Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Razı olmanın içinde

Razı olmanın içinde

Hemen herkesin dilinde, bilerek veya bilmeyerek kullandığı ulvi bir söz vardır. “Allah razı olsun.”
Bu söz o kadar yüce bir dilek ve temennidir ki, söyleyen de söylenilen de hem bu dünyada hem öteki âlemde mükâfatını alır.
Ancak çoğumuz alışkanlık gereği söylediğinden, niyetin özü gırtlaktan aşağı inmez. Razı olmanın içinde “Allah” varsa anlamlıdır ve dua yerini bulur.
Neyse, kim ne için kime; “Allah razı olsun” diyorsa, içinde Hak ve kul rızası olup olmadığına bakmalı. Geçelim.
.............
Halk içinde Hak ile beraber olmak.
Böyle insanlara çok ihtiyacımız var fakat esas böyle olmaya daha çok ihtiyacımız var. Halk içinde hak ile beraber olanlardan; ne insanlara ne de diğer canlılara zarar gelmez.
Çünkü böyleleri bilir ki Allah’a giden yollar, nefeslerin sayısı kadardır. Bu kadar çok yoldan birine girmek ve rızayı kazanmak mümkündür.
İşte bu yollardan birisi de şükretmeyi ve zekât vermeyi bilmektir. Şükür ve zekât konusunda haddimi aşmak istemem.
Bu sebeple işi ehline bırakarak; özüyle, sözüyle insanları mimar gibi işleyen, Osman Nuri Topbaş Hocaefendinin anlattıklarını birlikte okuyalım.
“Şükür ehli zenginlerden olan Abdurrahman bin Avf (ra)’ın oruçlu olduğu bir gün, önüne iftar etmesi için birkaç çeşit yemek konulmuştu. O mübarek sahâbî, gözyaşları içinde sofradan kalktı ve şöyle dedi:
‘Mus’ab bin Umeyr, Uhud’da şehîd edildi. O benden daha faziletli idi. Ama kefen olarak bir hırkadan başka bir şeyi yoktu.
Onunla da başı örtülse ayakları, ayakları örtülse başı açık kalıyordu. Şimdi ise bize dünyalık olarak her şey verildi.
Doğrusu, hayırlarımızın karşılığının dünyada verilmiş olmasından korkuyorum. (Acaba kazandığımız ecirler âhiretten tenkis edilip bu dünyada mı veriliyor?!)’
(Buhârî, Cenâiz, 27)
Görüldüğü üzere onlar, şükrünü ifa edemeyecekleri endişesiyle helâl nimetleri bile büyük bir ihtiyatla karşılıyorlardı.
Hakk’ın huzurunda hesabını kolayca verebilecekleri asgarî miktarda bir nimeti kendileri için yeterli görüyorlardı.” (Hak Dostlarının Örnek Ahlakından-2, Erkam Yay.)
............
Rasûlullah (s.a.v) buyurdular:
“Namaz kıldığı hâlde zekât vermeyen kimsenin namazı (nın hayrı) yoktur!” (Münâvî, Künûzü’l-Hakâik, s. 143)
Allah Rasûlü’nün yakınlarından bir kadın, kız çocuğunu yanına alarak Efendimizi ziyarete gitmişti.
Kızının kolunda, iki tane ve kalınca altın bilezik vardı. Rasûlullah (sav) kadına:
“–Bunun zekâtını veriyor musun?” diye sordu. Kadın; “Hayır” dedi. Rasûlullah (s.a.v):
“–Allah’ın kıyamet günü, onların yerine sana ateşten iki bilezik takması hoşuna gider mi?” buyurdu.
Kadın hemen onları çıkarıp infâk etmesi için Rasûlullah (sav) Efendimiz’e uzattı ve:
“–Bunlar Allah Rasûlü’ne âittir (dilediğiniz gibi infâk edin)!” dedi. (Ebû Dâvûd, Zekât, 4/1563)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi