Dil bayramı dolayısıyla: Nâmı diğer “Turkish Lexicon”!
26 Eylül’de “Dil Bayramı” kutlanmış. Devlet erkânı usulen övücü mesajlar yayınlamış. Biz de bu kutlamalara âcizane bir katkıda bulunalım dedik. Buyurun bakalım!
“Flaş” ingilizce “parıltı, şimşek” demek. Bu anlamıyla kelimenin türkçeye geçmesi beklenemez elbette. “Fennî” bir uygulama, teknolojik bir buluş bu kelimeyi dilimize soktu. Fotoğraf çekmeye uygun ışık sağlayan bir cihaz olarak dilimize girdi “flaş”. (“Flaş”, geçenlerde vefat eden 1960’lı, 70’li yılların ünlü gazetecilerinden Gökhan Evliyaoğlu’nun köşe yazılarının başlığı idi. Peyami Safa “Objektif” sütununda yazardı, Gökhan Evliyaoğlu “Flaş”da.)
Fotoğraf makineleri ile eşzamanlı çalışan ışık saçan cihazlar 1949’dan sonra yaygınlaşmaya başlamış. On yıl sonra, Türkçe Sözlük’ün 1959’da yapılan 3. baskısında kelimeyi buluyoruz. (Nişanyan Sözlerin Soyağacı’nda, bir zühûl eseri, 1955 diye kayıt düşmüş).
Tahmin edilebileceği gibi, kelime sözlükte ingilizce imlâsı ile, yani “flash” olarak yer almıyor... Sözlüğün bu baskısında hepimizin çok âşina olduğu bir kelime daha var: “Kokakola”!
Hayret ender hayret! Bu kelimenin ne işi var Türkçe Sözlük’te? O dönem Amerikancılığın tavan yaptığı yıllar! TDK Sözlüğü de modaya kapılmış, bir firmanın adını taşıyan içeceği sözlük maddesi yapmış! İnsanın “reklam aldılar da ondan!” diyeceği geliyor!
Tabiî ki, TDK sözlüğünün sonraki baskısında böyle bir kelime bulamazsınız. Türkiye “kola” denilen içecekle 1950’lerde tanıştı. Hatta onunla ilgili fıkralar üretildi. Bir delikanlı çay bahçesine gidiyor ve “coca cola” istiyor. Bilgiç garson düzeltiyor: “Galiba ‘koka kola’ demek istediniz!”
“Hayır” diyor delikanlı, “Coca cola!” Sonra şöyle bir açıklama getiriyor: “Benim adım Cevat. Eğer ona ‘koka kola’ dersem, bir gün bana da ‘Kavat’ demeye kalkarlar!”
Anlaşılacağı üzere, konumuz yabancı dillerden geçen kelimelerin nasıl yazılacağı. Son yıllara kadar pek tereddüt yoktu: Nasıl okunuyorsa öyle! Fakat son yıllarda “flaş” gibi yerleşmiş kelimeler dâhil, birçok yabancı kelime okunduğu gibi değil, kaynak dildeki gibi yazılıyor. Günlük hayatta bazı televizyon firmaları karşımıza böyle çıkıyor.
Bu her ne kadar böyle ise de, sözlükler kaideye riayet ediyordu. Evet “ediyor-du”!. Bu konuya “flaş”tan girişimizin sebebi “flaş bir giriş” yapmak değil! Bilgisayar âleminde son yıllarda yaygınlaşan, ufak tefek ama raflar dolusu kitap yüklenebilen “flaş bellek”in sözlükte yer alıp almadığına bakmak.
Bunun için Türkçe Sözlük’ün 11. baskısını karıştırırken, “flaş”tan önce “flashback” ile karşılaşmayayım mı! “Flaş çaktı” mı desem, “şafak attı” mı desem bilmiyorum!
Erbabının malûmu, “flaşbek” geri dönüş anlamında bir sinemacılık terimi. Daha önce Kurum dilimize imlâsıyla musallat olmak isteyen kelimeleri Yabancı Kelimelere Karşılıklar (Sözlüğü)ne alırdı. Nitekim orada da var ve “ingilizcedeki imlâsı ve telaffuzu ile dilimize sokulmaya çalışıl”dığı belirtiliyor!
Şimdi kelime resmî sözlüğümüze ingilizcedeki imlâsıyla alınmışsa, bunu nasıl yorumlamalı? Yani “düşman içimizde, dilimizi yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmak için kurulmuş teşkilatımızda” diyebilir miyiz?
Tabii “flashback” Türkçe Sözlük’ün son baskısına kaynak dildeki imlâsıyla giren tek unsur değil. Tamamına bakamadım elbette, ama başlardan biraz örnek vereyim: Change, chat, check-in, check-out, check-point, check-up, chip-card... anlayacağınız “Türkçe Sözlük” nam eserde bunlardan yüzlerce, belki binlerce var. Madem iddia sahibisiniz, “Türk Dil Kurumu”sunuz, bunun arkasında durun! Sözlüğe aldığınız kelimeleri okunduğu şekilde yazmak ilkesini asla bir yana bırakmayın!
Şimdi bu bir kaç kelimeye bakalım. Bugün chat (çet), chek-up (çekap) günlük hayatta yaygın olarak kullanılıyor. Bunları okunduğu şekliyle sözlüğe almak gerekebilir. (Nitekim, “çekap” 1998 baskısında var. Bu geriye dönüş neden?) Change, check-in, check-point vs. ise türkçe ibarelerin altına ingilizceleri olarak yazılıyor. Bunların türkçe sözlüğe böylece girmesi doğru mudur? Eğer bu doğruysa, tehlike anında çıkılacak yeri belirtmek üzere “çıkış”la birlikte yazılan “exit”i de alalım!
Böyle uydurma Türk Dil Kurumu olur mu? Hadi Kurum uydurma değil, böyle uydurma Dil Kurumu Başkanı olur mu? Dil Kurumu’nun neredeyse 70 yıllık sözlüğünü tek başına üstlendi neredeyse.
Hangi bakanın, başbakan yardımcısının alanına giriyor TDK? Gerçek bir ilim adamı ve sahasının tartışmasız otoritesi Tarih Kurumu Başkanı Ali Birinci’yi şıpın işi görevden alan irade neye binaen bunu yaptı da Dil Kurumu başkanı neden ısrarla bu makamda tutuluyor? Yoksa küresel zorbaya türkçeyi terk edip İngilizceye geçme sözü verdik de mevcut başkan geçiş döneminin değişmez adamı mı?
Dürüst olalım: “Türkçe Sözlük” değil, “Turkish Lexicon” yazalım olsun bitsin! “Chef Lexicographer”e de bu yakışır!
Peki, o zaman ne yapacağız? Çünkü “bayram”ın ingilizcede tam karşılığı yok! “Turkish Lenguage Festival” mi diyeceğiz, “Turkish Lenguage National Day” mı? Yoksa ulusalcı takılıp “Turkish Lenguage Bairam” mı?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.