Yolsuzluğu kim yapıyor?
Dün gazetelerde önemli bir haber yer aldı. Maliye Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğü Raporu'na göre, devlete ait tapulu taşınmazların sayısı son sekiz yılda ikiye katlandı. Kısaca 2003'de Hazine adına kayıtlı 1 milyon 917 bin olan taşınmaz sayısı 10 Ağustos 2011'te 3 milyon 639 bin 519 olarak belirlendi.
Peki Hazine'ye kayıtlı taşınmaz sayısı niye arttı? Artışın nedeni, yeni yapılan kadastro ve imar çalışmalarının yanı sıra, varlığı yeni tespit edilen taşınmazların listeye dahil edilmesi oldu.
Aklınıza hemen şu sorular gelebilir: Devlet, kendisine ait taşınmazları niye 2003'e kadar tespit edemedi? Ya da "1960, 1971, 1980 ve 1997'de olmak üzere dört önemli darbe ve askeri müdahale yaşadık, darbecilerin hepsi devleti kurtarmak için iktidara geldiklerini ileri sürüyorlardı. Niye devletin mallarına sahip çıkmadılar?"
Oysa devleti korumak, önce devlet bütçesini yağmadan kurtarmak ve devlet malına sahip çıkmakla olur. Ama bizim darbeciler her darbeden sonra devlet bütçesini ve hazine mallarını yağmalamışlar. Bu arada başkalarının da devleti yağmalamasına göz yumarak iktidarlarını sürdürmüşler.
Sen kalk yüce devlet diye darbe yap ama aklına devlet mallarının doğru olarak tespit edilip edilmediği hiç gelmesin. Tabii gelmez, çünkü yağmaya ortam hazırlamak için devlet malının kayda alınmaması gerekiyor.
Ayrıca, darbeciler, devlet bütçesini kendi maaşlarını artırarak da yağmalamışlar. Yine gazetelerde çıkan haberlere göre, bir general emekli olduğunda 600 bin lira ikramiye alırken, bir üniversite profesörü ancak 50 bin lira alabiliyor. Bu da bizdeki bütçe yağmasının ayrı bir kalemini oluşturuyor.
Peki şimdi nasıl oldu da, son sekiz yılda devlet mallarının sayısı yaklaşık iki katına ulaştı? Kısacası şu oldu:
Askeri vesayet azaltılıp, halkın seçtiği hükümetler iş başına gelince, son 8 yılda hem devlet bütçesi açığının milli gelire oranı yüzde 19'dan yüzde 3'ün altına geriledi, hem de tapulu devlet mallarının sayısı iki katına çıktı. Çünkü son dokuz yılda halkın seçtiği hükümetler devletin iki yakasını bir araya getirirken tüm devlet mallarının envanterini de çıkarttılar. Böylece haksız kullanılan gayrimenkuller ve onların gelirleri devlet bütçesine intikal etti.
Anlayacağınız AK Parti hükümetleri döneminde darbecilerin ve askeri vesayetin destekçilerine sağladığı rantlar birer birer sona erdiriliyor. Ve devletin haksız yere el koyduğu vatandaş malları da sahiplerine iade ediliyor.
Gelelim bir başka soruya. Statükocular ve askeri vesayet taraftarları AK Parti iktidarları döneminde yolsuzlukların çoğaldığını ileri sürüyor. Bu suçlamayı da ortaya hiç somut bir bilgi, rakam koymadan yapıyorlar. Oysa tam aksine elimizdeki veriler, son dokuz yılda yolsuzlukların azaldığını bize gösteriyor. Çünkü bütçe açığının milli gelire oranının yüzde 19'dan yüzde 3'ün altına, devlet borçlarının milli gelire oranının 96'dan yüzde 40'a gerilemesi ve hazine gayrimenkullerinin iki katına çıkması, bu ülkede yolsuzluğun arttığını değil, düpedüz azaldığını gösteriyor. Bu veriler, yağmanın azaldığının göstergeleri oluyor.
Yolsuzluğun, ancak devletin mal varlığına karşı yapılan suiistimaller olduğunu unutmayalım. Şurası kesin ki, askeri vesayetle yolsuzluk arasında doğru orantılı bir ilişki var. Askeri vesayet azaldıkça devletin yağmalanması ve yolsuzluklar da azalıyor. Anlayacağınız halkın iradesi iktidara tam olarak yansıdıkça işler düzeliyor. Askeri vesayeti savunanların neyi savunduklarını bir kez daha düşünmeleri gerekiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.