Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Acziyet ile teslimiyet arasında BM

Acziyet ile teslimiyet arasında BM

Başbakan Erdoğan, BM’nin 66’ıncı Genel Kurulu’nda tarihi bir konuşma yaptı. Hem İsrail’e hem BM’ye hem de Batılı ülkelere bindirdi ve dokundurdu. Hatta orantısız güç kullanan İsrail’e orantısız destek olan BM’ye adeta ‘one minute’ çekti. İsrail’e aynen Ürdün Kralı Abdullah II gibi seslendi: Tercih yapma vaktiniz geldi: Ya saldırganlığınızla baş başa kalacaksınız ya da dünya ailesini ve bölge ile entegrasyonu yeğleyecek ve seçeceksiniz. Yani ya getto devleti olarak (geçici bir biçimde) kalacak ya da kalıplarınızı ve dizlerinizi kıracak ve adalete razı olacaksınız. Zımni olarak dünyada iç içe sarmal vaziyette ve matruşka bileşkesinde bir zulüm mekanizması ve anlayışı olduğunu ve bu mekanizmanın bugüne kadar İsrail’i beslediğini ifade etti. İsrail, 89 BM kararını hiçe saymasına ve onları ihlal etmesine rağmen kimse ondan hesap sormazken buna mukabil Sudan’ı hem böldüler hem de Ömer Beşir’i Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne havale ettiler. Oysa Belçika yasaları gereği Şaron’u yargılarken daha sonra bundan vazgeçirilmiştir. Buna mukabil, hâlâ söz verdiği halde Obama Filistin devletini tanımak yerine ötelemeye çalışıyor. Erdoğan’ın da hatırlattığı gibi Bush, Irak ve Afganistan’ın işgalleri karşısında Arapların ağzına bir avuç bal çalmak için veya gözlerini boyamak için 2005 yılında Filistin devletinin doğuşuna şahit olacaklarını söylemişti. Hatta skandal bir biçimde Şerm el Şeyh’de bu yönde Allah’dan bir talimat aldığını da iddia etmişti. 2005’te olmayınca yine oğul Bush Filistin devletinin doğuş tarihini 2008’e talik etmişti. Diğerleri gibi o tarihte geldi geçti. Yani her baharda İran’a yönelik bir savaş kotarıldığı gibi her baharda da çakma bir Filistin devleti kuruluyor. En son Bush’un mirası üzerine oturan Obama da Filistin devleti için söz verdi lakin hakikatle yüzleşme saatinde yine bundan çark etti. Bush ve Obama hadis ifadesiyle ‘utanmazsan dilediğini yap!’ sözlerinin muhatabıdır.
*
Peki, neden böyle? İsrail Batı’nın günahı ve bundan vazgeçmek istemiyor. İsrail ile İngiltere ve ABD arasında Prens Faysal’ın ifadesiyle zehirli ve kutsal olmayan ve adaleti gölgeleyen bir bağ var. Batı İsrail karşısında İslam alemine çifte standart uyguluyor. Bu çifte standardın mahiyeti ise şu: İsrail’e ve benzer şımarık oğlanlara pozitif ayrımcılık yapmak. Buna mukabil, Sudan gibi ülkelere ise negatif ayrımcılık uygulamak. İsrail ne Sudan gibi bölünüyor ne de Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne havale ediliyor. Yani her suçundan yırtıyor. Erdoğan doğrudan temas etmese bile BM’nin ve Batılıların Sudan, Filistin ve KKTC karşısında pozisyonları aynı. Çifte standart ve negatif ayrımcılık. Müslümanların lehine olan Filistin devletini veya KKTC’yi onaylamıyorlar ama buna mukabil İsrail’in ve Batı’nın müttefiki Hıristiyan yeni bir ülke olan Güney Sudan’ı derhal tanıyorlar! 1983 yılında devlet ilan edilmesine rağmen KKTC hiçbir Batı ülkesi tarafından tanınmamıştır. Yani Filistin’in kaderini paylaşmaktadır. Bundan dolayı da eskiden Arafat ile Denktaş dava arkadaşları olarak bilinirlerdi. Annan Planının Türkler tarafından kabul edilmesine rağmen Avrupalılar tecridi kırıp teşvikleri uygulamadılar. Balkan Savaşlarındaki gibi sözlerinin üzerine yattılar.
*
Bu yaklaşımları bize geçmişte Avrupa devletlerinin Osmanlı ile Balkan Devletleri arasındaki ihtilaf ve savaş sırasında statükoya bağlı kalacaklarına dair peşin söz vermelerine rağmen Balkan Devletlerinin zaferi üzerine toprak kazanımlarını onaylamalarını hatırlatıyor. Bu çifte standart o zamanlar birçok yazar ve devlet adamını isyan ettirmiştir. Bunlardan birisi biyografisi çok bilinmeyen ve Osmanlı’nın Son Dostları’nın yazarı Müşir Hüseyin Kıdwai’dir. Söz konusu kitabında bu açık çifte standart karşısında hayretini ve öfkesini gizleyemez. Pozitivistlerden olmasına rağmen İttihat ve Terakki’nin Umumi Başkatıbi olan Ahmet Rıza da tam bu noktada Batı’nın siyasi ahlakına isyan eder. Ve bunu muhteşem bir Fransızca kitapla muhallet hale getirir: Batı Siyasetinin Ahlaken İflası. Batı yüzyıldır hatta yüzlerce yıldır ahlaken iflas halindedir. Bunun son örneği Obama’nın Filistin devleti karşısında çarkı, ikircikli ve samimi olmayan tutumudur. Sudan bölününce yeni Hıristiyan ülkeyi iki etmeden ve sektirmeden tanıyanlar mesele Filistin olunca 63 yıldır ayak sürüyorlar. BM ve onu kontrol eden ülkeler sadece ahlaksız değil. Aynı zamanda Başbakan Erdoğan BM’nin Somali’deki acziyetini de dile getirdi. İnsani yardım olunca acziyet içine düşünüyor ve bürünüyorlar. Ama mesele siyaset olunca çaresini buluyorlar. Somali’de acziyet İsrail karşısında teslimiyet içindeler. BM çarkı böyle deveran ediyor. Öyle geldi ama öyle gitmez. Zira ‘el küfrü yedumu ez zumlu la yedum’ kuralı evrensel bir kaidedir. Küfür devam eder ama zulüm devam etmez. Zulüm çarkları bir gün kırılır. Türkiye’nin saf değiştirmesi bunun ilk işaretidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi