AK Parti ekonomide yeni bir devrim yaptı
Bir ekonominin hızlı ve sağlıklı büyüyebilmesi için "mülkiyet haklarının" güvence altına alınması gerekir. Mülkiyet hakkı güvence altında değilse, girişimci o ülkede uzun vadeli yatırım yapmaz. Dolayısıyla ekonomi güvenli bir şekilde büyümez. İşte CHP'nin tek parti dönemindeki iktidarında, 1936'da azınlık vakıflarının mülkiyet haklarının kaldırılması ve bu ülkenin vatandaşı olan azınlıkların mallarının ellerinden alınması Türkiye ekonomisinin gelişmesine büyük bir darbe vurmuştu.
Peki 1936'da CHP niye azınlıkların mallarını elinden aldı? Aldı, çünkü daha önce İttihat ve Terakki'yi kurup, 1908'de Hareket Ordusu'nu örgütleyip, Padişah II. Abdülhamit'i iktidardan deviren Selanik ve Makedonya sermayesinin asıl amacı, İstanbul'daki Rum ve Ermeni sermayesinin mallarını ve imtiyazlarını ele geçirmekti.
İşte bunu, CHP döneminde 1936 Kararnamesi'yle elde ettiler. Önce tehcir ve mübadele ettirilen insanların geride kalan mallarını ve imtiyazlarını ele geçirdiler. Ardından İttihat ve Terakki Partisi iktidarı , devlet rantları yaratan bir milli iktisat uygulaması başlattı. Selanik ve Makedonya sermayesi İttihat ve Terakki'nin ardından da Anadolu'da ulus devlet modelini uygulaması için CHP'yi kurdu ve CHP'ye yaptığı desteklerin karşılığı olarak yeni mal ve imtiyazlar istedi. Bu isteklerin yerine getirilmesi için dönemin CHP hükümeti, Rum ve Ermeni vakıflarının mal edinmesini yasaklayan 1936 kararnamesini çıkarttı. Bu kararname, bütün bir cumhuriyet dönemince Türkiye'nin ekonomik gelişmesine önemli bir engel teşkil etti. Mülkiyet haklarına sık sık dokunan bir devlete güven iyice dibe vurdu.
Şimdi AK Parti Hükümeti'nin azınlık vakıf mallarının iadesini sağlayan önceki günkü kararnamesi bir devrim olarak ekonomi tarihine geçecek. Çünkü çıkartılan kararname bundan böyle bütün yatırımcılar için bu ülkede bir hukuki öngörülebilirlik sağlıyor. Türkiye'nin hak etmediği düşük kredi notunun da hemen yükseltilmesini gerektiren çok önemli bir karar bu.
AK Parti'nin üç dönemdir üst üste oyunu artırarak yüzde ellilerde bir oyla seçilmesinin nedeni de zaten hakkı, hukuku, insanı öne çıkaran böyle radikal adımlar atması olmalı. AK Parti, Türkiye'de kimsenin el atamadığı konulara el atıp tabuları teker teker kırıyor. Ergenekon davalarında da ortaya çıktığı üzere askeri vesayetin fişlediği ve ayrıştırdığı farklı inançlara sahip insanlara artık eşit vatandaş uygulaması yapılıyor bu ülkede. 2010 yılı AB Komisyonu ilerleme raporunda da bu konu çok olumlu işleniyor. Raporda aynen şöyle deniyor:
"Türkiye'de din özgürlüğü konusunda, ibadet özgürlüğüne genel olarak saygı gösterilmektedir.Patrik Bartholomeos, yaklaşık doksan yıl sonra Sümela Manastırı'nda ayin gerçekleştirmiştir. 19 Eylül tarihinde Van Gölü'ndeki Akdamar adasındaki Ermeni Surp Haç Kilisesi'nde 1915 yılından bu yana ilk dini ayin düzenlenmiştir. Türk makamları, 14 Rum Ortodoks din adamına Türk vatandaşlığı vermiştir. Bu, Patrikhane ve Kutsal Sinod'un çalışmalarını kolaylaştırmaktadır. AB İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı ve Türk makamları gayrimüslim cemaat liderleriyle sık sık toplantılar yapmışlardır. Başbakanlık, Mayıs ayında, gayrimüslim Türk vatandaşlarının problemlerine gerekli ilginin gösterilmesi yönünde ilgili makamlara talimat veren ilk genelgeyi yayımlamıştır."
Gelelim AK Parti Hükümeti'nin azınlık vakıflarının mallarının iadesine ilişkin son kararının muhtemel etkilerine... Her şeyden önce bu karar, statükocu İstanbul sermayesinin işine pek gelmeyecek. Bazılarının haksız edindikleri azınlık vakıf mallarının iade etmeleri bile gerekebilir. Ayrıca bu karar, yüksek faiz lobisinin de hiç hoşuna gitmeyecek. Zira inanç, düşünce ve girişim özgürlüklerinin önündeki engellerin tek tek kaldırılması ve mülkiyet haklarına güvence getirilmesi,bu ülkede hukuki öngörülebilirliği arttıracak. Böylece yatırım ortamının iyileşmesi, faizlerin daha da gerilemesine neden olacak.
İşte bu nedenle faiz lobisi ve Selanik ve Makedonya sermayedarlarının Ermeni ve Rum malları üzerinde oturan torunları yeni kayıpları nedeniyle AK Parti Hükümeti'ne karşı bir atağa geçebilirler. "Hıristiyanlara imkan tanıyorlar" diye bir saldırı başlatabilirler. Olabilecekleri kestirmek açısından Ergenekon ve Balyoz iddianamelerini, Kafes eylem planlarını şimdi tekrar okumakta büyük fayda var. Darbecilerin, azınlıklara ve Hıristiyanlara karşı hangi tertipler içinde oldukları ve nasıl saldırılar düzenledikleri bütün ayrıntısıyla o belgelerde ve iddianamelerde yer alıyor. Türkiye'de gelişen yeni orta sınıfın ve Anadolu sermayesinin dikkatli olması şart.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.