Belkıs İbrahimhakkıoğlu

Belkıs İbrahimhakkıoğlu

Niyet hayr, akıbet hayr

Niyet hayr, akıbet hayr

Diyarbakır’da bindiğimiz taksinin şoförüyle selâmlaştık, havaalanına gitmek istediğimizi söyledik. Genellikle söz başlangıcı olarak, “yolculuk nereye” diye sorulur. Ama şoförümüz, “nerelisiniz” diye sordu. Bir İstanbullu, bir Amasyalı, iki Erzurumlu olmak üzere dört kişiydik. “Diyarbakırlı yok mu” dedi, yok dedik. Zaten onu öylesine sormuştu, Erzurum’la ilişkilendirerek; “Ekim’de ben de Erzurum’a gideceğim” dedi. Söyleyiş şeklinden dertleşmek ihtiyacında olduğu belliydi. “Hayrola” diye sordum, kardeşinin mahkemesi varmış. “Dertli söylegen olur” derler, mahzun ve çok üzgündü, kardeşinin başından geçenleri anlatmaya başladı. Ağabeyinin arabasını ara sıra kardeşi de çalıştırıyormuş. Bir gün Erzincan’a gitmek istediğini söyleyen bir müşteriyle anlaşmış. Meğer adam PKK’nın askerî bir koluyla buluşmaya gidiyormuş. Yolda takip edilmişler ve yakalanmışlar. Çocuk, altı ay yattıktan sonra şimdi tutuksuz yargılanıyormuş.
Sonra köylerinin korucular tarafından yakılışını anlattı. Kendi köylerinin toprakları çok verimliymiş, korucularınki kurak ve verimsizmiş... Hasılı yol boyunca iki ara, bir derede kalanların acı hikâyelerini dinledik. Genç şoförün ikide bir devlete vurgu yapması dikkatimi çekti. Bütün problemlerin sebebini dolaylı da olsa devlete bağlıyordu ve çözümü de devletten bekliyordu. Zamanın sınırlı oluşu, onunla meselenin eğrisini doğrusunu konuşmaya elverişli değildi. Hayır dualarla ve helâlleşerek akrabamızdan ayrılır gibi birbirimizden ayrıldık. Çünkü birlikte hâlimize yansıyan sağlam ve sarsılmaz ortak bir dilimiz vardı.
Dertli insanın önce derdini dinleyeceksin. Peşin hükümleri bir yana bırakıp samimiyetle kendini onun yerine koyacaksın. Ne zaman ki, onun acısı insan olarak senin de yüreğini kanatırsa, o zaman karşılıklı nerelerde yanlış yapıldığını, kasıtlı olanla kusurlu olanı ayırabilmeyi, dönemleri bütüne şamil etmenin yeni sıkıntılara sebep olacağını, çözümsüzlükten beslenen düzenbazlara prim vermemeyi, birlikte beslendiğimiz ortak kültür değerlerimize sıkı sıkı sarılmayı, tevhid esasına yönelmeyi ilah...konuşabiliriz. İnandırıcılık samimiyetle eşitlenir.
Kürt meselesinde, ucuz demokrasi edebiyatıyla uğraşan, basireti bağlı yazarçizerlerle bir araya gelip gündem oluşturma yerine, Kürt-Türk beraber, halkın içerisinden selim akıllı insanlarla görüşülmeliydi. Onların kanaatleri gündeme taşınmalıydı. Onlarla yola çıkılmalıydı. Bir zamanlar Başbakan’ın huzuruna çıkan aydınların hangi sözleri önemini bu gün için de koruyor, dönüp bir bakmak lazım. Milletimiz, menfaatini önceleyen kurnazlardan, bir yerlerin adamı olan maskelilerden ve onları adam yerine koyup medet uman gafillerden yeterince zarar gördü. Silâhlı mücadeleye sürüklenişte İsrail kadar içerideki siyonistleşmiş zihinlerin payının da olmadığını söyleyebilir miyiz?
Silâh belâyı geçici olarak savuşturur, ama meseleyi çözmez. Gelecek için meselenin yeniden ferasetle tahlil edilmesi lazım. Meselâ Abdullah Öcalan gibi sıradan bir insanı lider konumuna kim nasıl getirdi? Bu günleri çok önceden plânlayanlar gerçek lider isteseydiler 1971 yılında Hüseyin Cevahir’i öldürtmezlerdi, onu seçerlerdi. Hüseyin Cevahir daha akıllı, daha kişilikli, daha karizmatikti. Ama ona belki istedikleri biçimi veremeyeceklerdi, istedikleri gibi kullanmak zor olacaktı.
Ülkemizin üzerine oynanan oyunlar ne olursa olsun, hiçbir güç Allah’ın ipine sağlam şekilde sarılanlardan daha önde olamaz. Yeter ki riyadan, çıkarcılıktan uzak duralım, zaaflarımız inancımızı gölgelemesin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Belkıs İbrahimhakkıoğlu Arşivi