Morartan çimdikler
Piyango ikramiyesiyle zengin oluvermek türünden büyük sevinçler gibi, büyük talihsizlikler de nadir olaylardır. Kaç kişi genç yaşta ölümcül hastalığa yakalanır? Kaç kişinin evine yıldırım düşer? Kaç kişiyi köpekbalığı yer?
Yaşantıyı bulandıran şeyler felaketlerden çok küçük küçük tıkanıklıklardır. Onların da hemen hepsi "başa gelen" değil, getirilen eziyetlerden oluşur.
Her ülkede mutluluk derecelerinin ölçülmesine çalışılmakta. O kavramın her yerde geçerli olacak tanımı yapılmadan...
Sartre "Cehennem başka insanlardır" derken haklıydı. Çoğumuz kısacık ömrü birbirimize zehretmeye programlanmış yaratıklarız. Hele Türkiye'de!
Rahmetli Adnan Kahveci'nin gidermeye çalıştığı bir toplumsal ahmaklıktır: Kurumlarımız vatandaşları bunaltacak minik minik cendereler oluştururlar.
***
Telefonuma bir bankadan mesaj geldi. Adresime ileti teslim etmeleri için kendilerini aramam isteniyordu. Aradım. Genç bir kadın sesi konuşmanın kaydedileceğini bildirdikten sonra "güvenlik soruları" sormaya girişti. Baştakileri başarıyla yanıtladım ama sınav uzayınca sinirlenmeye başladım.
"Annenizin kızlık soyadının üçüncü ve beşinci harfleri?"
Biraz zorlanarak da olsa yüzümün akıyla çözdüm bilmeceyi.
"İş yeriniz?"
"Sabah gazetesi."
"Adresi?"
"Balmumcu'da, Barbaros Bulvarı üstünde."
"Mahallesi?"
"Mahallesi mi! Bilmiyorum kızım. Evimin mahallesini de bilmem."
"Bilmiyorsanız iletinizi teslim edemeyiz."
Kimsenin yüzüne telefon kapatmak âdetim değildir. Ama o konuşmayı kestim "İletiniz sizin olsun" diyerek.
***
Başka bir bankada eşimin hesabına para yatırmam gerekti. TC kimlik numaramı sordular.
Ne kafa kâğıdım yanımdaydı, ne de on bir haneli sayı ezberimde.
"Para çekmiyorum, yatırıyorum" dedim. "Kimliğim niçin gerekli?"
"İşlemlerin izlenmesi için."
Yabancıların örnek alınmasını önermek istemem. Ama başka hiçbir ülkede para yatırırken kimlik sorulduğunu görmedim. Dalavereli işlem yapılacaksa, bir kimlik mi uydurulamayacak?
Üçkâğıtçılarımızı aptal sananlarımızın kendileri akıl özürlü galiba.
***
Yine istemeyerek yabancı ülkedeki uygulamayı örnek göstereceğim. Kaliforniya'da bulunduğum sırada yazları Türkiye'ye giderken evimi kilitleyip birkaç ay boş bıraktığım olurdu.
Bir seferinde elektrik faturasını ödemeyi unutmuşum. Döndüğümde posta kutumda biri beyaz, biri yeşil, biri kırmızı kâğıda basılı üç not buldum. Birkaç haftalık aralıklar ve nazik bir dille unutkanlığım dikkatime sunulmuştu.
Geçen gün bilgisayarda çalışırken elektriğin kesilivermesiyle yazdıklarım silindi. Sıkça yaşanan genel kesintilerden biri olmadığını anlayınca gidip dış şaltere baktım. Kol indirilmiş, üstüne "Kesme ve Mühürleme Belgesi" asılmıştı. "Bırakılan ihbarname gereği yerine getirilmediğinden elektriğin kesilerek sayacın mühürlendiği" bildiriliyordu. Bir de tehdit vardı:
"Elektriğinizin açılması halinde kaçak elektrik uygulaması yapılacaktır. Eylem hırsızlık suçunu oluşturmaktadır. İşleyenler 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası almaktadırlar."
İhbarname falan bırakılmamış, sayaç da mühürlenmemişti. Kolu kaldırdım, yazı işimi bitirdim, gidip üç kuruşluk -virman yapacak bankadaki bilgisayar aksaklığı yüzünden geciktiği anlaşılan- elektrik parasını ödedim.
Şimdi ben hırsız mıyım, Türkiye'de doğmuş olmanın sonuçlarını yaşayan bir adem mi? Ya siz? Ne kadar mutlusunuz? Devlet yönetiminden değil de kişisel izansızlıklardan kaynaklanan küçük zırvalar yaşantınızı morartıyorsa, onların giderilmesi için tepki vermeyi düşünüyor musunuz?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.