Vaddah Hanfer'e vefa
Amerika Birleşik Devletleri, Katar'a, 'El Cezire'nin yayınlarında uluslar arası yasalar ihlal ediliyor, bundan vazgeçilsin' diye baskı yapmış, bunun üzerine El Cezire Genel Yayın Yönetmeni Vaddah Hanfer yayınlarında daha dikkatli olacaklarına dair söz vermek zorunda kalmış ve hatta internet sitelerindeki bir haberin fotoğraflarını değiştirerek Amerikalıları 'idare etmeye' çalışmış, fakat bir süre sonra Amerikalılar 'Sözünüzde durmuyorsunuz' diyerek Katar'a / El Cezire'ye tekrar yüklenmişler...
Wikileaks belgelerinin ortaya koyduğu bu tablodan hareketle "El Cezire ne yaptıysa Amerika için yaptı, Vaddah Hanfer CIA ile beraber çalıştı" demek akıl kârı mıdır?
Amerikalıların El Cezire'yi kınayıp durduklarını belirttikten sonra 'Bu televizyonu başından beri Amerikalılar yönetiyor' demek, üzerindeki ağır baskılar yüzünden biraz 'diplomasi' yaptı diye Vaddah Hanfer'e CIA ajanı muamelesi yapmak insafla bağdaşır mı?
Kesinlikle hayır.
Bu hiç adilane değil.
Üstelik büyük vefasızlık.
El Cezire bir süredir Türkiye'ye 'gözle görülür' bir rezerv koyuyor, fakat geçmişte düpedüz Türkiye'nin resmi yayın organı gibi davranmıştı.
Filistin'le dayanışma için düzenlenen Çağlayan Mitingi'nin efsaneleşmesinde, "One Minute"ın destanlaşmasında, Mavi Marmara şehitlerinim bayraklaşmasında, Başbakan Erdoğan'ın Arap sokaklarında yeni bir Selahaddin gibi selamlanmasında, kısacası Türkiye'nin yıldızının parlamasında El Cezire ve bilhassa Vaddah Hanfer'in büyük payı var.
Ben bunu unutamam.
Son zamanlarda Fransa ile safları sıklaştıran Katar'ın Türkiye'ye yaklaşımının menfiye döndüğünü ve bu değişikliğin El Cezire'ye de yansıdığını tespit ederim, ama geçmişi inkâr edemem.
Hele, mezkûr 'metamorfoz' sürecinde El Cezire'nin genel yayın yönetmenliğini bırakmak zorunda kalan Vaddah Hanfer'e hiç kıyamam.
* * *
Selamun aleykum sevgili Vaddah.
Arap kardeşlerimizle yeniden kaynaşmamıza yardımcı oldun, bize emeğin geçti; Allah ecrini arttırsın.
Türkiye adına konuşmaya yetkim yok, ama olsaydı "Türkiye sana şükranlarını sunuyor" derdim.
ESED'İN KARA PROPAGANDASI
Türkiye'nin Arap sokaklarındaki itibarını sindiremeyen bazı çevreler "Türk devleti Suriyeli mültecilere ihanet ediyor, Yarbay Hamuş 9 PKK'lı karşılığında Baas rejimine iade edildi" diye tezvirat yapıyor, Baas rejiminin resmi haber ajansı SANA da "Antakya'daki kamplarda Suriyeli kadınlara tecavüz edildi" gibi iğrenç hikâyeler yayıyor.
Başbakan Erdoğan'ın "kara propaganda" olarak nitelediği bu 'haberlerin' arka planına ışık tutmasını rica ettiğim İHH yetkilisi Osman Atalay şunları anlattı:
"Suriye yönetimi haziran ayında Türkiye topraklarına gelmek zorunda kalan Suriyeli vatandaşların mülteci konumuna düşmelerini kendisine yediremedi, bundan sürekli rahatsız oldu. Haziran ayından beri Antakya'da bulunan kamplar ile ilgili Suriye yönetimi ve Türkiye'de Beşşar Esad'a destek veren bazı görüşler ve çevreler kamp ile ilgili olumsuz düşünce ve haberler üretiyordu. Antakya'daki kamplarda insani yardım dağıtımı gerçekleştiren İHH olarak gözlemlerimiz bu olayın hayal ürünü ve belden aşağı tamamen profesyonel bir Suriye istihbarat çalışması olduğudur. Kamplara gelen insanların istihbarat süzgecinden geçecek hali yoktu. Dağlardan tepelerden can havli ile gelen insanların çoğunun kimliği ve evrakı yoktu. Kamp ilk günler 15 000 insanın akınına uğradı. Gelenlerin içinde kadın erkek çok sayıda Suriye muhaberat örgütüne mensup insanlar vardı, bunu ayırmak çok zordu, zaten güvenlik sebebi ile kampa hiçbir yabancı ziyaretçi sokulmadı. Kamp ilk günlerden itibaren Suriye istihbaratın iç kontrolüne geçti, ilk günlerde bin kişilik guruplar halinde Suriye'ye geri dönüş kararı alındı. Ardından kampta sürekli protesto ve huzursuzluk gösterileri iç kavgalar çıkarılmaya çalışıldı. Suriye-Türkiye ilişkilerinin soğuması sonucunda, bu kez kamplarda esrar uyuşturucu ve fuhuş vakalarının yaşandığı haberleri çıkarıldı. Bu haberler tamamen Suriye istihbaratının organize haberleridir. Kampta kalan insanlara Türkiye de bulunan akrabaları ile sürekli telefon ve ziyaretçi olarak görüşme imkanları sağlanmıştır. Özellikle tüm şikayetler istekler dikkate alınmıştır. Burada tek sorun Suriye istihbaratı ve Türkiye'de Suriye yönetiminin yanında olan fikir-kanaat sahibi kurum ve kişilerin bu propagandaya ortak olmaları. Bu çok çirkin ve hayal ürünü karalama kampanyası istihbarat devleti olan Baas yönetiminin başvurduğu basit bir propaganda savaşının sadece bilinen bir yüzüdür. Türkiye'de bulunan, Şam yönetimine sıcak bakan fikir sahibi kuruluş ve kişiler de bu kara propagandanın değirmenine su taşımaktadırlar, Türkiye'nin Suriye'ye silah sevkiyatı yapılmasını önleyici karar alması, hava sahasını askeri sevkiyata kapatması, ardından yeni yaptırım kararlarının gelebileceğini açıklaması üzerine bu tür kara propagandaların Suriye tarafından daha da sıklaşacağını normal karşılamak gerekir. 6 aydır Suriye yönetiminin tüm dünyayı kara propaganda ile oyaladığını unutmayalım..."