Yazıcıoğlu birileri için “tekin adam” değildi!
Allah (cc) rahmet eylesin. Darı bekaya göçtü gibi, ama adı hatıra kaldı bizlere.
“Namlusunu Hakka, halkın inanç ve değerlerine yönelten tanka selam durmam” dedi. “Türkiye İran olmayacak” diyenlere, “Türkiye Suriye de olmayacak” diyen “cesur yürek”ti!
Muhsin Yazıcıoğlu siyasetin kara kutusu idi. Birileri onu söküp aldı enkazımızdan.. Tıpkı onun içinde olduğu helikopteri düşürenlerin, düşen helikopterin kara kutusunu çaldığı gibi..
Rahmetli ile bir iftar sonrasında birlikte olduk, bildiklerini yazmasını ve bizimle bu gerçekleri paylaşmasını söylemiştim. Gülmüştü. Ben de, “Ama hepsini bir anda anlatma” demiştim. “Niye” demişti de, “Bildiklerini bilseydim dudağım uçuklardı” demiştim.. Gülüşmüştük..
Sanıyorum o bildiklerinin bir kısmını Başbakan’a anlattı. Bazı savcılara, devletin kritik makamındaki kişilere adamlar gönderip bazı mesajlar gönderdi. Öyle “gizli tanık” olacak adam değildi.
28 Şubat öncesi Refahyol’un oluşturulmasında onun rolü olmuştu. Çatlı ile teması olan bir isimdi..
12 Eylül’de birileri onu teslim almayı denedi, olmadı. Öldürmeyi denediler, öldürmeyen Allah öldürmez. Her türlü işkenceden geçti ve sonrasında da kendi istikametini buldu..
O son gün BBP’den aradılar. “Muhsin başkan görüşmek istiyor” dediler. Yüz yüze görüşmek istiyordu, söyleyecekleri vardı. Oysa ben havaalanına doğru gidiyordum.. “Tamam o zaman” dedi, kendi de Maraş’a gidecekti. Dönüşte görüşmek üzere kavilleştik. Ama bir daha görüşemedik. Kaza haberini Antep’te aldım. Hasan Celal Güzel de Antep’te idi. BBP il teşkilatı taziye evine dönmüştü. Güzel’le birlikte bir süre partide arkadaşlarla konuştuk, ben İstanbul’a döndüm..
Bir gün sonra, ikindi vakti, şimdi Almanya’da yaşayan Maraşlı eski bir ülkücü arkadaş vasıtası ile helikopterin düştüğü yeri öğrenmiştim. Demir İnal’ı aradım, Havaalanı Taksi Koop. Başkanı bir arkadaş o bölgede imiş, onlara ulaşıldı. Kazanın olduğu yer hakkında bilgi verildi kendilerine. Enkaza ilk ulaşanlar da onlardı. Sonra olanları daha yeni öğreniyoruz.. O düşen helikopter mesela. Onlar nasıl buldu orayı? Onlar ne zaman öğrendiler, ne zaman hareket ettiler, nasıl düştüler? Onlar kimdi ve sonra ne oldu? Biri gidiyor, kara kutuyu söküyor, bir diğeri gidiyor, helikopterde olmayan GPS cihazını enkaza monte ediyor..
O, “Yazıcıoğlu yaralı, ambulansla hastaneye götürülüyor” diyen kim? Malum media bu işin neresinde idi?. Helikopter Maraş’ta bir ara nereye kayboldu? Neden helikopterde bir kişi fazla, neden helikoptere aşırı yakıt yüklemesi yapıldı.. Görünen o ki, asker de suçlu, polis de, Sivil Havacılık’ın da bu sonuçta sorumluluğu var, istihbaratın da.. Basın da temiz değil.. Bu helikopterin kiralanmasında rolü olanları da tek tek incelemek gerek bana kalırsa. Mesela, ilk otopsi raporunda kandaki karbondioksit oranı hakkında bilgi ile daha sonra yapılan tahlildeki farklı.. Egzoz ile kalorifer borusu arasında bir kaçak oluşturulup içeriye egzoz gazı mı verildi? Bölgede uçuş yapan F 16’lar ne yapıyordu, bu uçuşlar bir türbülansa yol açmış olabilir mi?
Bütün bu sorular, birilerinin derin devlet, özel harp, faili meçhuller, Susurluk hesaplaşmasında, son zamanlarda giderek daha aktif hale gelen Muhsin Yazıcıoğlu’nun konuşmasından, birilerine kripto bilgiler vermesinden, hatta kendisinin bizzat harekete geçmesinden korktuğu için Muhsin başkanı ortadan kaldırmak mı istedi? Yani bu iş bir Ergenekon operasyonu muydu? Birileri bu işi Ergenekon’a, dolayısı ile askerlerin üzerine yıkıp, lokalize etmek isteyebilir.. Bu iş askerlerin içindeki bir çetenin işi olsa bile, işin içinde sivil kadroların, oligarşik bürokrasinin, medianın olmadığı anlamına gelmez ki!
Özel yetkili savcılık soruşturmayı bağımsız olarak sonuna kadar götürecek ve davayı açacaktır muhtemelen. Başka türlü şaibe oluşur. Mahkeme de sorgulamayı yapıp, sanıkları ve tanıkları sorgulayıp leyh ve aleyhteki delilleri topladıktan, gerçek bütün çıplaklığı ile ortaya çıktıktan sonra, asker, sivil, siyasi, bürokrat, bu işe dahli olan herkes ortaya çıkartıldıktan sonra her halde o zaman gerekirse bir birleştirme kararı verilecektir..
Sanırım bu süreçte hepimize görevler düşüyor. Cumhurbaşkanı, Meclis, Başbakanlık, basın, MİT, Emniyet ve tabii ailesi, BBP’lilere de. Gül’e, bu konuda DDK’yi devreye sokmasından ve açıklamalarından dolayı teşekkür ederim. Dostları-arkadaşları, adalet isteyen herkesin bildiklerini doğrudan ya da STKlar’, internet ve media üzerinden yargıya iletmesi, bu kanlı ve kirli senaryoda emir, tehdit ve baskı ile ya da bilerek görev alıp bugün pişmanlık duyan vicdan sahibi herkes ve bunları tanıyan, bu işi karışanların anne-baba, kardeş, eş ve evlatları, arkadaş ve komşuları bildiklerini anlatması lazım.
Haksızlıklar karşısında susanlar dilsiz şeytanlardır.. Bu mesele bir Muhsin Yazıcıoğlu meselesi değil, Türkiye’nin kendi temel meselesidir.. Çetelerden, mafiadan, terörden, faili meçhullerden kurtulmak için buna mecburuz. Bu işin ucu nereye giderse gitsin, peşine düşelim. Bu arada bu konuda ısrarlı takipleri sebebi ile, Yazıcıoğlu ailesine, bir önceki BBP Genel Başkanı Topçu ve bugünkü BBP Genel Başkanı Destici’ye, dostlarına ve arkadaşlarına teşekkür ederim. Kararlı direnişiniz namuslu insanlara cesaret veriyor ve halkın darbeciler ve katiller sürüsüne karşı direncini artırıyor.. Yazıcıoğlu suikastının aydınlatılması, daha önceki gizli kalmış cinayetlerin aydınlatılması için umud olacaktır.. Sizin katlanmak zorunda kaldığınız çabalarınız, öteki mazlum insanlar için umut, cesaret ve baht kaynağı olsun. Selam ve dua ile.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.