Diyarbakır’da farklı bir manzarayla karşılaşacağımı sanmıştım! Düşündüğümün tam tersi oldu!
Yüksek bir gerilimle karşılaşacağımı zannediyordum, ancak günlük hayat son derece huzur ve de sükûnetle devam ediyordu.
Ofis kavşağından İstasyon caddesine doğru giden caddede, polis bariyerleri vardı. Cadde, bayram yoğunluğuna rağmen trafiğe kapalıydı. Buna rağmen ofis gibi kalabalık bir caddede halk hiçbir şey yokmuş gibi gezip dolaşıyordu.
Eskiden olsa, böyle günlerde herkes köşe bucak kaçar, evlere tıkılırdı.
Ne çok şey değişmiş ben Diyarbakır’dan ayrılalı!
Örneğin, PKK’nın eylemlerine karşı kayıtsız şartsız onay veren, “sürü” bir toplum yok artık! PKK sempatizanları dahi Silvan olaylarını sorguluyor! Şehit cenazelerine tepki gösteriyor! BDP’nin akıl dışı politikalarını iş bilmezlik olarak değerlendiriyor.
Eleştirebilen, sorgulayabilen, gerektiğinde objektif bakabilen çok farklı bir toplum var Diyarbakır’da.
Yani AK Parti içerisindeki bazı isimlerin iddia ettiği gibi, Güneydoğu’ya götürülen hizmetler halkı şımartmamış! Tam tersine AK Parti iktidarının bölge toplumuna sunduğu katkılar tam yerine ulaşmış! Kürt milliyetçilerinin çiftlikleri gibi kullandığı bölgede yaşayan halk, devletin şefkat elini uzatmasından sonra ciddi anlamda aklını başına almış!
Buna rağmen halk, Başbakan’ın seçimle birlikte yenilenen Güneydoğu politikasından dolayı son derece üzgün ve de tedirgin.
Çünkü bölge insanı, Cumhuriyet kurulduğundan itibaren, ilk kez devletin, Kürt milletiyle buluşma noktası olarak AK Parti’yi görüyor. Başbakan’ın bazı söylemlerinden ötürü gönül kırıklıkları yaşıyor olmasına rağmen, var olan konjonktürde, Kürt sorununu çözebilme noktasında Tayyip Erdoğan’a güveniyor.
Milletvekili adaylarını sitemle karşılasa da, toplumun önemli bir kısmı, devletle güç bela kurduğu bu köprüyü yıkmama adına tercihini Tayyip Erdoğan’dan yana kullanıyor.
Güneydoğu’da oyu, partisinden ziyade Tayyip Erdoğan alıyor. Güven tesis ettikleri de Başbakan’ın ta kendisi! Dolayısıyla Başbakan’ın her tavrı dikkatle izleniyor. Her değerlendirmesi kale alınıyor.
O halde, AK Parti’nin, Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığı sürecini fırsat bilerek, sorunun çözümü noktasında bilinçlice hareket etmesi gerekiyor. Kürtleri şımarttık sözlerini sarf eden AK Partili birtakım boşboğazlar yüzünden, bu sürecin tıkanmaması gerekiyor.
Çünkü bölgede, seçim süreci ve sonrasındaki tutum değişikliğinin, demokratikleşme ve Yeni Anayasa sürecini negatif etkilemesinden yahut yavaşlatmasından ciddi anlamda korkuluyor.
Psikososyal açıdan travmatik bir toplumdan söz ediyoruz.
Bölge halkının yaşanmışlıkları düşünüldüğü zaman bu sitemli yaklaşımlarının anlaşılacağını ve AK Partililerin özeleştiri yapacağını ümit ediyorum!