İhlâs Olmadan ne İbadet olur, ne Cihad, ne Hayır Hasenat...
İyi Müslümanlık her şeyden önce İslam'ı iyi bilmek, doğru anlamak, doğru yorumlamak demektir. İyi bildiği İslam'ı hayata dosdoğru uygulamak demektir.
Bazı şeyler ticarete, benliğe, dünya menfaatlerine âlet edilmez.
Bu şeylerin başında İslam gelir.
İslam'ı ticarete, şahsî menfaate, zenginleşmeye, benliğine âlet edenler...
Karı satanlardan daha alçaktır.
Eşkiyalığın en iğrenci din ve mukaddesat bezirgânlığı yapmaktır.
İslam yücedir, yeryüzünde ondan yüce başka bir kurum yoktur.
En şerefli ve üstün hizmet İslam'a, maddî menfaatsiz, ihlasla yapılan gerçek hizmettir.
Maddî menfaat var, ihlas yok, böylesi hizmet değildir, din sömürücülüğüdür.
İslam nasıl yaşanır, nasıl hayata uygulanır? Bunun birinci örneği Peygamberdir. O, İslam'ı insanlığa ücretsiz, parasız öğretti.
Eline maddî imkan geçtiğinde hepsini dağıtır ve bazen kendisi aç kalırdı.
"Uhud dağı kadar altınım olsa, borç ödemek için saklayacağım birkaç dinar dışında hepsini sadaka olarak dağıtırım" derdi.
İslam dini faizi haram kılmış, helal ticareti teşvik etmiştir. Müslümanlar ticaret yaparak, üreterek, çeşitli dünyevî hizmetler görerek para kazanabilir, zengin olabilir.
Kur'an'a ve Sünnete uygun şekilde zekat vermek, sadaka dağıtmak, hayır hasenat yapmak, (bütün bunlar Allah'ın rızasını kazanmak için ihlâsla yapılırsa) en büyük sevap ve mânevî kazanç kaynaklarıdır.
Allah, ihlâsla yapılmayan ibadetleri kabul etmez.
İhlasla yapılmayan hayır hasenatı kabul etmez.
Hattâ, insanlar kendisi için "Yahu bu ne kahraman ve yiğit mücahitmiş" desinler diye sözde cihad yaparken zâhiren şehid olanın bile şehitliği geçerli değildir.
İhlâssız din aliminin, ihlassız hayırsever zenginin, ihlassız mücahidin yeri Cehennemdir. Peygamber böyle buyuruyor.
Gerçek Müslüman parayı sevmez. Parayı taparcasına sevenler mecâzi mânada müşriktir.
Gerçek Müslüman:
Namazı Allah için kılar.
Orucu Allah için tutar.
Zekatı, Allah Kur'an'da nasıl beyan buyurmuşsa Allah için verir ve sarf eder.
Gerçek Müslüman Allah için cihad eder.
Allah için hayır hasenat yapar.
İbadetlerinde, hayır hasenatında, cihadında, şehid veya gazi oluşunda Allah'ın rızasından başka bir şey gözetmez.
Gözeten münafık ve müraî (riyakâr) olur.
Hem dinime hizmet ederim, hem de din ve iman ticareti yaparak köşeyi dönerim... Niyeti böyle olan ne alçak ve düşük kimsedir.
Gerçek din alimleri din ilimlerini, Kur'an nurlarını, Sünnet hikmetlerini, Şeriat hükümlerini Allah'ın rızasını kazanmak için öğretirler, yayarlar.
Onlar te'lif ve tercüme ücreti almak, zengin olmak, dünyalık kazanmak, mal mülk edinmek, lüks ve konforlu bir hayat sürmek, halkın itibar ve rağbetini celb etmek için ilmî faaliyet yapmaz.
Gerçek âbidler (ibadet edenler), gerçek din alimleri, gerçek mücahidler, gerçek hayırsever zenginler yaptıklarının mükafatını fâni ve sebatsız dünyada değil, ebedî kalınacak yer olan âhirette almak isterler.
Gerçek muvahhid (tevhid eri) ihlâslıdır.
Bu dine en büyük zarar sahte mücahitlerden, sahte hayırseverlerden, sahte din alimlerinden, sahte hizmetkarlardan gelmektedir.
İhlas kesir kabul etmez, ya yüzde yüz tam olur, ya olmaz.
Din ve mukaddesat ticaret, zenginlik, benlik, riyaset, makam mevki, ün ve alkış elde etmek için kullanılırsa İslam toplumu sarsılır ve yıkılır.
İhlassız âbidler, mücahitler, hayırsever zenginler, hizmetkârlar İslam'ı anlayamamış kişilerdir.
Allah Kendisine yapılan ibadetlerde ve diğer işlerde ortak kabul etmez.
*(İkinci yazı)
Müslümanlığın Esası
1. Müslüman, miladî 571 yılında Mekke'de doğmuş, 632 yılında Medine'de vefat etmiş olan Resulullah Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve selleme, insanlığa tebliğ etmiş olduğu Kitabullah'a iman eden, getirdiği ilahî dini benimseyip kabul eden kimsedir.
2. Kur'an'a, Resulullaha, onun öğretilerine öğrenip iman eden kişi Allah'ı en doğru şekilde, kemal sıfatlarla muttasıf ve noksan sıfatlardan münezzeh olarak öğrenmiş, tanımış olur.
3. Kur'an'da "Allah'a, Resûlüne ve sizden olan emir sahiplerine itaat ediniz" buyrulmaktadır. Din konusunda kendilerine itaat edilmesi gereken kimseler bir ucu Resulullaha ulaşan silsileli icazetlere sahip gerçek din alimleri, gerçek fakihler, gerçek mürşidlerdir.
4. Allah Kur'an'da Resulullah'a itaat edilmesini kesin şekilde emir buyurmuştur. Resulullaha itaat etmeyen Allah'a itaat etmemiş olur.
5. İslam'ın en doğru uygulamasını Peygamber yapmıştır.
6. Peygamber'den sonra Ashab, Tâbiîn, Tebe-i Tâbiîn yapmıştır. Onlara Selef-i Sâlihîn denir.
7. Selef-i Sâlihînden sonra, tarih boyunca çeşitli zamanlarda ve çeşitli coğrafyalarda İslam'ın çeşitli yorumları ve uygulamaları olmuştur. Bunlar içinde aslına en yakın, Kur'an'a ve Peygamberin sünnetine en uygun uygulama Osmanlı uygulamasıdır.
8. Peygamber mucizevî şekilde haber vermiştir: "Ümmetim (benden sonra) yetmiş üç fırkaya ayrılacak. Biri dışında bunlar Cehennemlik olacak..." "Kurtulacak olan fırka hangisidir?" sorusuna "Benim ve Ashabımın yolundan gidenler" cevabını vermiştir.
9. Peygamberin ve Ashabının yolundan gidenler Sünnet ve Cemaat ehlidir. Ehl-i Sünnetin muttaqi ve muhlis alimleri, fakihleri, müfessirleri Kur'an'ı en doğru şekilde anlamış ve yorumlamıştır. Peygamberimizin sülalesinden gelen ve onun yolundan giden sâdat-ı kiram her devirde İslam bayrağını yüceltmiş, ilâ-i kelimetullah etmiş, Müslümanlara yol göstermiş, hidâyet rehberi olmuştur.
10. Peygamberin Sünneti İslam dininin hükümlerinin ve yüce Şeriatın ikinci kaynağıdır.
11. Peygamberin Sünnetini inkar edenler doğru yoldan çıkmıştır.
12. Allah'a noksan sıfatlar yakıştıranlar doğru yoldan çıkmıştır.
13. İslam bütün mü'minlere istikameti (doğruluğu) emr eder.
14. İslam adalet dinidir.
15. Müslümanlar tek bir Ümmettir. Allaha iman ederler, namazı kılarlar ve mâruf ile emr edip münkerden nehy ederler.
16. Kur'anla, Sünnetle ve icmâ-i ümmetle sabittir ki, Allah katında tek hak, makbul, geçerli din İslam'dır. İslam'dan başka hak ve makbul din yoktur.
17. İslam'da hiçbir eksiklik ve noksanlık yoktur. Eksiklik, kabahat, hatâ Müslümanlardadır.
18. İslam, Batılıların anladığı dar mânada bir din değildir, o bir medeniyettir ve barıştır.
19. İslam'da dünyevî ve uhrevî ayırımı yoktur.
20. Tarih boyunca Müslümanların zaman zaman geri kalması ve hezimete uğraması bazen İslam'ı iyi anlayıp iyi yorumlamamaktan, bazen de iyi anladıkları halde hayata uygulamamaktan kaynaklanmıştır.
21. Müslümanların kurtulması İslam'ı anlamakta, yorumlamakta, hayata uygulamakta, ahlakta, cihatta; Ashab'a, Tâbiîne, Tebe-i Tâbiîne benzemekle ve onlar gibi yapmakla olabilir.