Mısır’a pencereden girmek!
Arap Baharı siyasi iklimi değiştirdi. Mısır-Türkiye ve ötesinde bölge kaynaşmasının zemini müsait hale geldi. Daha önce Erbakan Hoca’nın D-8 projesi Mısır’ı da kapsamıştı. Lakin Mübarek bu oluşumun içinde kerhen yer almıştı. Adnan Menderes döneminde ise Mısır ile Türkiye arasında adeta soğuk bir savaş iklimi yaşanıyordu. Taraflar farklı kampları temsil ediyordu. Farklı kamplardan öte şahsi ve rejim olarak Nasır, Arap milliyetçiliğine gönül verdiğinden Türkiye’ye mesafeli idi. Adeta Arap aleminin Enver Paşası olmuştu. 1950’den sonra demokrasiye geçen Türkiye’yi kendisine rakip olarak görüyordu. Mısır ise 1952 sonrası hırs küpü Nasır’ın sıra dışı eğilimleriyle çok farklı bir siyasi çizgiye ve mecraya oturdu. 1954 yılında iktidar mücadelesini Muhammed Necip kazanmış olsaydı Mısır-Türkiye ilişkileri bambaşka bir noktaya gelebilir ve belki de bölgesel birliğin çekirdeğini oluşturabilirdi. Erken bir bahar havası yaşardı. Lakin baharın gelmesi için milliyetçilik kışının yaşanması ve geçmesi gerekiyordu. Nasır’ın baskın kişiliği bölgesel işbirliklerinin önünü tıkamıştır. Bölgeyi çekişme alanına çevirmiştir. 1952 Devrimi neticede genetik olarak İttihatçıların Selanik’ten gelen Hareket ordusunun bir tekrarıdır. İkisi de Temmuz devrimidir. Nasır bir Arap İttihatçısı ve İttihatçı çocuğudur. Tersine Menderes ise İttihatçılığın ulusalcılığa revize edilmiş halini aşmaya çalışan bir siyasetçi idi. Menderes’i yabancıların yazmış olduğu hatırat kitaplarından takip etmek daha zevkli. Gerçek Menderes’i yabancıların gözüyle daha iyi anlıyorsunuz. Onu daha berrak tanıtmakta, iç dünyasına ışık tutmaktadır. Bu hatırat kitaplarından birisi Iraklı Al-i Süveydi (Süveydi ailesinden) ve eski başbakanlardan Tevfik Süveydi’nin Müzekkerati/Hatıratım adlı kitabıdır. Soyu Abbasilere dayanan Tevfik Es Süveydi Hatıratında Menderes ile yaşadığı bazı mahremleri paylaşmaktadır.
•
Lakin bundan da önemlisi Menderes’i beyefendi, kibar, zarif, tatlı dilli, mütevazi ve ince ruhlu ve centilmen ve entelektüel birisi olarak tanıtmasıdır. Geniş bir bilgi birikimi ve ıttılaı olduğunu ifade etmektedir. Menderes’in Irak ve Iraklıları çok sevdiğine de şahitlik etmektedir. Bu sevgi karşılıksız kalmamış, Iraklıları esir almıştır. Onlar da sevgiye sevgiyle karşılık vermiştir. Sadece Araplar değil Menderes’i içerideki azınlıklar da sevmiştir. İdamına hüngür hüngür ağlamışlar ve empati ile onun trajedisini ve halet-i ruhiyesini can evlerinde hissetmişlerdir. Balçiçek İlter azınlıkların sevgi halesinden bir demeti okurlarıyla paylaşmıştır. Dikran Karagözyan “Ne çok severdik Menderes’i” diyerek idamına tarih ve ah düşenlerden birisidir. CHP’nin kışını yaşadıktan sonra DP’nin baharını idrak eden azınlıklar Menderes’e minnet duymuş ve tatlı hatırasını ebediyen yaşatmışlardır.
Zaman zaman Menderes Irak’a gittiğinde diğer Arap liderleriyle de görüşme isteğini dile getirir. Bunun gerçekleşmemesinden dolayı teessüflerini ifade eder. O dönemde de Suriye ve Mısır rejimleri mümanaat/istemezük ve mızıkçı rejimlerdir. Türkiye’yi dışlama ve reddetme gerekçesi olarak direniş/mukavemet cephesinde olmalarını gösterirler. Menderes hususiyle ve bizzat Abdunnasır ve Şükrü Kuvvetli ile görüşmek istemektedir. Lakin her iki lider de Menderes’ten uzak durmakta ve görüşmeye yanaşmamaktadır. Menderes bu duruma bir anlam verememektedir. Ve Hatırat’a göre Tevfik Süveydi’ye şunları söyler: “İmtina sebebi ne olursa olsun Mısır Lideri(Nasır) ile muhakkak görüşeceğim. Kapıdan kovulsam bile mutlaka pencereden gireceğim ve şansımı deneyeceğim (Müzekkerati: 564, Daru’l Hikme)....” Menderes’in camdan girmeyi temenni ettiği Mısır’a Erdoğan bugün kapıdan girmiştir. Bu yeni bir milattır.
•
Menderes Irak gibi ülkelerle ilişkileri sadece siyasi boyutta tutmaktan yana değildir. Dostluk ve beraberliği halklar arasında da yaymak ve pekiştirmek istemektedir. Aydınların aydınlarla ve halkın halkla buluşmasını arzu etmektedir. Lakin darbelerle birlikte Nasır’ın hastalığı Irak’a bulaştığı gibi 1960 darbesiyle Türkiye’ye de yeniden nüksetmiştir. Adeta 1960 darbesi Hareket Ordusunun yeniden hortlamasıdır. Velhasıl, Arap-Türk baharı darbelerle soldurulmuştur. Şimdi halk ihtilali ve Arap Baharı ile yeniden dirilmektedir. Nasır, Sedat ve Mübarek yüzünden Mısır Türkiye beraberliği 60 yıl gecikmeli olarak yola çıkmıştır. Denildiği gibi, Mısır ve Türkiye Ortadoğu’nun iki kanadıdır. Demek istediğimiz o ki Başbakan Erdoğan’ın Mısır ziyaretinde 60 yıllık bir gecikme söz konusudur. Nasır yüzünden 60 yıl rötar yapmıştır. Bugünlere ne zor aşamalardan geçerek geldiğimiz ortada. Tarih aynası da buna şahittir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.