Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

İsrail neden özür dilemiyor?

İsrail neden özür dilemiyor?

İsrail, Türkiye’yi taksit taksit kaybediyor. Bu bağlamda, İsrail’de kimi çevrelerde alarm zilleri çalıyor. Bu çevreler İsrail’deki hâlâ zinde ve gaflete teslim olmamış zümreleri temsil ediyor. Aslında İsrail harbiden bir akıl tutulması yaşıyor. Türkiye’den ve ardından Mısır’dan özür dilese aslında belki de bir anda her şey eskisi gibi olacak ve eskiye dönecek. Lakin İsrail bunu yapamıyor ve reflekslerinin esiri oluyor. Peki! İsrail neden özür dileyemiyor? Özür dilemek bu kadar zor mu? İsrail basınına göre bu alanda gururlar çarpışıyor. İsrail kibriyasından vazgeçmiyor Türkiye ise incinen gururunun tamirini istiyor. Aslında özür dilememe inadı İsrail’in yapısını ele veriyor. İsrail’i özür dilememeye sevk eden temel etken davranış bozukluğudur. Davranış bozukluğu ise yapısal bozukluktan ileri gelmektedir. Dolayısıyla İsrail kendisine söz geçiremeyeceğini ve yapısını değiştiremeyeceğini biliyor. Bugüne kadar ‘müdarat’ tek yanlı olmuştu. Yani İsrail bir şey yaparsa ilgili ülkeler sineye çekerdi. Lakin o konjonktür değişti ve en azından Dick Cheney’in de ifade ettiği gibi Türkiye’de derinden bir yapısal değişim yaşanıyor. Nasıl ki yaprağın kımıldamadığı Arap dünyasında kitleler durdurulamıyor ise Türkiye de sevk-i ilahi ve kader ile değişiyor. Bu değişimi ona buna hamletmek doğru değil. Sadece bir mucizeden bahsedilebilir. Bugünkü İsrail ise kendi mucizelerine bile inanmazken (Hazreti Musa’nın mucizeleri) başka mucizelere hiç metelik vermez. İnanmasa da bir vakıa ile karşı karşıya. Eski hal muhal ya yeni hal ya izmihlal. İsrail’in tabiatından kaynaklanan davranış bozukluğu eskiden ideolojik boyut altında tölare edilebiliyordu. Dolayısıyla ilişkileri tamir etmeye özür bile yetmez. Belki de kısa vadede özür işe yarayabilir ve eski ilişkileri geriye getirebilir. Ama geçici olarak yani muvakkaten. ¥ Özür meselesinde İsrail bölgedeki stratejik zeminini kaybettiğini okuyamıyor. Bundan dolayı Haaretz gazetesi başyazısında veya Maariv gazetesinde kimi yazarlar ‘özür dilemek stratejik zemini yeniden kazanmaktır’ diye yazıyorlar. Ya da ‘gururumuz stratejik derinliğimizi muhafaza edebilmektir’ diyorlar. İsrail meşhur inadı ile hayati çıkarları arasında git gel yaşıyor ve tercih yapma noktasında bulunuyor. Haaretz gazetesi buna dikkat çekiyor ve eski Başbakan Ehud Olmert gibi ‘Türkiye bizim düşmanımız değil’ diye vurgulama yapma ihtiyacı hissediyor. Bugün İsrail gururunu ayaklar altına alarak istikbalini kurtarma durumunda. ‘Turkey is not an enemy’ başlıklı başyazıda İsrail açısından önemli tespitler ve Netenyahu’ya önemli hatırlatmalar var. Netenyahu özür dilemeyeceklerini bir kez daha vurgulasa bile Türkiye ile ilişkilerin önemine atıfta bulunmuştur. Dolayısıyla Mavi Marmara’dan kader ortağımız Knesset Milletvekili Hanan Zubi’nin yorumuna göre, İsrail bu şoku veya sadmeyi atlatmaya, özümsemeye veya etkisizleştirmeye çalışmaktadır. Türkiye’nin yaptırım kararına rağmen İsrail tırmandırmaya değil aksine krizi soğutmaya yeltenmektedir. Belki de ABD’deki kimi Yahudi lobileri hâlâ Lieberman gibilerinin akıl tutulmasını veya aymazlığını paylaşıyor olabilirler. Bunu yapmakla onlar açısından mazinin güzel günleri geri gelmez. Tarihin başka bir noktasında olduğumuzu unutabilirler. Elbette bu onların sorunudur. ¥ Haaretz gazetesinin başyazısında Türkiye ‘kardeş ülke/sister nation’ olarak tasvir edilmektedir. Ayrıca son yıllara kadar Türk-İsrail münasebetlerinin her seviyede geliştiği ve samimi bir zeminde seyrettiği vurgulanıyor! Bence daha önemli bir ifade şudur: “that country was considered no less important than Egypt/ Türkiye ile ilişkiler Mısır’dan daha az önemli veya değerli değildir...” İsrail Türkiye’yi kaybederek tarihi çemberin halkalarından birini daha ilelebet kaybetmiş olacaktır. Diğer halkalar geri dönmedi. Bazıları bu kaybı geçici ve telafi edilebilir nazarıyla bakabilirler. Lakin Türkiye ile birlikte tarihin ekseni kayıyor. Türkiye Mısır karşılaştırması başka gazetelerde de yer alıyor. Kimi Batılı ülkeler Türkiye’den özür dilemeyen Netenyahu’ya şu tavsiyede bulunuyorlarmış: “Bari Mısır’dan özür dile. Mısır Türkiye’ye benzemez. Mısır Büyükelçisi Yaser Rıza Tel Aviv’den çekilirse bir daha geri dönmez (http://www.almesryoon.com/news. aspx?id=74467).” Şu bir gerçek ki hem Türkiye hem de Mısır vaktiyle elçilerini geri çekmişler lakin elçiler bir müddet sonra yeniden Tel Aviv yolunu tutmuşlardı. Şimdi durumun eskisi gibi geçici olacağının bir garantisi yok. Bunun ötesinde Amman’daki Amerikan Büyükelçiliği gibi Kahire’deki İsrail elçiliğini tahkim etmek isteyen Mısır yönetimine halkın tepkisi büyüyor ve devrimci Mısır halkı İsrail’e karşı Türkiye’nin politikasını telkin ediyorlar. Mübarek döneminde Mısır’a model olan Türkiye devrim döneminde de bu model olma vasfını koruyor. Türkiye şimdi bunu stratejik ilişkilerle taçlandırmaya çalışıyor. Türkiye ile Mısır arasında tarihi bağlar dikkate alındığında iki ülkenin birbirinden kazanacağı çok şeyin olduğu ortaya çıkıyor. Geleceği kestiren Haaretz gazetesinin yorumuyla yazımızı noktalayalım: “Özür dilemek İsrail çıkarları karşısında sadece bir ayrıntıdır. Varsayalım ki, Türkler gururumuzu incittiler. Ne çıkar? Karşılığında çıkarlarımızı kurtarmış oluruz...” Bakalım İsrail’deki akıl tutulması son akil seslerin dinlenmesine imkan verecek mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi