Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Ağustos’ta ilkler... Askerî zaferlerden, sivil zaferlere!

Ağustos’ta ilkler... Askerî zaferlerden, sivil zaferlere!

Dün, bir “ilk” daha yaşadık...

Şu “tevafuk”a bakın ki; “Ramazan Bayramı” ile “30 Ağustos Zafer Bayramı” ilk defa “aynı gün”e denk geldi.
Dolayısıyla, “siyasî” ve “askerî” erkân, birbirlerinin hem “Ramazan” bayramlarını, hem de “Zafer” bayramlarını birlikte kutladılar.
Ve dün;
İlk defa; “devlet-millet kaynaşması”nın zirveye çıktığı bir bayram yaşadık.
Kiminle görüşmüşsem; kiminle telefonlaşmışsam, son derece mutlu, son derece sevinçli, adeta “bayram üstü bayram” yapıyordu.
Birçok okurum, siyasi, bürokrat ve meslektaşım; “Bugünleri de gördük ya, artık gözlerimiz açık gitmez” diyordu.
GENELKURMAY’DA BİR BAŞKOMUTAN
Sevindikleri olay;
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün; “Sözde Başkomutan” değil, “Özde Başkomutan” olarak “Zafer Bayramı tebrikleri”ni kabul etmesiydi.
Düşünebiliyor musunuz;
Bu ülkede, Cumhuriyet kurulduğundan beri “Cumhurbaşkanı” var ve onun bir sıfatı da “Başkomutan” olması!..
Evet, Cumhurbaşkanlarının, aynı zamanda “Ordunun başkomutanı” olmak gibi bir misyonları var... Gelin, görün ki, bu sıfat; özellikle “27 Mayıs 1960 Darbesi”nden sonra, hep “kâğıt üzerinde” kalmış!..
Yani, “Başkomutan” ama, uygulamada hiçbir kıymet-i harbiyeleri yok!..
Sadece “Cumhurbaşkanı”nın mı?..
Meclis Başkanı’nın da, Başbakan’ın da hiçbir kıymet-i harbiyeleri yok!..
Çünkü, son 50 yıldır, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları bir araya geliyor; Meclis Başkanı ve Başbakan ile diğer zevatın “tebrik”lerini kabul ediyorlardı.
Bu da demek oluyordu ki;
Cumhurbaşkanı, “kâğıt üstünde başkomutan”dır, asıl başkomutan “Genelkurmay Başkanı”dır!..
Herkes, “hiza istikamet”e girer ve “tebrik” için kuyrukta “sırasını” beklerdi.
Bu manzara, elbette “demokratik bir ülke”ye yakışmıyordu... Ne var ki, Türkiye; “asgarî bir demokrasi”ye bile muhtaçtı... Çünkü Türkiye’de “asgari demokrasi” değil, “askerî demokrasi” uygulanıyordu.
Hem de, 50 yıldan beri...
SİVİL VE ASKERÎ ZAFERLER
Ancak, “zaferler ayı” olan Ağustos; sadece “askerî zaferler”in değil, bundan böyle “sivil zaferler”in de kutlandığı bir ay olarak geçecek tarihe...
¥ İşte, 1 Ağustos 2011...
50 yıldan sonra, “Türkiye’de ilk” defa, bir “Yüksek Askerî Şûra Toplantısı”nda, Başbakan ve Genelkurmay Başkanı, masanın başında “yan yana” değil, Başbakan “tek başına” oturdu...
¥ Tarih, 3 Ağustos 2011...
O gün, Türkiye’de yine bir “ilk” yaşandı...
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, her YAŞ toplantısının 3. günü, YAŞ üyelerine verdiği “öğle yemeği”ni, Ramazan dolayısıyla “iftar”a çevirdi ve Köşk’te verilen “iftar yemeği”ne, askerler ve siviller tam kadro katıldı.
¥ Tarih, 18 Ağustos 2011
Yine Türkiye’de “ilk” defa, bir “Millî Güvenlik Kurulu Toplantısı”nda, “askerler ayrı, siviller ayrı” değil, “karışık” oturdular!..
Yüzler gergin ve asık değil, “güleç”ti... Bakışlar “düşmanca” değil, “dostça” idi...
¥ Tarih, 29 Ağustos 2011...
Devletin zirvesinin buluştuğu GATA’daki mezuniyet töreninde de, sivilleşme adına sevindirici gelişmeler yaşandı. Önceki yılların aksine gerilimsiz geçen törende GATA Komutanı Orhan Akbaş, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e “Sayın Cumhurbaşkanım” diye hitap ederken, Başbakan Erdoğan’ın da 2007’den bu yana katılmadığı diploma töreninde hazır bulunması dikkat çekti.
Peki, bu töreni “önemli” ve “özel” kılan neydi?..
2007 yılındaki tören hatırlanırsa, bu törenin önemi ortaya çıkar...
Malûm; 2007’deki GATA mezuniyet törenine Cumhurbaşkanı Gül ile askerler arasında yaşanan gerginlik damgasını vurmuştu... Askeri teamülleri çiğneyen dönemin GATA Komutanı Korgeneral Necati Özbahadır ve diğer konuşmacılar, Başkomutan’a “Sayın Cumhurbaşkanı” diye hitap ederek tartışmaların yaşanmasına sebep olmuştur. Yine eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, öğrencilere diplomasını vermek üzere ayağa kalktığında Gül’e selam vermemişti.
O günden bu yana da, Başbakan Tayyip Erdoğan, GATA’daki törenlere katılmıyordu.
¥ Tarih, yine 29 Ağustos 2011.
Abdullah Gül’ün aday gösterildiği Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunun yapıldığı gece, yani 27 Nisan 2007’de TSK, sitesine koyduğu bildiride, Cumhurbaşkanlığı’na “Atatürkçülüğe, laikliğe ve cumhuriyetin temel ilkelerine sözde değil, özde bağlı” bir ismin seçilmesi gerektiğini vurguluyordu. 367 krizinin patlak verdiği süreçte gelen bu bildiriye hükümet beklenenden sert tepki göstermiş ve “Genelkurmay’ın Başbakan’a bağlı bir memur” olduğu hatırlatılmıştı.
Tarihe, “e-muhtıra” olarak geçen o bildiri; bütün “eleştiri ve çağrı”lara rağmen, “4 yıl, 4 aydır” Genelkurmay’ın internet sitesinde duruyordu.
İşte 29 Ağustos günü, o bildiri de kaldırıldı internet sitesinden ve “sivilleşme”ye doğru, büyük bir adım atıldı.
GENELKURMAY’DA İLKLER
¥ Tarih, 30 Ağustos 2011.
Dünkü kutlamalarla ilgili, saat 10.28’de Anadolu Ajansı’ndan geçen haber özetle şöyleydi:
“Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 30 Ağustos Zafer Bayramı ve Türk Silahlı Kuvvetleri Günü dolayısıyla Genelkurmay Karargahı’nda düzenlenen törende “tebrik”leri kabul ederek, ‘Başkomutan’ sıfatıyla kutlamaları kabul eden ilk cumhurbaşkanı oldu.
(...)
Şeref Salonu’nda, önceki yıllarda düzenlenen “tebrik törenleri”nde; kutlamaları; Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları kabul ediyordu.
Cumhurbaşkanı Gül, ilk defa gerçekleşen uygulamaya ilişkin olarak, “Bu 30 Ağustos’ta Başkomutan olarak bütün kutlamaları ben kabul edeceğim. Genelkurmay Başkanımız, Başbakanımız ile Milli Güvenlik Kurulu’ndan önce yaptığımız bir konuşmada Genelkurmay Başkanı’nın getirdiği bir düşünceydi. Biz de çok doğru bulduk. Uygulama bundan sonra böyle olacaktır” demişti.
Cumhurbaşkanı Gül, kutlamaları kabul ederken iki yanında Türk bayrakları yer aldı. Bayraklardan birinde Cumhurbaşkanlığı forsu bulunduğu görüldü.”
Böylece; Genelkurmay Karargâhı’na, ilk defa “Cumhurbaşkanlığı forsu” da girmiş oldu.
Genelkurmay’a giren, sadece “Cumhurbaşkanlığı forsu” değildi... “Genelkurmay Başkanı’nın Zafer Bayramı mesajı”na, yine bir “ilk” olarak “Ramazan Bayramı” ve “milletin hassasiyetleri ve değerleri” ifadeleri de girdi.
DEMEK Kİ OLUYORMUŞ!
Kısacası, son bir aydır, aynı zamanda bir “ordu-millet kaynaşması”na şahit olduk.
Demek ki, oluyormuş!..
Demek ki; “asker” demek, “millete tepeden bakan” ve “milletten kopuk” bir grup demek değilmiş!..
Demek ki, “laikliğe vurgu” yapmadan da “mesaj” yayınlanabiliyormuş!..
İşte bu yüzdendir ki;
Millet, dün “çifte bayram” yaptı... Kendi bağrından çıkan “evlât”larını, bu defa daha farklı bir sevgi ve heyecanla kucakladı... Hemen herkes; “Bugünleri de gördük ya, artık gözümüz açık gitmez” derken, gözleri parıldıyordu...
Millete bu duyguları yaşatan; başta Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Tayyip Erdoğan olmak üzere, “sivilleşme”yi benimseyen Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel ve komuta kademesini kutluyor, bayramlarını tebrik ediyorum.
Nice güzel günlere...



Hep birlikte...İmam-Hatip’lere teveccüh
İsterseniz, önce “rakam”ları hatırlayalım...
1997’den, 2002-2003 yılına kadar “İHL’lerde okuyan öğrenciler”in sayısı şöyleydi:
1997-1998: 178.046
1998-1999: 158.425
1999-2000: 104.224
2000-2001: 87.125
2001-2002: 77.389
2002-2003: 71.100
Lütfen dikkat;
Dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Org. Çevik Bir’in, YÖK’e yazdığı 14 Temmuz 1998 tarihli “talimat” üzerine başlayan “katsayı adaletsizği” sonrasında “İHL’ye giden öğrenci sayısı azalmaya” başlamış!..
2003-2004 öğretim yılından sonra “artma” başlamış ve tablo şöyle olmuş:
2003-2004: 84.898
2004-2005: 113.221
2005-2006: 108.000
2006-2007: 120.688
2007-2008: 129.274
2008-2009: 143.637
Ve bu yıl... 2011-2012 dönemi için “İHL’lere kayıt yaptıran” öğrenci sayısı “250 bin”lere dayanmış iyi mi?.. Bu “kayıt patlaması”nda; “katsayı adaletsizliğinin kısmen kaldırılmış olması”nın elbette büyük payı var... Ama, İHL’lilerin “üniversite sınavları”nda gösterdikleri “başarı”yı yabana atmamak lâzım... Hepsini tebrik ediyorum.
Dün aldığım en güzel haberlerden biri de bu oldu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi