PKK’nın liberal avukatları
Partizan Kürtler (PKK ve yandaşları) liberallerin açtığı çığırdan yürüyor. Bazen boynuz kulağı geçse de bu böyledir. AKP hükümeti ise liberallerin etki alanının dışında müstakil ve özgün tezler ileri süremedi. Varlık gösteremedi. Cengiz Çandar TESEV adına rapor hazırlarken İslami camiada özgün bir çerçevede bunu yapan var mı? Varsa da az ve tesirsiz. Hükümet bu meselede pratik olarak yol almaya çalıştı ve bundan dolayı da Habur’da yol kazası yaşandı. Yol kazasından sonra liberal kesimler umutlarını kesmediler ve hükümeti çıkmaz sokakta tutmak ve yürütmek istediler. Hala da öyle yapıyorlar. Zira dünya görüşleri itibarıyla onların basiretleri bağlı olması nedeniyle çıkmaz bir sokakta yürüdüklerinin farkında bile değildirler! Kılavuzu karga olanın burnu kazurattan kurtulamaz. Liberal kesimler bilerek veya bilmeyerek Türkiye’yi çıkmaz sokakta hapsetmek ve boğmak istiyorlar. Partizanlar bugüne kadar onlardan cesaret ve destek aldılar. Hala da öyleler. Cengiz Çandar ve Hasan Cemal gibilerinin yazılarını okuyunca insanın damarları kuruyor. Şerafettin Elçi gibi liberaller de adeta ‘cehennem elçisi’ gibi konuşuyorlar. Bu menfi cereyanların hepsi aynı bataklıktan besleniyorlar. Nuray Mert gibiler ise bir taraftan Ergenekon bir taraftan da sanki partizanların avukatlığını ve yandaşlığını yapıyorlar. PKK Türk-Kürt ayrışması istiyor ve gerekirse hedefine bir iç savaş üzerinden varmak istiyor. Şerafettin Elçi gibiler bunu inkar etmiyorlar. Buna karşı alınacak pozisyon bellidir. PKK ile Kürt halkı arasında ayrışma temin etmektir. Lakin teşhis ve tedavi belli olmasına rağmen liberaller bu tedaviye karşılar. Neden? Heva ve hevesleri ayrışmayı istiyor da ondan!
Şerafettin Elçi gibiler, muhtariyet ve özerklik sonrasında AKP gibi bölgede yüzde 50’ye yakın oy alan partilerin yüzde 1 seviyesine düşeceklerini ve nal toplayacaklarını öngörüyor. Şimdi bile mahalle baskısıyla AKP gibi partilere oy attırmayan partizanlar o zaman ne yapmazlar? Şirret hukuk ve nizamın yerine geçmiş. Avukatları da bol. Kısaca Güney Doğu’da özlemlerini gerçekleştirdiklerinde aynen 2003 sonrası Kuzey Irak gibi olacak. Şimdi ki gibi o zaman da sadece ulusal partilere değil, bağımsız İslami hareketlere göz açtırmayacaklar. Kürtler Batı’da her istediklerini yapabilecekler lakin güney bölgemizde AKP gibi ulusal partilerin varlığı sıfır seviyesine bilemedin yüzde 1 seviyesine düşecek. Bunu Şerafettin Elçi söylüyor (Neşe Düzel’le röportaj, 26 Eylül 2011, Taraf). Adım adım liberaller bizi bu tuzağa ve çıkmaza çekiyorlar. Çözüm diye teslimiyeti dayatıyorlar.
¥
Sağlıklı formül, Türk-Kürt ayrışması veya iç savaşı değil yol yakınken PKK ile Kürt halkı arasında sağlıklı bir ayrışma temin etmektir. Kurdu gövdeden çıkarmaktır. Kürt halkının PKK’nın arkasında anakronik bir sapağa sapmaması ancak bu şekilde engellenmiş olur. ‘Bedenim bana aittir dilediğimi yaparım’ diyenler gibi ırki bağlamdaki bir enaniyetle ve hodfuruşlukla ‘halkım benimdir dilediğimi yaparım’ mantığı da totaliter ve hastalıklı bir ruh halinin ürünüdür. Yazar-çizer takımından oluşan PKK avukatları bu yaklaşımı veya ayrıştırma çabasını böl-yönet yöntemi olarak görüyorlar. Barzani kimsenin kendilerini bundan böyle diğer Kürtlerle savaştıramayacağını ve Kürdün Kürdü kırmayacağını söylemiştir. Sebepsiz Kürdün Kürtle savaşması cahiliye anlayışıdır. Lakin Kürdün Kürtlüğünden dolayı haksızlığına ve arsızlığına göz yumması ve ses çıkarmaması da yine cahiliyet adetidir. Sağlıklı kardeşlik, kötülüğün kollektif bir biçimde önlenmesini iktiza eder. Hiçbir mezaliminde PKK’ya ses çıkaramayanlar her adımda hükümeti suçlayarak aslında cahiliyet refleksi göstermiş oluyorlar. Türkiye’nin PKK ile Kürtleri ayrıştırma politikasına itiraz edenler neden daha büyük ölçekte ABD’nin İslam dünyasını böl-yönet projelerine itiraz etmiyor hatta alet oluyorlar? Neoconlar ’çözüm İslam’ın iç hesaplaşmasında ve mücadelesinde ve ayrışmasında’ derken onlar neredeydi? Onlar neden Yemen’de Suudi Arabistan’da ve başka ülkelerde Kaide ile hükümetler arasında diyalog ve müzakere zeminini teşvik etmiyorlar da illa da seküler zeminlerde bunu teşvik ediyorlar? Yoksa onlara göre tek kutsal değerler seküler değerler ve ayrışmak mıdır? Bölücülük kutsal mıdır? Daha büyük ölçekte böl yönete karşı olmayanlar Kürt halkı içine sinen dahili düşmanın ayrışmasını ve tasfiyesine razı olmuyorlar. Nedeni iç hastalıklarıdır. Bu nedenle de, Türkiye’nin Kürt hareketini ‘ayrıştırma’ yani BDP’nin PKK’ya mesafe koyması talebine itiraz ediyor
¥
Kürt meselesinin çözümü ancak sağlıklı bir zemin oluşturmakla mümkündür. Bu da ancak sağlıklı bir vizyonla ve bakış açısıyla mümkündür. Başkalarının vizyonuyla ve bakışıyla veya el yordamıyla bu meselenin halledilmesi mümkün olmayıp sadece azdırılması mümkündür. Bu açıdan hükümetin önünde sadece bir yol vardır. Kürtleri de Türkiye’yi de bu beladan kurtarmaktır. Bu ancak sosyolojik anlamda salih Kürt ile öteki arasında ayrımla mümkündür. Maalesef hükümet bu meseleyi liberallerden bağımsız bir şekilde götüremiyor. Halbuki liberal vizyon hastalığın ve illetin kökenini temsil ediyor ve yayılmasına hizmet ediyor. Yapılması gereken, kendi dünya görüşü ekseninde teorik ve nazari bir altyapı hazırlamak ve literatür oluşturmak ve akabinde bunu icraat safhasına sokmaktır. Yanlış yöntem ve yanlış vizyon ve yanlış kadrolarla doğru sonuca ulaşılmaz. Doğru çözüm için artık daralan vakit dayatmasıyla karşı karşıya bulunuyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.