Merve Kavakçı İslam

Merve Kavakçı İslam

AK Parti’yi anlamak

AK Parti’yi anlamak

AK Parti gelmiş geçmiş bütün iktidar partileri arasında konumunu muhafaza edebilmişliğin ötesinde bunu oylarını artırarak başarmış tek parti. Erdoğan ve ekibinin hem iç hem de dış siyaseti doğru okuduğu konusunda sanırım bütün destekçileri ve muhalifleri arasında bir konsensüs var. İcraatları, sonuçları hepimizi memnun etmeyebilir, ancak ne yapıyorlarsa onlara yaradığını ve oylarını katlayarak yollarına devam ettiklerini kabul etmek durumundayız. Birinci Erdoğan dönemi diyeceğimiz Kasım 2002 ve sonrasında AK Parti, etrafında toplanan “İslamcı” sis perdesini dağıtmak üzere çaba sarfetti. Yine ifade ediyorum, bu doğru muydu değil miydi ayrı bir konu, ancak bunu içe değil dışa yani uluslararası arenaya konsantre olarak dağıtmayı başardı. Hatırlayacaksınız daha Başbakan olmadan Erdoğan, ayağının tozu ile farklı ülkelere seyahatler yapıyor, tabiri caiz ise durduğu yerde duramıyordu. Dönemin başbakanı Gül de partinin bu enerjik tablosunun bir diğer ayağını oluşturuyor, Türkiye bir değil iki lider ile birçok ülkenin gündemine giriyordu. Burada kısa vadeli ve yakın mesafede amaç, yapılan ziyaretlerde, “Bakın bizden korkulacak bir şey yok, biz de sizin gibi insanız ve siyasetçiyiz” diyerek Müslüman siyasetten korkanlara zeytin dalı uzatmaktı. Asıl ve uzun vadeli amacıysa AK Parti’nin dış dünyada kendine emin bir yer ihdas ederek ana konu olarak iç siyasetteki konumunu güçlendirmek ve onu doğuran partilerin akıbetine uğramadan, yani kapatılmadan yoluna devam edebilmekti. Bir başka deyişle Erdoğan, elini dışarıda güçlendirerek Türkiye siyasetini iyi okuduğunu daha da iyi göstermiş oldu. Dış endeksli müdahalelerden gelmiş ve geçmiş bir ülke olarak sorunun hem kaynağına gitmiş oluyordu böylece hem de içeriye gözdağı -denebilir mi bilmiyorum ama, belki- benzeri bir mesaj veriyordu. Bunların hepsi iç siyasette iktidar partisinin yerini sağlamlaştırması için biçilmiş bir kaftan stratejisiydi.
Nitekim genel manada uluslararası dünyada bir rahatlama oldu, korkuların eksilmediği yerlerde de en azından bir şans tanınmalı mesabesinde yol alındı. Tabii, oldum olası kısmetli bir siyasetçi olarak Erdoğan 11 Eylül sonrası dünyada siyaset yapmanın avantajlarını da taşıdı. Türkiye çerçevesinde bakarsak Kemalizmin suyunun çıktığını gören dış destekçiler bölgede olduğu kadar Türkiye’de de İslami gelenekten gelen siyasetçilerle çalışmak dışında bir alternatif olmadığını kabul eder konuma geldiler... Yani AK Parti’nin kara kaşına kara gözüne bağlı olarak değil de reel politiğin bir gerekliliği olarak bu ikinci şansı tanıma durumunda kaldılar. Başbakan ve ekibi de bunu iyi değerlendirdi.
İkinci AK Parti dönemi diye adlandırdığımız 2007 seçimleri itibariyle de iktidar iç icraatlara daha fazla ağırlık vererek bünyesinde bir temizliğe ve yeni yapılanmaya gitti. Dışarıda güçlü ve kendini ispat etmiş bir parti için içeride ayağına dolanan ve Türkiye’nin önünü kestiğine inandığı faktörleri bir bir ortadan kaldırmaktan daha doğal ne olabilirdi. Her adımda Batı diye yaygara kopartan, oradan gelecek yeşil ışığa göbeğinden bağlı bir hareket mekanizması için güvendiği dağlara kar yağdığını görmek içteki değişimin de habercisi oldu. Önce Balyozlar, Sarıkızlar bertaraf edildi, zararsız ziyansız... Sonra hesap verme mekanizmaları devreye sokuldu...
Birinci dönemde dış eksenli içte bir güçlenme sağladı iktidar partisi kendi için, ikinci dönemde bunu işlevselleştirdi ve meyvelerini topladı, halen de topluyor. Üçüncü bir Erdoğan döneminden söz etmemiz gerekirse -ki bu döneme girmiş sayılabiliriz-, o da iktidar partisinin birinci ve ikinci döneminin hülasasını alarak ikisinin sonuçlarını birleştirmesi ve bu sefer de içte yaptıklarını, dışarıda daha da güçlenmesi yolunda kullanması olarak nitelendirebiliriz. Yani dış yolla içte emin bir konuma gelindikten sonra, içteki emniyetin geçici değil kalıcı olması sağlandı, şimdi de güçlü bir Türkiye vurgusu ile dünya düzenine çeki düzen vermeye girişildi. İsrail’le olan çekişmeyi de, ABD’ye rağmen gelişen İran ve Suriye ilişkilerini de bu bağlamda okumak gerekir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Merve Kavakçı İslam Arşivi