Merve Kavakçı İslam

Merve Kavakçı İslam

Beraber Duruyoruz: Bir Millet Bir Kader

Beraber Duruyoruz: Bir Millet Bir Kader

Başlık 11 Eylül saldırılarının hatırlanması çerçevesinde hazırlanan bir programın adı. Ben bunu bir millet, bir insanlık milleti, bir kader olarak okuyorum... Haftasonunu bu programın davetlisi olarak Washington konferanslar merkezinde geçirdik. Amaç günden güne artan ve İslamofobik duruştan beslenen ırkçı söylemlere cevap vermek, geçtiğimiz on yılın bir muhasebesini yapmaktı. Amerika’da şu anda hakim olan atmosfer 11 Eylül saldırılarının adeta kutlanması mahiyetinde. Tezatlar içinde yaşayan bir ülke görünümü var.
Bir taraftan “Biz yenilmeyiz, bizi kimse yok edemez” mesajı verilirken diğer taraftan da bu trajedinin unutulmaması, böylece de bilerek veya bilmeyerek de toplum üzerindeki tesirinin eksilmemesi için hiçbir çabadan geri durulmaması durumu mevcut.
Buradan güç alan bir alan var, malum. Bush yönetiminin dünyayı içine sürüklediği teröre karşı küresel savaş sloganı ikincisinin temelini oluşturmuştu hatırlarsınız. Simdi, trajedinin sonuçlarını ortadan kaldırdık deseler ne olacak... Afganistan, Irak derken yeni hedeflere nasıl kavuşulacak sorusu sorulur ki bunun yanına dahi yaklaşmak istemezler.
Saldırıların Batı’da yaşayan Müslümanlar için sonuçları on senelik bir sürenin geride kaldığı şu günlerde daha da bariz bir şekilde gözler önüne seriliyor. Bugün Amerikan toplumunun sadece yüzde 37’si İslam’la ilgili olumlu düşüncelere sahip. Gallup’un yaptığı araştırmaya göre ABD’lilerin yüzde 22’si komşularının Müslüman olmasını istemiyor. En ürkütücüsü de halkın yaklaşık yüzde 40’ı Müslümanların özel kimlikler taşımasını istiyor. Bu, özellikle Amerikan kültürünün temelini oluşturan değerleri göz önünde bulundurursak vahim bir durum. Medyada yapılan İslamofobik yayınlar, seçime yaklaşılan şu dönemde Cumhuriyetçi siyasetçilerin yaptığı propagandalar insanların içine bilmedikleri ile ilgili korku salıyor, bilmediklerinden ürküp saldırıya geçiyorlar. 11 Eylül saldırılarından sonra sadece Chicago’nun bir bölgesinde Müslümanlara ait iş yerlerinin yüzde 50’si işini kaybetmiş. Sonu gelmeyen bir İslam düşmanlığı retoriği cehaletle de birleşince ortaya trajedi üstüne trajedi çıkıyor. Bedeli Müslümanlar ödüyor. Bir Müslüman şiddet eylemine bulaşsa, konu hemen terörizm oluyor da, Hıristiyan veya yahudi olsa yaptığı teröre girmiyor, sadece “deli” adam denilip geçiliyor... Müslüman terörist, İslami terörizm gibi garabet kavramlar böyle böyle dile yerleşiyor. Kimse Hıristiyan teröristten veya Yahudi teröristten söz etmiyor oysaki...
Hafta sonu katıldığımız toplantı ABD’nin farklı bölgelerinden gelen din adamlarını ve akademisyenleri bünyesinde topladı, gün boyu bu bahsettiğimiz dilin çifte standartlığına karşın yapılacak mücadele ve Ümmetin, Amerika’daki Müslümanların ahvali üzerine konuşmalar yapıldı. Aramızda İngiliz yazar Karen Armstrong, İsviçre’den Tariq Ramazan, Georgetown Üniversitesi’nden John Esposito, Zaytuna Enstitüsü’nden ABD’li Müslümanlar Hamza Yusuf ve Zaid Shakir ve Michigan Üniversitesi’nin yine Amerikalı Müslüman öğretim üyesi Sherman Jackson vardı. Konuşmalar hem dini içerikli yani Müslümanları içinde yaşadığımız çağın zorluklarına karşı hazırlayacak motivasyonu içeren mesajlarla doluydu, hem de siyasi içerikli değerlendirmelerle. Ben ABD ile İslam dünyasının ilişkileri üzerinde durdum.
Toplantı sonunda Karen Armstrong’un girişimiyle başlatılan ve insanların birbirlerine insan olmaları sebebiyle saygı duyması gerektiğini vurgulayan, her türlü dinsel ayrımcılığa karşı birlik ve beraberlik içinde olma çağrısı yapan Charter for Compassion yani Merhamet Sözleşmesi’ni okuduk ve imzaladık (www. charterforcompassion.org).

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Merve Kavakçı İslam Arşivi