bu ülkede, “yıllık millî gelir, 337 dolar”dır!..
Yani, “1 doların da altında!”
İyi de; yüzde 55’i Müslüman, yüzde 45’i Hıristiyan olan Etiyopya halkı, niye isyan etmiyor?.. Yoksa, “Iphone” denilen bir aletin varlığından bile haberdar olmadıkları için mi?..
O Etiyopya ki;
Nil Nehri’nin doğduğu ve yüzde 80’inin topraklarından aktığı bir ülkedir!.. Ama, “susuz”dur Etiyopya halkı, “aç”tır ve başkentte yaşayanların çoğu “5 metrekarelik teneke evler”de yaşarlar!..
EN BÜYÜK SUÇLU BM’DİR!
Peki, onları bu hâle kim veya kimler getirdi?..
Açık ve net söyleyelim;
Mısır’ı da, Sudan, Somali ve Etiyopya’yı da bu hâle getiren Amerika’dır, Avrupa’dır!..
Hani, “bir deri, bir kemik” kalmış birine, “obez” görünümlü biri şöyle demiş ya; “Seni gören de, dünyanın açlıktan kırıldığını zanneder!”
O da cevap vermiş ya; “Seni gören de, bu açlığın sebebini anlar!”
Dünyadaki manzara budur!..
Bir tarafta “sömüren” ve sömürdükçe “semiren” bir Amerika ve Avrupa, bir yanda da açlıktan kırılan Somali, Sudan ve Etiyopya!..
“ABD, Avrupa ve İsrail’in arka bahçesi” olmaktan ve “onların güdümünde” hareket etmekten bir türlü kurtulamayan Bir-leş-miş Milletler, eğer “Filistin, Lübnan, Keşmir, Çeçenistan, Bosna, Irak ve Afganistan” gibi “İslâm ülkeleri”nin “Batılı” ve “Siyonist” güçlerce “işgal” edilmesine göz yummasaydı, o ülkeler “kendi gelecekleri”ne kendileri yön verirdi!..
Ama, “müdahale” edilmese, “birbirlerini kırarlar”mış!.. Doğru; belki birbirlerini kırarlardı!.. Siz, onların birbirini kırmasını engellediniz!.. Onlar, artık birbirlerini kıramıyorlar, çünkü onları, siz kırıyorsunuz!..
Kimini “bomba”larla, kimini “füze”lerle, kimini “kimyasal zehir”lerle kırdınız!.. Ayakta kalabilenleri de, işte “açlık”la kırıyorsunuz!..
Oysa, “silahlanma”ya harcadığınız “trilyonlarca dolar”ın çok az kısmını bu ülkeler için harcasaydınız ne “açlık” olurdu, ne “kıtlık!”
Siz var ya siz;
Öyle bir “sömürü düzeni” kurdunuz ki, sizin düzeninizde “insanı yaşatmak” değil, “öldürmek” var!..
Öyle olmasa;
“Trilyonlarca dolar”ı; “bomba”lara, “füze”lere, “mermi”lere ve “ölüm makinesi silahlar”a değil, “üretim”e harcardınız!..
Ama siz; “işgal” ettiğiniz topraklarda, ilk önce “tarım alanları”nı yok ettiniz!.. İnsanların ellerine, “çapa” veya “kazma” değil, “silâh” verdiniz!..
Evet, “tarım”ı yok ettiniz!..
Ve işte sonuç:
“Açlık, sefalet ve ölüm!”
Bu, “sizin eseriniz”dir!..
Eserinizle övünebilirsiniz!..
ERDOĞAN’A KULAK VERİLSEYDİ!
Haa, sanmayın ki;
Bu “isyan” ve “açlık ateşi” sadece Ortadoğu ve Afrika’yı yakacak!.. Hiç şüpheniz olmasın ki; bu “isyan” ateşi; 2005’te Fransa’yı, bugün İngiltere’yi yaktığı gibi, yarın da Roma, Madrid ve Berlin’i yakacaktır!..
Başbakan Tayyip Erdoğan; birçok konuşmasında sık sık şu “uyarı”yı yapar ya;
“Kudüs yanarsa, Ortadoğu yanar!.. Kudüs yanarsa, dünya yanar!.. Kudüs ağlarsa İstanbul ağlar!.. Gazze üzülürse İstanbul üzülür... Kudüs’teki yangın söndürülmeden; ne Ortadoğu’ya barış ve huzur gelir, ne dünyaya!.. Yangın dünyaya sıçramadan, Kudüs’teki yangın söndürülmelidir.”
Kudüs, elbette “sembol” bir şehir... Orası, “Müslümanların ilk kıblesi”ne ve Mescid-i Aksa’ya ev sahipliği yapıyor!..
Demek istiyor ki Erdoğan:
Bir “İslâm şehri”ni, bir “İslâm ülkesi”ni yakarsanız, sizin “şehir”leriniz, sizin “ülke”leriniz de yanar!..
O halde; “işgal”lere, “zulüm”lere, “cinayet”lere ve “tecavüz”lere son verin!..
Aksi halde;
“Yakan da yanar!”
Öyle olmadı mı?..
Bu “uyarı”lara kulak tıkayan Fransa; 27 Ekim 2005 akşamı başlayan “isyan ateşi”nin dalga dalga yayılmasıyla, 11 gün içinde 8 bin 700 aracın ateşe verilmesiyle sarsılmadı mı?.. 300’e yakın kamu binası cayır cayır yakılmadı mı?..
Bugün, aynı olaylar İngiltere’nin başkenti Londra’da cereyan etmiyor mu?.. “Kara öfke”nin esiri olan İngilizler, “yağma”lara karşı kepenk açmaktan bile korkmuyor mu?..
Peki, bu “isyan ateşi”ni körükleyenler “Iphone”cular mı, yoksa, “adaletsizlik” ve “ayrımcılık” mı?..
BU ATEŞ, ONLARI DA YAKACAK!
Hiç şüpheniz olmasın ki;
Bugün adına “Arap Baharı” denilen ve bütün Ortadoğu’yu saran “kitlesel öfke”, sadece bu bölge ile sınırlı kalmayacaktır!..
2005’te Fransa’yı, bugün İngiltere’yi yakan bu isyan ateşi, bir gün gelecek Roma’yı da yakacaktır, Berlin ve Madrid’i de!..
Haa, “gerekçe”leri farklı olabilir!..
İnsanlar, bazı ülkelerde “adaletsizlik” ve “baskıcı rejim”lere, bazı ülkelerde ise “ekonomik kriz”lere ve “refah seviyesinin düşmesi”ne isyan edecektir!..
Başbakan Erdoğan’ın; “Kudüs yanarsa Ortadoğu, Ortadoğu yanarsa dünya yanar” uyarısında olduğu gibi, bu isyan ateşi; bugün Avrupa’yı, yarın da Amerika’yı pençesine alacaktır!.. Bir süre sonra; “Roma’yı da yakarlar” ise, hiç şaşırmayın!..
Bir gün gelir de;
“Dev” Amerika’nın “cüce”leştiğini, “Birleşik Avrupa” peşinde koşanların “hasta adamlar” hâline geldiğini görürseniz, şöyle diyebilirsiniz: “Ektiklerini biçtiler!”
Öyle ya;
“On kula bir pul, bir kula on pul” düzeninin varacağı son nokta, orasıdır!..
Uzun lâfın kısası;
Ortadoğu’daki “halk isyanları”nı alkışlayıp “Arap Baharı” diyenler, bir gün “Avrupa Baharı” veya “Amerika Baharı”nın da başladığını görürlerse, hiç şaşırmasınlar!..
Bu “sömürü düzeni” devam ettiği sürece, bu “adaletsizlik, baskı ve zulüm” çarkı döndüğü sürece, hiçbir ülke “yarın”larından emin olmamalıdır!..
Sözün özü;
“Avrupa Baharı”na hazır olun!..
Ya da, “Amerika Baharı”na!..
Çok yakında, “dünya sahnesi”nde!..

SEÇME SÖZLER!
Gazetedeki arkadaşlar; son günlerde herkesin bir “inci” yumurtladığını, bunun üzerine kendilerinin de “düşündüğünü” söyleyip, elime birkaç “söz” tutuşturdular...
Aynen aktarıyorum efendim:
¥ Kuşkusuz, çocuğuna; “Tabağındaki yemeği bitir” diye ısrar etmeyen tek anne, “Afrikalı anne”dir!..
¥ Kurt, koyunun “bol” olduğu yeri değil, “sahipsiz” olduğu yeri sever!..
¥ Dağdaki çoban diyor ki; “Şimdi, benim tuttuğum oruçla, imsaktan ikindiye kadar, klima altında malak gibi yatanların orucu bir mi?”
¥ “Elimi sıkan” herkesle “dost” olmadığım gibi, “canımı sıkan” herkese de “düşman” olmam!..
¥ Annem; “Şimdi, alırım seni ayağımın altına” derken, onun “cennet”ten bahsettiğini nereden bilebilirdim ki?..
¥ Şu Türkiye, gerçekten de âlem bir ülke... Bir “mıknatıs” gibiyiz; “kriz”, dünyanın neresinde olursa olsun, çekeriz!..
¥ Tutuklanan komutanlar, “darbe” yapmak istememişler... “Cezaevindeki odalar dar be!” demek istemişler!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi